Trump'ın Tarife Bombası Ertelendi, Türkiye Piyasaları Nefes Aldı mı?
ABD Başkanı Trump'ın Avrupa Birliği'ne yönelik %50 tarife planını ertelemesi, yeni haftaya küresel piyasalar için olumlu bir başlangıç sağladı. Türkiye ekonomisi ise bu hafta açıklanacak kritik büyüme verisi, Merkez Bankası'nın faiz kararı beklentileri...
27 Mayıs Pazartesi gününe girerken, küresel ve yurt içi piyasalar bir yandan ABD Başkanı Donald Trump'ın öngörülemez adımlarına, bir yandan da hafta boyunca açıklanacak kritik verilere odaklanmış durumda. Geçtiğimiz hafta kapanışını sert satışlarla yapan piyasalar, Trump'tan gelen son erteleme haberiyle bir nebze olsun nefes aldı, ancak belirsizlikler ve iç ekonomik sıkışmışlık devam ediyor.
Trump'ın Tarife Dansı Piyasaları Sarstı: Önce Şok, Sonra Erteleme!
Geçtiğimiz hafta piyasaların kapanışına doğru ABD Başkanı Trump'tan gelen Avrupa Birliği'ne yönelik %50'lik gümrük vergisi açıklamasının piyasalar üzerinde ciddi bir baskı yarattığı görüldü. Özellikle Türk piyasalarının, konunun muhatapları olan AB ve ABD'den bile daha sert tepki verdiği dikkat çekti. Bu durum, Türkiye piyasalarının kırılganlığını ve haber akışlarına karşı yüksek hassasiyetini bir kez daha ortaya koydu. Borsa İstanbul, cuma günü bu haberin de etkisiyle haftayı 9400 seviyesinin altında, %3.2'lik bir düşüşle 9356'dan kapatmıştı.
Ancak hafta sonu gelen haberle tablo bir miktar değişti: Trump, bu %50'lik tarife uygulamasını 9 Temmuz'a ertelediğini duyurdu. Bu erteleme haberi, yeni haftaya başlarken Asya borsaları (Çin hariç) ve ABD vadelilerinde pozitif bir seyir yaratırken, küresel piyasalarda bir miktar stresin azaldığı yorumlarına neden oldu. ABD piyasaları Anma Günü nedeniyle bugün kapalı olsa da, bu erteleme kararının küresel piyasalarda gecikmeli de olsa pozitif fiyatlanması bekleniyor. Ancak Trump'ın bu "imparator benim, istediğimi yaparım" tarzı hareketlerinin yarattığı genel belirsizlik ve Apple'a yönelik %25 vergi gibi diğer tehditler, özellikle Asya'da teknoloji şirketleri üzerinde baskı yaratmaya devam ediyor.
Bu Haftanın Kritik Ajandası: Hem Küresel Hem Yurt İçi Veriler Belirleyici Olacak
Piyasaların yönünü belirleyecek en önemli faktörlerden biri, hafta boyunca açıklanacak ekonomik veriler olacak.
Küresel çapta:
- Çarşamba: ABD Merkez Bankası (Fed) son toplantı tutanakları açıklanacak. Fed'in faiz indirim zamanlaması ve tarifelerin enflasyon üzerindeki olası etkilerine dair ipuçları piyasa tarafından dikkatle takip edilecek. Ayrıca Nvidia ve Salesforce gibi önemli şirketlerin bilançoları da teknoloji hisseleri için kritik.
- Perşembe: ABD'den büyüme verisi ve haftalık işsizlik maaşı başvuruları gelecek.
- Cuma: ABD'den Nisan ayına ilişkin Kişisel Tüketim Harcamaları (PC) verisi açıklanacak. Bu veri, özellikle tarifelerin enflasyon üzerindeki etkisini göstermesi açısından önemli sayılıyor. Ayrıca Almanya'da enflasyon verileri ve Japonya'da Tokyo TÜFE verisi de gelecek.
- Pazartesi: Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Lagarde'ın konuşması takip edilecek.
- Salı: Euro Bölgesi'nde tüketici ve sanayi güveni ile hizmet hissiyatı, Fransa'da tüketici fiyat endeksi ve ABD'den dayanıklı mal siparişleri verileri açıklanacak.
Yurt içinde ise gözler:
- Cuma: 2025 yılının 1. çeyrek büyüme verisinde olacak. İlk tahminler çeyreklik bazda %1.4-%1.5, yıllık bazda ise %1.8-%2.2 civarında bir büyüme beklentisini işaret ediyor. Verinin içeriği, özellikle enflasyonla mücadele döneminde iç talebin büyümeye katkısı açısından yakından izlenecek.
