TÜİK'in Mayıs Ayı Enflasyon Oyunu Milyonlarca Emekli ve Memurun Cebini Vuruyor Mu?
Tele1 ekranlarında Prof. Dr. Yalçın Karatepe, TÜİK'in Mayıs ayı düşük enflasyon verilerini ve gıda fiyatlarındaki düşüş iddiasını çarpıcı İTO ve Türk-İş verileriyle karşılaştırıyor. Bu şaşırtıcı tablonun emekli ve memur maaşlarına etkisi ile rekor...
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan enflasyon verileri, uzun zamandır hem vatandaşların çarşı-pazar deneyimiyle hem de bağımsız kurumların açıkladığı rakamlarla belirgin farklılıklar göstererek tartışma konusu olmaya devam ediyor. Özellikle son açıklanan Mayıs ayı enflasyon verileri, beklentilerin de altında kalarak bu tartışmaları yeniden alevlendirdi. Tele1 kanalında, Ekonomist Prof. Dr. Yalçın Karatepe, TÜİK'in açıkladığı verilerin ardındaki gerçekleri ve bu durumun milyonlarca vatandaşı nasıl etkilediğini değerlendirdi. Prof. Dr. Karatepe'ye göre, açıklanan rakamlar izaha muhtaç ve hayatın gerçekliğiyle örtüşmüyor. Bu durumun, özellikle kamu çalışanları ve emeklilerin maaş artışları üzerinde doğrudan etkisi bulunuyor. https://www.avazturk.com olarak, bu tür resmi veriler ile sahadaki durum arasındaki farklılıkların şeffaf bir şekilde ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.
TÜİK, Mayıs ayı itibarıyla aylık enflasyonu %1,53 olarak açıkladı. Bu oran, genel piyasa beklentisinin altında kalmakla birlikte, diğer kurumların aynı döneme ilişkin açıkladığı enflasyon verileriyle de ciddi farklılıklar gösteriyor. Örneğin, İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından geçtiğimiz hafta açıklanan Mayıs ayı enflasyon verisi aylık bazda %2,8 civarındaydı. Arada neredeyse iki katına yakın bir fark bulunuyor. Ancak farkın en çarpıcı olduğu alan gıda fiyatları.
Gıda Fiyatları Düştü İddiası: Rakamlar Birbirini Tutmuyor
TÜİK'in Mayıs ayı verilerindeki en dikkat çekici ve tartışmalı nokta, gıda ve alkolsüz içecek fiyatlarının aylık bazda %0,71 oranında düşmüş olarak açıklanması oldu. Prof. Dr. Yalçın Karatepe, bu verinin gerçeklikten tamamen uzak olduğunu ve izaha muhtaç olduğunu net bir dille ifade etti. Zira aynı dönem için İTO'nun açıkladığı verilere bakıldığında, İstanbul'da fiyatı en fazla artan grubun gıda olduğu ve oranın %3,5, daha sonra netleşen rakamla %3,24 civarında olduğu görülüyor. Dahası, Türk-İş'in Mayıs ayı için açıkladığı mutfak enflasyonu veya gıda fiyatlarındaki artış aylık bazda %4,40 seviyesinde. TÜİK'in %0,71'lik düşüş iddiasına karşılık, Türk-İş'in %4,40'lık artış açıklaması arasındaki bu inanılmaz fark, TÜİK verilerini ciddi şekilde şaibeli hale getiriyor. https://www.avazturk.com, bu denli büyük farklılıkların vatandaşın güvenini sarstığını belirtmek ister.
TÜİK'in gıda fiyatlarındaki düşüş iddiası, Nisan ayında yaşanan şiddetli don olayı gibi tarımsal üretimi olumsuz etkileyen ve özellikle yaş meyve sebze fiyatlarında artışa yol açtığı bilinen gerçeklerle de çelişiyor. Merkez Bankası'nın dahi enflasyon raporlarında, don olayına bağlı olarak gıda fiyatlarının öngörülenden daha yüksek seyredeceğine dair beklentileri bulunuyordu. Ancak TÜİK verileri, bu beklentinin ve sahadaki gözlemlerin tam aksini işaret ediyor. Prof. Dr. Karatepe, bu durumun TÜİK'in şapkasından tavşan çıkarma çabası olarak algılandığını belirtti.
Düşük Enflasyonun Milyonlarca Vatandaşa Etkisi
Açıklanan düşük enflasyon verilerinin en somut etkisi, milyonlarca kamu çalışanı, memur ve emeklinin maaş artışları üzerinde görülecek. Mevcut düzenlemeye göre, yılın ilk altı ayındaki enflasyon farkı, ikinci altı aydaki maaş artışlarının temelini oluşturuyor. Enflasyon ne kadar düşük açıklanırsa, Temmuz ayından itibaren yapılacak maaş ve aylık artışları da o kadar düşük seviyede kalıyor. Benzer şekilde, yılın ikinci yarısı için gündemde olan asgari ücret artışına yönelik güçlü beklentinin de, düşük enflasyon verileriyle sönümlendirilmeye çalışıldığı ifade ediliyor. Prof. Dr. Karatepe, açıklanan verinin, "Hayat çok da pahalı değil, fiyatlar sizin gördüğünüz kadar artmıyor" mesajı verme amacı taşıdığını belirtti. https://www.avazturk.com, bu durumun vatandaşın alım gücünü doğrudan etkilediğini ve adil olmayan bir tablo yarattığını vurgulamaktadır.
