Türkiye Ekonomisinde Neler Oluyor? Orta Vadeli Program IMF’ye Gidişin İşareti mi?

Türkiye Ekonomisinde Neler Oluyor? Orta Vadeli Program IMF’ye Gidişin İşareti mi?

Türkiye’nin ekonomik gidişatı hakkında son gelişmeleri öğrenmek ister misiniz? Bu makalede, Orta Vadeli Program’ın IMF ile anlaşmanın habercisi olup olmadığı, faiz ve enflasyon ilişkisi, vergi yükü ve yurt dışından para akışı gibi konulara değiniliyor.

Türkiye ekonomisi son yıllarda pek çok zorlukla karşı karşıya kaldı. Koronavirüs salgını, döviz kuru dalgalanmaları, yüksek enflasyon, faiz artışları, vergi yükü ve yurt dışından para akışının azalması gibi sorunlar ekonomik büyümeyi ve istikrarı tehdit etti. Bu sorunların çözümü için hükümet tarafından açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) ise tartışmalara neden oldu. OVP’nin IMF ile anlaşmanın habercisi olup olmadığı, faiz ve enflasyon ilişkisi, vergi yükü ve yurt dışından para akışı gibi konular bu makalede ele alınacaktır.

OVP Nedir?

OVP, hükümetin önümüzdeki üç yıl için ekonomik hedeflerini ve politikalarını belirlediği bir belgedir. OVP, her yıl Eylül ayında Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanır ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yürürlüğe girer. OVP’nin amacı, ekonomideki temel göstergeleri (enflasyon, büyüme, işsizlik, cari açık, bütçe açığı vb.) tahmin etmek ve bu göstergeleri iyileştirmek için alınacak tedbirleri ortaya koymaktır.

OVP’nin IMF ile Anlaşmanın Habercisi Olduğu İddiası

OVP’nin 2023-2025 dönemini kapsayan son versiyonu 30 Eylül 2023 tarihinde açıklandı. OVP’ye göre, hükümetin ekonomik hedefleri şöyle:

  • 2023 yılında büyüme oranı %5,2
  • 2023 yılında enflasyon oranı %19,8
  • 2023 yılında işsizlik oranı %11
  • 2023 yılında cari açık/GSYH oranı %1
  • 2023 yılında bütçe açığı/GSYH oranı %2

OVP’nin açıklanmasının ardından muhalefet partileri ve bazı ekonomistler, OVP’nin IMF ile anlaşmanın habercisi olduğunu iddia ettiler. Bu iddianın gerekçeleri şöyle sıralandı:

  • OVP’deki rakamların gerçekçi olmadığı ve IMF’in talep ettiği şekilde sıkı bir mali disiplini yansıttığı
  • OVP’de yurttaşların refahını artırıcı hiçbir tedbirin yer almadığı
  • OVP’de vergilerin artırılacağı ve harcamaların kısılacağı
  • OVP’de dış kaynak ihtiyacının çok yüksek olduğu
  • Dünya Bankası’nın Türkiye’ye yönelik kredi fonunu iki katına çıkarması
  • IMF uzmanlarının Türkiye’ye ziyaretlerinin artması

Bu iddialara karşılık hükümet yetkilileri, OVP’nin IMF ile anlaşmayı işaret etmediğini, tam tersine Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi olduğunu savundular. Hükümet yetkilileri, OVP’nin şu noktaları vurguladığını belirttiler:

  • OVP’nin ekonomideki temel sorunları teşhis ettiği ve bunlara yönelik çözüm önerileri sunduğu
  • OVP’nin enflasyonla mücadele için sıkı para politikası ve mali disiplini öngördüğü
  • OVP’nin yatırım, üretim, istihdam ve ihracatı artırıcı tedbirler içerdiği
  • OVP’nin dış kaynak ihtiyacını azaltmak için yurt dışından yatırımcı çekmek için çalıştığı
  • Dünya Bankası’nın Türkiye’ye verdiği kredinin ekonomik istikrara katkı sağlayacağı
  • IMF uzmanlarının Türkiye’ye ziyaretlerinin rutin bir işlem olduğu

Faiz ve Enflasyon İlişkisi

OVP’nin tartışmalara neden olan bir diğer konusu da faiz ve enflasyon ilişkisi oldu. Hükümet, geçmişte faizleri düşürerek enflasyonu da düşüreceğini savunuyordu. Bu teze göre, faizler düştüğünde kredi maliyetleri azalır, yatırım ve tüketim artar, ekonomi canlanır ve enflasyon düşer. Ancak bu tez pratikte işlemedi. Faizler düştüğünde döviz kuru yükseldi, ithalat maliyetleri arttı, enflasyon baskısı oluştu ve ekonomi daraldı.

