Yaz Gelirken Ekonomide Siyasi Fırtına Riski: Kabine Değişikliği, Düşük Faiz ve Yatırım Araçları Ne Durumda?

Yaz Gelirken Ekonomide Siyasi Fırtına Riski: Kabine Değişikliği, Düşük Faiz ve Yatırım Araçları Ne Durumda?

Türkiye ekonomisi belirsiz bir yaz dönemine girerken kabine değişikliği iddiaları, Berat Albayrak söylentileri ve düşük faiz mesajları gündemde. Borsa, döviz, altın ve mevduatta yaz stratejileri ile güncel ekonomik verilere kapsamlı bakış bu detaylı haber

Ekonomide normal şartlar altında haber akışının zayıf ve piyasaların sakin geçtiği yaz ayları, bu yıl Türkiye için oldukça farklı bir tablo sunuyor. Zor bir süreçten geçen Türkiye ekonomisinde, siyasetten gelen her gün yeni flash haberler vatandaşları, şirketleri ve yatırımcıları diken üstünde tutuyor. Büyük başlık belirsizlik ve bu belirsizlik ortamında yaz aylarında yatırım araçlarında nasıl bir strateji izlenmesi gerektiği, riskler ve fırsatlar öne çıkıyor. Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.

Bu dönemin en sıcak gündem maddelerinden biri ise kabine değişikliği iddiaları. Mevcut Cumhurbaşkanlığı kabinesinin 3 Haziran'da emeklilik hakkı elde edecek olması, bakanlıklar açısından bir güncelleme zamanının geldiği şeklinde yorumlanıyor. Bakanların emekli olabilmek için en az 2 yıl o koltukta oturmuş olmaları gerekiyor ve bu süre mevcut isimler için dolmuş durumda. Bu durum, kabine değişikliğinin önünün açıldığı iddialarını güçlendiriyor.

Bu iddialarla birlikte ismi geçen isimlerden biri de eski bakan Berat Albayrak. Instagram üzerinden affını isteyen ve vedası şok etkisi yaratan Albayrak'ın, Mehmet Şimşek'in yerine geleceği ya da daha yüksek bir pozisyona çıkacağı yönünde farklı fısıltılar kulislerde ve sosyal medyada dolaşıyor. Bunların hepsi şimdilik iddia ve daha önce de birkaç kez ortaya atılmıştı. Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin. Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan dışında kimsenin tam olarak ne olacağını bilmediği belirtiliyor. Ancak iktidar içindeki bir grubun Albayrak'ı istediği biliniyor ve medyada yapılan haberlerde Şimşek'in eleştirildiği, Albayrak ve döneminin ise övüldüğü net bir şekilde görülüyor.

Tüm bu tartışmalar sürerken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın düşük faiz mesajı vermesi dikkat çekici bulundu. Erdoğan, "Faizsiz ekonomi özlemimi dillendirmeye devam edeceğim," ve "Faize alternatif çözüm üreteceğiz," dedi. Bu açıklamaların, Berat Albayrak'ın düşük faiz, ucuz işçilik modelini hatırlatması ve "o geliyor" iddialarını biraz daha güçlendirmesi şeklinde yorumlar yapılıyor.

Belirsizlik ortamında yatırımcılar için yaz stratejisi büyük önem taşıyor. Haber başlıkları ve derlemeler, her ne kadar yatırım tavsiyesi niteliği taşımasa da bir perspektif sunuyor. Yaz stratejisi için ilk durak olarak borsa öne çıkıyor. Ancak borsanın son bir haftayı kötü geçirdiği, özellikle kabine değişikliği iddialarıyla 9000 seviyesinin altına sarktığı ve haftayı %3,6 kayıpla 9001 puandan tamamladığı belirtiliyor. Borsada 2 ay sonra 9000/10000 puanın altı görülmüş oldu. Mart sonunda alınan önlemlerin bile borsaya can suyu veremediği, son gerilemede bayram öncesi nakit çıkışının etkili olduğu, ancak en büyük nedenin siyaset ve belirsizlik olduğu vurgulanıyor. Siyasetin kısa sürede durulacak gibi olmaması, borsanın kısa vadede umut vadetmemesinin ana nedeni olarak gösteriliyor.