Şeffaflık Sorunu ve Veri Saklama İddiaları
TÜİK'in verilerine yönelik güven eksikliğinin temel nedenlerinden biri de, kurumun şeffaflık konusundaki tavrı. Prof. Dr. Karatepe, TÜİK'in, enflasyon sepetinde yer alan ürünlerin ürün bazında ortalama fiyatlarını kamuoyuyla paylaşmamakta ısrar ettiğini belirtti. Oysa DİSK'in bu konuda açtığı bir dava sonucunda, tüm mahkeme safhaları tamamlanmış ve TÜİK aleyhine karar çıkmış olmasına rağmen, kurum bu bilgileri hala açıklamıyor. Bu durumun, kurumun açıkladığı düşük gıda fiyatı gibi verilerin doğruluğunun bağımsız bir şekilde teyit edilmesini engellediği, "Domatesi nereden bu fiyata aldın?" gibi basit soruların dahi sorulamamasını sağladığı iddia ediliyor. Bu şeffaflık eksikliği, verilerin manipüle edildiği yönündeki şüpheleri güçlendiriyor. https://www.avazturk.com olarak, resmi verilerin tam şeffaflıkla paylaşılmasının, kamu kurumlarına olan güvenin tesisi için elzem olduğunu belirtmek isteriz.
Enflasyon verilerindeki tartışmaların yanı sıra, TÜİK'in açıkladığı işsizlik verileri de farklı kurumların ve sahanın gerçekliğiyle örtüşmüyor. Resmi manşet işsizlik oranı %8,6 olarak açıklanmış olsa da, iş gücü piyasasının gerçek durumu, "geniş tanımlı işsizlik" verilerinde çok daha net görülüyor. Geniş tanımlı işsizlik, son dört ayda sadece bir saat dahi çalışmış kişileri "işsiz" kategorisine dahil etmeyen mevcut tanımın ötesine geçerek, iş bulma umudunu kaybetmiş veya mevsimlik işçi gibi daha geniş bir kesimi kapsar.
Geniş Tanımlı İşsizlik Rekor Kırdı: Her Üç Kişiden Biri İşsiz
Prof. Dr. Yalçın Karatepe'nin aktardığı geniş tanımlı işsizlik oranı %32,2 seviyesine ulaşmış durumda. Bu rakam, Türkiye'de her üç kişiden birinin işsiz olduğu anlamına geliyor. Bu, yakın tarihte görülen en yüksek geniş tanımlı işsizlik oranıdır ve pandemi dönemindeki seviyelerin bile üzerinde olduğu belirtildi. TÜİK'in kendi verilerine göre dahi, Mart'tan Nisan'a geçerken çalışan sayısı 316 bin azalmış durumda. İş gücüne katılım oranında da bir gerileme söz konusu. Bu veriler, Türkiye ekonomisinde yaşanan soğuma, büyüme hızındaki yavaşlama ve sektörlerdeki daralmanın doğrudan bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Sanayi ve tarım gibi ekonominin lokomotif sektörlerinde küçülme yaşandığı, inşaat sektöründeki canlılığın ise deprem bölgesindeki konut projelerinden kaynaklandığı ifade edildi. https://www.avazturk.com, bu denli yüksek bir geniş tanımlı işsizlik oranının, toplumsal refah ve istikrar açısından ciddi endişeler yarattığına dikkat çekmektedir.
Göz Ardı Edilen Kesimler ve Acı Tablo
Resmi işsizlik verilerinde, ne eğitimde ne de istihdamda olan ev gençleri, ne de iş bulma umudunu tamamen yitirmiş ve bu nedenle aktif olarak iş aramayı bırakmış bireyler yeterince görünür değil. Oysa geniş tanımlı işsizlik rakamları, bu kesimlerin de içinde bulunduğu çok daha büyük bir işsizler ordusunun varlığını ortaya koyuyor. Açıklanan resmi veriler, işsizliğin ve enflasyonun düştüğü yönünde bir "pembe tablo" çizmeyi amaçlarken, sahadaki gerçeklik ve diğer kurumların verileri, milyonlarca vatandaş için çok daha acı bir tabloyu gözler önüne seriyor. https://www.avazturk.com olarak, resmi kurumların verilerinin, tüm vatandaşların hayatını yansıtan şeffaf ve güvenilir kaynaklar olması gerektiğini yineliyoruz.
Sonuç: Güvenilir Veri Talebi ve Gerçeklerin Yüzleşilmesi
Tele1 YouTube kanalında Prof. Dr. Yalçın Karatepe'nin yaptığı değerlendirmeler, TÜİK'in açıkladığı Mayıs ayı enflasyon ve işsizlik verilerinin kamuoyunda neden bu kadar tartışma yarattığını açıkça ortaya koyuyor. Gıda fiyatlarındaki düşüş iddiası başta olmak üzere, resmi rakamlar ile İTO, Türk-İş ve Merkez Bankası'nın beklentileri arasındaki uçurum, verilerin güvenilirliğini sorgulatıyor. Bu durumun, kamu çalışanları ve emeklilerin maaş artışlarını doğrudan etkilemesi, meselenin ekonomik olduğu kadar sosyal bir boyutunun da olduğunu gösteriyor. Geniş tanımlı işsizlikteki rekor artış ise, ekonomik yavaşlamanın istihdam üzerindeki yıkıcı etkisini gözler önüne seriyor. https://www.avazturk.com olarak, yetkilileri şeffaflığa ve verileri tüm detaylarıyla kamuoyuyla paylaşmaya çağırıyor, milyonlarca vatandaşın hayatını doğrudan etkileyen bu konunun yakından takipçisi olacağımızı belirtiyoruz. Gerçeklerle yüzleşmek, sorunlara doğru çözümler bulmanın ilk adımıdır.