Tunç Soyer Tutuklanma Nedenini Tek Tek Açıkladı!
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, demir parmaklıklar arkasından sessizliğini bozdu. Tutuklanmasına yol açan o kritik kararı ve perde arkasında yaşananları ilk kez anlattı.
Türkiye siyaseti, son dönemin en çok konuşulan operasyonlarından biriyle sarsılmaya devam ediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik başlatılan ve Başkan Tunç Soyer'in tutuklanmasıyla zirveye ulaşan soruşturma, her geçen gün yeni bir boyut kazanıyor. Kamuoyu, Soyer'in neden tutuklandığını ve iddianamenin temelini neyin oluşturduğunu merak ederken, beklenen açıklama bizzat Soyer'in kendisinden, cezaevinden geldi. TELE1'e ulaştırdığı mektupla sessizliğini bozan Soyer, tutuklanma sürecine giden yoldaki taşları ve asıl hedefin ne olduğunu çarpıcı ifadelerle anlattı.
Bu mektup, sadece bir savunma değil, aynı zamanda Türkiye'deki yerel yönetimlerin üzerindeki baskıyı ve "iş yapmanın" nasıl bir "suç" haline getirilebildiğini gözler önüne seren bir manifestodur. Okumaya devam ettikçe, bir belediye başkanının "can kurtarma" amacıyla attığı adımların, nasıl bir "dolandırıcılık" suçlamasına dönüştüğünü ve bu sürecin ardındaki inanılmaz mantığı göreceksiniz. Soyer'in kaleminden dökülen her bir kelime, siyasetin ve bürokrasinin dehlizlerinde yaşananları bir bir aydınlatıyor.
Her şey, 30 Ekim 2020'de İzmir'i vuran ve 117 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan o büyük depremle başladı. Tunç Soyer, mektubunda o günü ve sonrasında yaşadığı vicdani muhasebeyi şu sözlerle anlatıyor: "Deprem korkusu, kentsel dönüşüm konusunu ilk önceliğim haline getirdi." İzmir'in yapı stokunun ne kadar riskli olduğunu gören Soyer, görev süresi boyunca bu sorunu çözmek için radikal bir karar aldığını belirtiyor. Yıllardır sonuç alınamayan, müteahhitlerin "kârlı değil" diye girmediği kentsel dönüşüm ihalelerini beklemenin anlamsız olduğunu fark ettiğini ve belediyenin iştirakleri ile kooperatifleri devreye sokarak süreci hızlandırma yoluna gittiğini ifade ediyor. Amacı açıktı: Olası yeni bir depremde tek bir canın bile kaybedilmemesi için İzmir'i daha dirençli bir kent haline getirmek.
İşte Soyer'in tutuklanmasına neden olan iddianamenin temelini de tam olarak bu "kararlılık" oluşturuyor. Soyer, mektubunda bu durumu ironik bir dille şöyle özetliyor: "İzmir'i dirençli bir kent haline getirme, can kurtarma 'kastı' ve kararlılığı, daha sonra Cumhuriyet Savcılığı tarafından 'hile ve desise' ile toplumu aldatarak işlenen dolandırıcılık 'suçunun unsuru' olarak kabul eden bir iddianame ile tutuklandım, cezaevine girdim."
Soyer, "Bir işi yapmanın bir, yapmamanın bin sebebi vardır" diyerek, aslında hiçbir şey yapmadan, sadece göstermelik ihaleler açarak görev süresini tamamlayabileceğini, bu durumda belki siyaseten eleştirileceğini ama asla yargılanmayacağını vurguluyor. Ancak vicdanının buna el vermediğini, deprem gerçeğiyle yüzleşip sorumluluk almaktan kaçınmadığını belirtiyor. Soyer'in bu cesur adımı, ne yazık ki karşısına bir yolsuzluk dosyası olarak çıktı. Kentsel dönüşüm için kurulan sistem, savcılık tarafından "nitelikli dolandırıcılık" olarak yorumlandı ve Soyer, "insanların hayatını kurtarma" hedefiyle çıktığı yolda kendini demir parmaklıklar arkasında buldu. Bu mektup, Soyer'in kişisel savunmasının ötesinde, Türkiye'de görevini yapmaya çalışan kamu yöneticilerinin karşılaştığı zorlukları ve riskleri tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.