- Gelecek Hafta Çarşamba: Ekonomi Güven Endeksi, Perşembe: Dış Ticaret Dengesi, Cuma: Büyüme verileri (ancak kaynakta büyümenin bu hafta cuma olduğu da belirtiliyor, bu takvimde bir netleşme gerekebilir).
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) geçtiğimiz hafta Mayıs ayı sektörel enflasyon beklentileri raporunu yayınladı. Rapora göre hane halkı beklentisi bir önceki aya göre artarak %59.9'a yükselirken, piyasa katılımcıları için %25.1'e, reel sektör için ise %41'e geriledi. Bu rakamların 12 ay sonrasına ait beklentiler olduğu not edildi.
Merkez Bankası'ndan Sıkılaşma Adımı ve Faiz Beklentileri Tartışması
TCMB, Türk Lirası cinsi yurt dışı depo/repo işlemleri ve yurt dışından kullanılan krediler için zorunlu karşılık oranlarında değişikliğe gitti. Bir yıla kadar vadede %12 olan oran, vadeye göre farklılaştırılarak 1 aya kadar vadede %18'e, 3 aya kadar vadede %14'e yükseltildi. Bu adım, TL likiditesini kontrol altına alarak offshore'dan ucuza fonlama yapılmasını önlemeyi amaçlıyor ve sıkılaşmanın bariz bir şekilde devam ettiğini gösteren bir sinyal olarak yorumlandı.
Piyasalarda ise Merkez Bankası'nın faiz indirimine ne zaman başlayacağı sorusu sıcaklığını koruyor. Ağırlıklı beklenti Temmuz ayını işaret etse de, özellikle TCMB'nin enflasyon raporu sunumu sonrasında Haziran ayında bir faiz indirimi olasılığının bir miktar güçlendiği belirtiliyor. Morgan Stanley gibi bazı kurumlar da Haziran'da indirim beklediklerini duyurdu. Bu beklentiyi güçlendiren faktörler arasında, piyasa fonlama faizinin (TLRF) 46'lara kadar gerilemiş olması, TCMB'nin kur geçişkenliğinin azaldığına yönelik vurgusu ve ekonomide beklenen büyüme yavaşlaması gösteriliyor. Mayıs ayı enflasyon verisinin beklentilerin altında gelmesi durumunda Haziran indirimi umutlarının daha da artabileceği ifade ediliyor.
Ancak, mevcut ekonomik sıkışmışlık tablosunda faiz indirimi kararının riskleri de tartışılıyor. Merkez Bankası'nın enflasyon tahminini değiştirmemesi (%24) ve yılın son aylarında dahi aylık enflasyonun %1'in üzerinde olacağı iması, %24 hedefine ulaşmanın zorluğunu gösteriyor. Piyasanın bu %24'ü aslında %29 gibi okuması gerektiği yorumları yapılıyor. Bu ortamda yapılacak bir faiz indiriminin, döviz rezervlerinde tekrar erimeye yol açması, TL'den kaçışı tetiklemesi ve "Nas dönemi yeniden mi başladı" algısı yaratması gibi dezavantajları olabileceği belirtiliyor. Uzmanlar, Merkez Bankası'nın da bu "sıkışmışlık" içinde ne yapacağı konusunda emin olamayabileceğini dile getiriyor.
Reel Sektör Alarm Veriyor: Bilanço Krizi, Finansman Zorluğu ve Artan Maliyetler
Türk İş Dünyası Konfederasyonu (Türkonfed) Başkanı'nın "Firmalar artık sadece yavaşlama değil doğrudan bir bilanço kriziyle karşı karşıya" açıklaması, reel sektördeki endişenin boyutunu gözler önüne seriyor. KOBİ'ler (Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler), Türkiye'deki şirketlerin neredeyse tamamını (%99.8) oluşturan, GSYH'nin önemli bir bölümünü (%74-75) ve ihracatın %35'ini gerçekleştiren ekonominin can damarı konumunda. Ancak KOBİ'ler, yüksek faiz oranları nedeniyle krediye erişimde ciddi zorluklar yaşıyor, finansman ve istihdam konularında büyük sıkıntılar dile getiriyor. Vergi sisteminin yeniden tasarlanması ve işgücü piyasasının yapısal olarak düzenlenmesi gibi konular iş dünyasının gündeminde üst sıralarda yer alıyor.
Sahadan gelen gözlemler de durumu teyit ediyor: İşletmeler finansman ihtiyacını yüksek sesle dile getiriyor ve kredi faizlerinin yüksekliğinden şikayet ediyorlar. Tekstil gibi sektörlerde bir işçinin tüm maliyetinin aylık 1560 dolara ulaşması, işçilik maliyetlerinin çok yüksek olduğunu ve bazı firmaların üretimi Mısır gibi daha ucuz ülkelere kaydırmayı düşündüğünü gösteriyor. Bazı sanayiciler için fabrikayı satıp parasını yüksek faizle mevduata yatırmak, üretim yapmaktan daha cazip hale gelmiş durumda.