Yabancı yatırımcıların da borsadan çıktığı ve sattıkları hisseyi yerine koymadığı, özellikle bankacılık hisselerinin zayıf kaldığı belirtiliyor. Endeks yükselse de bankacılık hisselerinin iç açıcı olmadığı. Yüksek faiz ortamında şirket bilançolarının ikinci çeyrekte de iyi gelmeyeceği beklentisi var. Türkiye'nin kredi notunun bu sene artmayacağı da ekleniyor. Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin. Tüm bunlar göz önüne alındığında, yaz aylarında borsada yükseliş trendi görmenin çok zor, hatta sürpriz gelişmeler olmadan imkansız olduğu ifade ediliyor. Beklenti, bir "testere piyasası"nın süreceği yönünde. Testere piyasası, borsanın belli bir sınırda düşemese de çıkamadığı ve zaman geçtikçe düşen bir piyasa olduğu anlamına geliyor. Bu durum, zararı telafi etmenin veya kar etmenin zor olabileceği bir sürece işaret ediyor.

Dolar kuruna baktığımızda ise farklı bir tablo var. Doların her hafta yaklaşık %0,50 oranında arttığı ve bunun bir ritim haline geldiği belirtiliyor. Bu durum, "kontrollü serbestlik" olarak adlandırılan bir süreci işaret ediyor. Kaynakta bu durum, üniversitedeki "zorunlu seçmeli" derslere benzetiliyor; adı serbest kur olsa da piyasa tam olarak serbest bırakılmıyor. Çünkü serbest bırakılırsa kurun hızla yükseleceği, dengeye kavuşsa da etkilerinin enflasyon gibi alanlarda hissedileceği düşünülüyor. Kurun bu şekilde kontrol edilmesi, emekli maaşından asgari ücrete kadar pek çok hesapta fatura çıkmasına neden oluyor. Bakan Şimşek'in bile bu kontrolü yalanlamadığı belirtiliyor. Mayıs ayındaki artış oranının %2'ye yakın olduğu ve bu oranda devam ederse doların yıl sonu 45 TL seviyesine ulaşabileceği (mevcut durumdan %15 artışla) hesaplanıyor. Kurun yavaş yavaş salınmasının, "kuş ürkmesin, kaçmasın" yani vatandaşın dolara yönelmemesi için yapıldığı düşünülüyor.

Ancak bu senaryonun yabancı faiz yatırımcısı tarafından tam olarak kabul görmeyebileceği belirtiliyor. Goldman Sachs ekonomistlerinin yayınladığı raporda "carry trade kırılganlaştı" denilmesi, Türk lirasındaki değer kaybına dikkat çekildiğini ve yabancıların "böyle giderse gelmeyiz" mesajı verdiğini gösteriyor. Türkiye'nin yabancı yatırımcılarla gayriresmi anlaşmasının "Sen bana dolar getir, ben sana Türk lirası vereyim, ben Türk lirasını sabit tutayım, sen korkmadan Türk liranı faize yatır, çıkarken de o yüksek karı cebine koy dolarını da al git" şeklinde olduğu, ancak şu an yabancı yatırımcının faiz süresi bittiğinde Türk lirasını daha değersiz bulduğu ve istediği kadar kar edemediği belirtiliyor. Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin. Ekonomi yönetiminin ya kuru tutup dövize faiz ödeyeceği (bu da içeride turizmden tekstile Türkiye'yi pahalı hale getiriyor) ya da kuru yavaş yavaş salacağı (ekonomiyi hareketlendirir ama yabancı şikayet eder ve enflasyon artar) gibi bir ikilemde olduğu ifade ediliyor. Merkez Bankası son geçişkenliğin daha az olduğunu söylese de, dolardaki her artışın enflasyona yansıdığı, örneğin döviz %15 artarsa sene sonu enflasyonuna %15 daha eklenebileceği hesaplanıyor. Kontrollü kur artışı bir yere kadar devam edecek, ancak bir zaman kur sıçraması yaşanacağı. Türk lirasının en az değer kaybettiği dönemler turizm hareketliliğinden dolayı piyasada dövizin bollaştığı yaz aylarıdır, bu nedenle turizm verilerinin doların seyrine dair önemli ipuçları vereceği belirtiliyor.

Euro cephesinde ise ilginç bir değişim yaşanıyor. Normalde Euro/Dolar paritesi ile Euro/TL arasında bir senkron varken, bu hafta Euro/Dolar paritesi %0,35 azalırken Euro/TL içeride %0,7 arttı. Bu durum, içeride Euro kuruna da el atılmış gibi göründüğünü düşündürüyor, zira ihracatçılar yüksek Euro istiyor.

