Türk Ekonomisinde Kritik Eşik: Merkez Bankası Faizleri Ne Zaman Düşürür?

Türk Ekonomisinde Kritik Eşik: Merkez Bankası Faizleri Ne Zaman Düşürür?

Türk ekonomisindeki son durum, rekor düzeydeki ticari kredi faizleri, konkordato ilan eden şirketler... Merkez Bankası'nın faiz kararı üzerindeki baskı ve 50 milyar dolarlık döviz çıkışı gerçeği. Saray'ın bu tabloyu görüp görmediği ve Temmuz ayında...

Türkiye ekonomisi, son dönemde yaşanan gelişmelerin ardından iyice kırılgan bir zemine oturdu. Kaynaklardan edinilen bilgilere göre, "İmamoğlu olayı"nın ardından zaten hassas olan ekonomi daha da sarsıldı. Bu tarihten itibaren ne borsa toparlanabildi ne de para piyasalarındaki çalkantı duruldu.

Merkez Bankası'nın attığı faiz artırma adımları, piyasalar üzerindeki baskıyı artırdı. Faiz artışıyla birlikte banka kredileri adeta bıçak gibi kesildi. Bunun temel nedeni olarak, her ne kadar inkâr edilse de Türkiye'nin büyük bir kaosa sürüklenmesi gösteriliyor. Yüksek faiz oranlarına rağmen sınırlı sayıdaki yabancı yatırımcı arkasına bakmadan ülkeden kaçtı.

Ekonomideki daralma ve finansmana erişimdeki zorluklar, reel sektörü derinden etkiliyor. 50 yıllık köklü şirketler bile konkordato ilan etmek zorunda kalıyor. Ticari kredi faizleri yüzde 60 gibi rekor seviyelere ulaşmış durumda. Bireysel kredilerde faiz oranları ise ticari kredilerden bile daha yüksek seviyelerde seyrediyor, bu da vatandaşın kredi alıp alışveriş yapmasını engelliyor. Kredi alabilenler ise karşılaştıkları yüksek maliyetler nedeniyle aldığı krediyi ödeyemiyor.

Merkez Bankası'nın son faiz artışı, zaten krizde olan Türk ekonomisinin yaralarına adeta tuz biber ekti. Şimdi ekonominin her kesiminden "Faizleri düşürün!" feryatları yükseliyor. Vatandaş, iş dünyası ve hatta bankaların bile ortak sesi, "Bu faiz çok yüksek" şeklinde yankılanıyor.

Ekonominin mevcut durumu, geçmişteki "Nas" dönemiyle sık sık karşılaştırılıyor. "Nas" döneminde enflasyon yüzde 40 iken, politika faizi sadece yüzde 9 seviyesindeydi. Bugün ise tablo tam tersine dönmüş durumda: Enflasyon yüzde 39 iken, politika faizi yüzde 46 seviyesinde. Mevduat faizleri ise çok daha yüksek, yüzde 53'lere kadar çıkmış durumda. Kaynak, yüzde 53 ile para toplayan bir bankanın, sanayiciye en az yüzde 60'tan kredi vermek zorunda kalacağını belirterek, bu maliyetin ortada olduğunu vurguluyor.

Peki, bu tablo karşısında faizlerin inmesi gerekiyor mu? Kaynağa göre kesinlikle inmesi lazım. Dünya genelinde merkez bankaları faiz artırırken düşüren Türkiye, şimdi tam tersi bir politika izliyor.

Can alıcı soru ise şu: Merkez Bankası faizleri ne zaman yeniden düşürmeye başlar?. Şu anda Merkez Bankası üzerinde ciddi bir baskı olduğu belirtiliyor; bu baskı yalnızca iktidardan değil, aynı zamanda sanayiciden de geliyor. Ancak kaynağa göre, Merkez Bankası artık faiz kararını verirken enflasyon oranına değil, döviz rezervlerine ve faiz düştüğü an yaşanacak olası döviz talebi patlamasına bakıyor.

Ekonomideki en kritik verilerden biri, son dönemde yaşanan döviz çıkışı. Kaynak, 10 günde rekor sayılabilecek düzeyde, tam 50 milyar doların ekonomiden çıktığını belirtiyor. Böylesine büyük bir döviz çıkışının yaşandığı bir ortamda faiz indirmek "intihar" olarak değerlendiriliyor. Hem Merkez Bankası'nın hem de ekonomi yönetiminin bu gerçeğin farkında olduğu ifade ediliyor.

Peki, bu tabloyu "Saray" gördü mü? Kaynak, gördüğünü belirtiyor. Peki, bir daha bu filmi (ekonomik kaosu ve döviz çıkışını) görmek ister mi?. Kaynak, eğer sürprize oynamak isterse, elbette isteyebileceği imasında bulunuyor.

Burada, kaynağın aktardığı ilginç bir hikaye devreye giriyor: İki arkadaşın sinemada at yarışı izleyip iddiaya girmesi. Beyaz ata para yatıran arkadaş ilk izlemede kaybeder. Aynı filmi tekrar izlediklerinde yine beyaz ata para yatırır ve yine kaybeder. Arkadaşı nedenini sorduğunda ise cevabı basittir: "Sürprize oynadım".

İşte kaynağa göre, Saray'ın da sürprize oynayıp oynamadığını, yani mevcut ekonomik gerçeklere rağmen faiz indirimi gibi beklenmedik bir adım atıp atmayacağını temmuz ayında göreceğiz. Ekonomideki yüksek tansiyon, iş dünyasının feryatları ve Merkez Bankası üzerindeki baskı devam ederken, tüm gözler Temmuz ayında alınacak olası kararlara çevrilmiş durumda. Saray'dan gelecek bir "sürpriz" kararı, mevcut ekonomik gidişatı kökten değiştirebilir ya da belirsizliği daha da artırabilir.