Hükümetin KOBİ'lere yönelik adımları da bekleniyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, yakın zamanda 57 maddelik bir eylem planı açıklanacağını duyurdu. Ayrıca 30 milyar TL'lik (25 milyar TL'si garanti) bir Kredi Garanti Fonu (KGF) paketinden bahsedildi. Ancak bu paketin, reel sektörün devasa finansman ihtiyacı karşısında "kızgın sacın üzerine bir bardak su" ya da "yara bandı" gibi kaldığı, yeterli heyecanı ve çözümü üretmediği yorumları yapılıyor. Üreticiler, üretimi devam ettirmeye veya borç yapılandırmaya yönelik hedefli KGF'ler isterken, mevcut paketin sadece "dostlar alışverişte görsün" tarzında olduğu endişesini dile getiriyorlar.
Tarımda yaşanan zirai don olayları da kayıpları netleştiriyor. TÜİK'in ilk tahminlerine göre tahıllar ve bitkisel ürünlerde 4.1 milyon ton, meyvede 7 milyon ton, sebzede ise 600 bin tonluk kayıp var. Ancak üreticiler, felaketin boyutlarının çok daha büyük olduğunu ve kuraklığın da etkisiyle kayıpların artabileceğini ifade ediyor. Zirai don destek ödemelerinin Kurban Bayramı sonrasında yapılacağı açıklandı. Bu kayıpların ihracatı azaltması ve bazı ürünlerde ithalatı artırması muhtemel görülüyor.
Konut sahipliği oranının son 6-7 yılda %70'lerden %50'lere gerilemesi ise, özellikle gençlerin ev sahibi olmasının zorlaştığını ve artan kiraların asgari ücret gibi konuları daha da hassas hale getirdiğini gösteren temel bir yapısal sorun olarak karşımızda duruyor.
Ankara'nın Yoğun Gündemi: İnfaz Düzenlemesi ve Siyasi Hareketlilik
Ankara'da bu haftanın en önemli başlığı, 10 binlerce kişiyi ilgilendiren infaz düzenlemesi olacak. AK Parti grubunun muhalefet partileriyle uzlaşmaya yakın olduğu belirtilen düzenlemenin, bu hafta Meclis Başkanlığı'na sunulması ve bayramdan önce hayata geçmesi bekleniyor. İlk etapta 33 bin, sonraki aşamalarda 60 bin kişiyi ilgilendiren bu düzenleme, Meclis gündemini belirleyecek.
Meclis'te ayrıca yeni Meclis Başkanlığı seçim süreci 28 Mayıs'ta başlıyor ve seçim 3 Haziran'da yapılacak. Siyasi partiler de kendi içlerinde hareketli bir hafta geçirecek; AK Parti yeni grup yönetimini belirleyecek, Dem Parti ise eş genel başkanlık için yeni bir isim seçecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Merkez Karar Yönetim Kurulu'nu toplayacağı ve milletvekilleriyle bir araya gelerek öneri ve eleştirilerini dinleyeceği bildirildi.
Ekonomi politikalarına dair artan eleştiriler ve farklı isimlerin ekonomi konusunda daha fazla konuşmaya başlaması (örneğin eski bakan Mehmet Zeybekçi), kulislerde kabine değişikliği söylentilerini de beraberinde getiriyor. Özellikle Maliye ve Hazine'nin ayrılması gibi senaryolar konuşulsa da, uzmanlar temel ekonomi politikası değişmediği sürece bakan isimlerinin ya da kurum yapısının değişmesinin tek başına anlamlı olmayacağını vurguluyor. Türkiye'nin iç borç faiz ödemelerindeki rekor artışlar (Nisan'da 237 milyar TL, toplam vergi gelirlerinin %30'u) gibi göstergeler, mevcut politikaların sürdürülebilirliğine dair soru işaretlerini artırıyor.
Özetle, Türkiye ekonomisi küresel rüzgarların ve iç dinamiklerin kesiştiği karmaşık bir dönemden geçiyor. Trump'tan gelen erteleme haberi kısa süreli bir rahatlama yaratsa da, açıklanacak veriler, Merkez Bankası'nın adımları, reel sektörün artan sorunları ve Ankara'nın yoğun gündemi, hafta boyunca piyasaların ve kamuoyunun dikkatle takip edeceği ana başlıklar olmaya devam edecek. Mevcut sıkışmışlık içinde doğru çözüm yollarının bulunması büyük önem taşıyor.