Mevduat faizine gelince, kurların yükselmesi mevduat yatırımcısını ürkütüyor. Parasını belli bir vadeyle bağlayan mevduat yatırımcısı, kurlardaki ani %10 gibi artışlara karşı korunmasız kalabiliyor. Şu an 1 aylık mevduatta %50 faiz bulmak mümkünken, 3 aya çıkıldığında faizin 47 ve altına inebildiği, faiz indirimi fiyatlamasının hemen çıktığı belirtiliyor. Dolar her ay %2 yükselse 3 ayda bileşik %6,1 artış getirirken, 3 aylık mevduat faizinin stopaj kesildikten sonra bile %10 civarı bir artışa denk geldiği, yani doğrudan 3 aylık mevduatın kontrollü kur artışından fazla kazanç sağladığı hesaplanıyor. Mevduatı her ay %50 faizle yenilemek ise stopaj hariç %11 getiriye denk geliyor. Ancak mevduat için iki risk var: Birincisi, Haziran veya Temmuz'da faizlerin inme ihtimali. Bankaların 3 aylık faizleri düşürdüğü ve bir anda 5 puan bile düşüş yaşanabileceği belirtiliyor. İkincisi ise kurun bir anda çıkması durumunda mevduatta sıkışıp kalma riski. Yatırımcılar için hem fırsatlar hem de riskler söz konusuyken, https://www.avazturk.com gibi yayınlar aracılığıyla güncel ekonomik gelişmeleri takip etmek önem taşıyor.

Altın ise bu yıl yatırımcıyı en çok mutlu eden araç oldu. Bu hafta %2 düşse de, sene başından bu yana gram altının %40 değerlendiği belirtiliyor. Ons altının güncel seviyesi 3289 dolar, rekoru ise 3500 dolar. Kuruluşların sene sonu beklentileri 3800-4000 dolar bandında, yani 3500'ün üzerinde. Ancak ons altın için önümüzdeki 3 ay, yani yaz dönemi için çok ilginç bir durum var: Oynak hareket edebilir, dalga dalga gidebilir. Citybank, ons altının 3 aylık dönemde 3500 dolara geri dönmesini beklerken, fiyat tahmin aralığını 3100-3500 dolar olarak belirlemiş. Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin. Standard Chartered ise 3 ay içinde 3100 dolara gerileyebileceğini düşünüyor. Analistler bunu "geçici duraklama modeli" olarak adlandırıyor; güçlü yükselişlerin ardından altının biraz dinlenme moduna geçtiği düşünülüyor. Yaz ayları için altının durumu potansiyel artış taşısa da, düşüş ihtimali hiç azımsanmayacak seviyede. Sene sonu için durum farklı, uzun vadede altın güçlü görünüyor. Özellikle fiziki altının daha korunaklı olduğu belirtiliyor. Bank of America hala 4000 dolarlık yıl sonu tahminini koruyor.

Gram altın için en iyi yaz senaryosu, ons altının 3500 dolara ulaşması ve aynı sürede dolar kurunun da %2 artması olarak hesaplanıyor. Bu durumda dolar Eylül başında 41,5 TL seviyesine gelebilir ve gram altın %13 daha değerlenerek 4670 liraya çıkabilir. Ancak bu sadece bir senaryo ve hesap sürekli değişiyor. Şu an gram altının getirisinin mevduatın getirisinden çok üzerinde olmadığı, ancak dünyadaki ve Türkiye'deki risklere bakıldığında daha korunaklı, bir anlamda "güvenli liman" olduğu belirtiliyor. Olası kur ataklarında altınla daha güvenli bir alanda olunacağı, ons altın düşse bile dolar TL arttığında gram altının dengeleneceği ifade ediliyor. Dolmuş arkasında görülen "Göz etme ne olur sepete ekle senin de olur" yazısı, sepet (portföy) oluşturmanın önemine bir gönderme olarak kullanılıyor. Altın ağırlığının sepette iyi olduğu vurgulanıyor. Trump'ın olduğu sürece altının sırtının yere gelmesinin zor göründüğü, onun ticaret savaşlarını sürdürmesi (örn. Çin, çelik tarifeleri) ve bu durumun yarattığı belirsizliğin altına destek olduğu belirtiliyor.