Yeni dönemde hükümet bu tezinden vazgeçti ve faizleri artırmaya başladı. Bu karara göre, faizler arttığında döviz kuru düşer, ithalat maliyetleri azalır, enflasyon baskısı azalır ve ekonomi istikrara kavuşur. Bu kararın sonucunda faiz oranı %19’dan %24’e yükseltildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ilk kez parasal sıkılaştırmanın altını çizdi ve faiz artırımının süreceğini söyledi.

Vergi Yükü

OVP’nin eleştirilen bir diğer yönü de vergi yükünün artması oldu. OVP’ye göre, hükümet 2023 yılında vergi gelirlerini %74 artırmayı hedefliyor. Bu hedefe ulaşmak için de pek çok vergide zam yapılacağı belirtildi. Örneğin, motorlu taşıtlar vergisi (MTV), emlak vergisi, gelir vergisi, kurumlar vergisi, katma değer vergisi (KDV), özel tüketim vergisi (ÖTV) gibi vergilerde artışlar yapılacak. Ayrıca yeni vergiler de getirilecek. Örneğin, dijital hizmet vergisi, konaklama vergisi, plastik poşet vergisi gibi vergiler uygulanacak.

Bu vergi zamlarının yurttaşların alım gücünü düşüreceği ve ekonomiyi olumsuz etkileyeceği iddia edildi. Muhalefet partileri ve bazı ekonomistler, hükümetin vergileri artırarak bütçe açığını kapatmaya çalıştığını, ancak bunun sürdürülebilir bir politika olmadığını söylediler. Vergilerin artması yerine harcamaların kısılması ve israfın önlenmesi gerektiği belirtildi.

Makaleye kaldığım yerden devam ediyorum. ????

Yurt Dışından Para Akışı

OVP’nin olumlu bir yönü olarak gösterilen bir konu da yurt dışından para akışının artması oldu. OVP’ye göre, hükümet 2023 yılında yurt dışından 200 milyar dolarlık kaynak sağlamayı hedefliyor. Bu kaynağın büyük bir kısmının doğrudan yabancı yatırım, portföy yatırımı ve kredi şeklinde gelmesi bekleniyor. Bu kaynakların ekonomiye canlılık kazandıracağı ve cari açığı azaltacağı belirtildi.

Hükümet, bu hedefe ulaşmak için yurt dışında yoğun bir tanıtım faaliyeti yürütüyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Yıl sonuna kadar görüşülmedik yatırımcı bırakmayacağız” diyerek, G20, Almanya, New York, Londra, Asya ve Ortadoğu’da pek çok toplantı ve görüşme gerçekleştirdi. Bakan Şimşek, Türkiye’nin ekonomik potansiyelini, reformlarını ve fırsatlarını anlattı. Ayrıca Türkiye’nin IMF ile anlaşma yapmayacağını da vurguladı.

Bu tanıtım faaliyetlerinin sonucunda bazı olumlu gelişmeler yaşandı. Örneğin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile 10 milyar dolarlık bir ticaret anlaşması imzalandı. BAE ayrıca Türkiye’ye 5 milyar dolarlık bir kredi sağlayacağını da duyurdu. Bu kredi, Türkiye’nin döviz rezervlerini artırmasına ve finansal piyasalardaki dalgalanmaları azaltmasına yardımcı olacak.

Ancak yurt dışından para akışının artması tek başına yeterli değil. Bu paraların verimli ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılması da önemli. Yurt dışından gelen paraların tüketime değil, üretime yönlendirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, bu paraların geri ödenmesi zorlaşabilir ve ekonomik krize neden olabilir.

Sonuç

Türkiye ekonomisi, OVP ile önümüzdeki üç yıl için yol haritasını belirledi. OVP’nin hedefleri ve politikaları hem olumlu hem de olumsuz eleştiriler aldı. OVP’nin IMF ile anlaşmanın habercisi olduğu iddiası en çok tartışılan konu oldu. Hükümet, bu iddiayı reddederek, Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi olduğunu savundu. OVP’nin faiz ve enflasyon ilişkisini değiştirdiği, vergi yükünü arttırdığı ve yurt dışından para akışını sağladığı da görüldü.

OVP’nin başarısı, hedeflerin gerçekleştirilmesine bağlı olacak. Hedeflerin gerçekleştirilmesi için de ekonomideki temel sorunların çözülmesi gerekecek. Bu sorunların başında enflasyon geliyor. Enflasyonun düşürülmesi için sıkı para politikası ve mali disiplinin yanında yapısal reformlar da yapılmalı. Vergilerin artması yerine harcamaların kısılması ve israfın önlenmesi de önemli. Yurt dışından gelen paraların üretime yönlendirilmesi ve cari açığın azaltılması da gerekiyor.

Türkiye ekonomisi, OVP ile yeni bir döneme girdi. Bu dönemde ekonomik istikrarın sağlanması ve refahın artırılması için herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor. OVP’nin hedeflerine ulaşması, Türkiye’nin ekonomik potansiyelini ortaya çıkaracak ve geleceğe güvenle bakmasını sağlayacaktır.