Diyanet'in Meal Yasası Teklifi Tartışma Yarattı: Engizisyon mu, Düşünce Özgürlüğü Kısıtlaması mı?

Diyanet'in Meal Yasası Teklifi Tartışma Yarattı: Engizisyon mu, Düşünce Özgürlüğü Kısıtlaması mı?

Diyanet İşleri Başkanlığı'na "İslam'ın temel niteliklerine aykırı" bulduğu mealleri toplatma ve imha etme yetkisi veren yeni yasa teklifi Meclis'ten geçti. İlahiyatçı İhsan Eliaçık bu durumu sert sözlerle eleştirerek "dini diktatörlüğe doğru gidişat",..

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden AK Parti ve MHP oylarının desteğiyle geçen bir torba yasa içerisinde yer alan yeni bir madde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yetkilerini genişleterek Kur'an-ı Kerim mealleri (Türkçe çeviri ve açıklamaları) üzerinde önemli bir kontrol mekanizması kurmasına olanak tanıyor. Bu yasa teklifi, Diyanet'e, "İslam'ın temel niteliklerine aykırı" bulduğu mealleri "toplatma ve imha etme" yetkisi veriyor.

İlahiyatçı, araştırmacı yazar İhsan Eliaçık, Kürsü TV yayınında bu durumu "korkunç bir gidişat" ve "tam bir dini diktatörlüğe doğru gidiyoruz" şeklinde değerlendirerek yasanın özellikle dini düşünce alanındaki özgürlükleri kısıtlayacağını belirtti. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) Eliaçık'a göre bu durum, "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir kiliseye dönüşmesi", Diyanet İşleri Yüksek Kurulu'nun ise "bir engizisyon mahkemesine dönüşmesi" anlamına geliyor. Yasaklama kararlarını ise "birer aforoza dönüşmüş oluyor" diyerek kilise kültüründeki dinden çıkarma uygulamasına benzetti. Bu durumun Avrupa'nın 500 yıl gerisine gitmek olduğunu savundu.

Bu, Diyanet'in meallere yönelik ilk girişimi değil. Eliaçık, kendi mealinin de daha önce, 2023 Şubat ayında, bu yasanın önceki hali olan 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye (KHK) dayanılarak yasaklandığını anlattı. Diyanet İşleri Yüksek Kurulu'nun altı ay çalışarak mealini "İslam'ın temel niteliklerine aykırı unsurlar içerdiği tespit edilmiştir" gerekçesiyle toplatma ve imha kararı aldığını, bu kararın Diyanet Hukuk İşleri Dairesi tarafından savcılığa iletildiğini söyledi. Ancak bu yasak sadece 20 gün sürdü. Eliaçık'ın avukatları aracılığıyla yapılan itiraz mahkeme tarafından kabul edildi ve Diyanet'in talebi reddedildi. Mahkemenin gerekçesi, temel hak ve özgürlüklerin KHK ile kısıtlanamayacağı hükmüydü. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.)

Şimdi ise Diyanet'in KHK ile yapamadığını doğrudan Meclis'ten kanun çıkararak yapmaya çalıştığını belirten Eliaçık, bu kez savcılığın KHK gerekçesini kullanamayacağını, ancak kendilerinin yasanın anayasaya aykırı olduğunu savunarak tekrar itiraz edeceklerini ifade etti. Eliaçık, geçmişte mealinin yasaklanmasıyla ilgili mahkeme dosyasında bir ilahiyat profesörü, bir hukuk profesörü raporu ve kendi savunmasının yer aldığını ve mahkemenin kendilerini haklı bulduğunu hatırlatarak, hukuki gerekçelerinin sağlam olduğunu vurguladı.

Eliaçık'a göre, yeni yasa anayasanın 10, 13 ve 24. maddelerinde yer alan düşünce, inançları açıklama ve yayma hürriyetine, keza ayrımcılığa uğramama hakkına aykırı. Kendi mealinin sakıncalı ilan edilmesinin kendisine yönelik bir ayrımcılık olduğunu düşünüyor.

Hukuki gerekçelerin yanı sıra, İhsan Eliaçık Diyanet'in bu yetkisinin İslami açıdan da temel prensiplere aykırı olduğunu savunuyor. İslam'da içtihat özgürlüğünün bulunduğunu ve herhangi bir kişi veya kurumun dini görüş açıklayan birini (müçtehidi) aforoz edemeyeceğini, din dışına çıkaramayacağını veya mahkum edemeyeceğini belirtiyor. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) İslam'da kilise, din adamları sınıfı, engizisyon veya aforoz kurumu olmadığını vurgulayan Eliaçık, Diyanet'in bu uygulamalarla bunları ihya etmeye çalıştığını düşünüyor.