Ekonominin genel sağlığına baktığımızda, Türkiye ekonomisinin ilk çeyrekte yıllık %2 büyüdüğü. Hane halkı harcamalarının %2, devletin harcamalarının ise %1,2 arttığı (enflasyondan arındırılarak) görülüyor. Bu veriler, yüksek faize rağmen harcamaların sürdüğünü, hane halkının talep canlılığını ve kamu harcamalarındaki artışın kemer sıkma eleştirilerini doğruladığını gösteriyor. Ancak büyüme verisinde dikkat çekici olan, inşaat sektörünün %7,3 ve hizmet sektörünün %1,3 büyümesine karşın, sanayinin %1,8, tarımın ise %2 daralması. Büyümenin büyük ölçüde deprem bölgesindeki inşaat çalışmaları sayesinde geldiği ve halkın cebine doğrudan katkısı olmadığı, ayrıca bu rakamların 19 Mart sonrası faiz artışlarının ve ekonomi programındaki gecikmelerin tam etkisini yansıtmadığı belirtiliyor. İkinci çeyrekte büyüme performansının çok daha kötü olacağı not ediliyor. Tarımdaki daralmanın ise çiftçinin küstürülmesiyle ilgili olduğu, tarım daralırsa ülkenin zayıflayacağı, sofradaki durumun daralacağı, alım gücünün eriyeceği ve ithalata bağımlılığın artacağı vurgulanıyor. Bu durumun "türpun büyüğü heybede" misali bir belirsizlik yarattığı ve yatırımcıyı endişeye sürüklediği belirtiliyor.

İşsizlik verileri de iç karartıcı. Nisan'da resmi işsizlik %0,6 puan artışla %8,6'ya çıktı. Ancak gerçek işsizliği gösteren geniş tanımlı işsizlik verisi %32,2'ye yükseldi. Bu, salgından bu yana görülmemiş bir seviye. TÜİK'in iş aramayanları resmi işsizliğe dahil etmediği, ancak geniş tanımlı işsizliğin bu denli yüksek olmasının bir "işsizlik salgını" yaşandığına işaret ettiği belirtiliyor.

Ekonomide şu an uygulanan politikaların bir sebep değil, 2018'de başlayan düşük faiz politikasının bir sonucu olduğu ifade ediliyor. Eski bakan Nurettin Nebati'nin sadece bu politikayı devam ettirdiği, düşük faizle kullanılan kredilerin tüketime yönelttiği ve gelinen noktanın bu olduğu analiz ediliyor. Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin. Merkez Bankası'nın finansal istikrar raporunda bankacılık sektörünün dayanıklı olduğu, karların toparlandığı ve hane halkı borçluluğunun zayıf olduğu belirtilse de, aynı raporda kredi kartlarında faize bırakılan borç miktarındaki artışın görüldüğü, pek çok kişinin dönem borcunun tamamını ödeyemediği, bireysel kredilerde de ödeyememe sorununun arttığı vurgulanıyor. İşsizlik artarken, bireysel kredilerde tahsili gecikmiş alacaklardaki keskin artışın (%3,7'ye çıktı) yaz aylarında daha da tırmanabileceği öngörülüyor.

Önümüzdeki hafta açıklanacak Mayıs ayı enflasyon verisi (3 Haziran Salı, saat 10:00), yatırımcıların yaz stratejilerini belirlemede kritik öneme sahip. Beklenti %2,10 seviyesinde. Enflasyonun bu beklentinin altında çıkması, Merkez Bankası'ndan faiz indirimi adımını gündeme getirebilir (özellikle sanayicinin veryansının ardından, 19 Haziran olası tarih olarak konuşuluyor). Beklentinin üzerinde çıkması ise faiz indirimini Temmuz'a erteleyebilir. Bu durum mevduat yatırımcısını sevindirirken, düşük faiz bekleyen borsa yatırımcısını üzecektir. Dışarıda ise Fed Başkanı Powell'ın konuşması ve Cuma günü açıklanacak ABD tarım dışı istihdam verisinin altın üzerinde etkili olması bekleniyor.

Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi siyasi ve ekonomik belirsizliklerle dolu bir yaz dönemine giriyor. Borsa kısa vadede politik risklerle testere piyasası yaşayabilir. Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin. Döviz kurlarında kontrollü yükseliş sürse de ani sıçrama riski mevcut. Mevduat faizleri şu an cazip görünse de, faiz indirimi veya kur şoku riskleri taşıyor. Altın ise kısa vadede dalgalı bir seyir izleyebilir ancak uzun vadeli görünümü ve güvenli liman özelliğiyle öne çıkıyor. Bu zorlu dönemde yatırımcıların sepet (portföy) mantığıyla hareket etmesi ve güncel gelişmeleri dikkatle takip etmesi büyük önem taşıyor.