Eliaçık, bu yasanın ve Diyanet'in bu yöndeki girişimlerinin arkasında belli tarikatların olduğunu iddia ediyor. Özellikle iki tarikatın Diyanet İşleri Yüksek Kurulu'nu ve Diyanet'in kendisini ele geçirdiğini ve Atatürk'ün kurduğu Diyanet'e artık benzemediğini öne sürüyor. Bu tarikatların, kendi din anlayışlarına rakip gördükleri ve tehdit olarak algıladıkları meal yazarları ve ilahiyatçıları hedef aldığını belirtiyor. Eliaçık, kendi mealinin gençler, genç kızlar, kadınlar ve erkekler arasında yayıldıkça, okuyanın dönüştüğünü, değiştiğini ve tarikatlardan, cemaatlerden, şeyhlikten uzaklaşıp daha bağımsız, özgürleşmiş, çağdaş bir Müslüman olduğunu gözlemlediklerini, bu nedenle de yazdıklarını tehlikeli bulduklarını düşünüyor. Bu tarikatların ele geçirdikleri Diyanet yoluyla devleti de (mahkemeleri, savcıları, orduyu, polisi, hükümeti) arkalarına alarak kendi görüşlerini ve hegemonya kurma çabalarını dayatmaya çalıştıklarını iddia ediyor.

Yasanın hedef aldığı şeyin Kur'an-ı Kerim'in Arapça aslı değil, onun Türkçe çevirileri ve açıklamaları, yani mealler olduğunu vurgulayan Eliaçık, çeviri ve açıklamaların yakılamayacağını, toplanamayacağını, imha edilemeyeceğini, suçlanamayacağını ve yargılanamayacağını savunuyor. Ona göre Diyanet'in asıl görevi, kendi yasasında da yer alan Musahafları İnceleme Kurulu aracılığıyla Kur'an'ın Arapça metninde hata olup olmadığını incelemektir. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) Ancak 2018'deki bir KHK ile bu yetkinin meal çevirilerini de kapsayacak şekilde genişletildiğini ve şimdiki yasanın bunu daha da etkili kılmayı hedeflediğini belirtiyor.

Eliaçık'ın kendi mealinin incelenmesi sonucunda Diyanet İşleri Yüksek Kurulu tarafından gönderilen 24 sayfalık gerekçeli karara, kendisinin de 24 sayfalık bir "reddiye" yazdığını ve bunu mahkemeye sunduğunu anlattı. Kendisinin Diyanet'i dini görüşlerini yargılayacak bir makam olarak görmediği için "savunma" değil, "reddiye" yazdığını ifade etti. Diyanet'in eleştirilerinin çoğu zaman "efsanevi, lüzumsuz konular" ve "günü komedi" denilebilecek düzeyde olduğunu iddia etti.

Verdiği bazı örnekler dikkat çekici: Diyanet'in, Nisa Suresi 1. ayetinde geçen "Allah tek bir nefisten (özden) iki eş var etti" şeklindeki çevirisini, "İslam'ın temeline aykırı" bulduğunu, bunun yerine "Allah Adem'in kaburga kemiğinden Havva'yı yarattı" denilmesi gerektiğini savunduğunu aktardı. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) Eliaçık, kendi çevirisinin kelime anlamına daha uygun ve doğru olduğunu, Diyanet'in dayatmasının ise feragat (yanlış rivayet veya inanış) etkisinde kaldığını belirtti. Daha da çarpıcısı, Diyanet'in kendi yeni mealinde de Adem'in kaburga kemiği ifadesinden kaçındığını ve kendi yorumuna yaklaştığını söyleyerek Diyanet'in "kendi kendini nereye gittiğini bilmediğini" savundu.

Bir başka örnek olarak, kadınlarla ilgili bir ayeti Diyanet'in eski mealinde "kadınları dövün" diye çevirdiğini, kendisinin ise "kadınlardan bir müddet ayrılın" şeklinde çevirdiğini belirtti. Diyanet'in kendisini bu çevirisi nedeniyle eleştirdiğini, ancak Diyanet'in kendi yeni mealinde artık "dövün" demeyip "kadınlarla oturun, konuşun, anlaşın" şeklinde bir ifade kullandığını, yani kendi görüşüne yaklaştığını söyleyerek bu eleştiriyi de "gülüş obedi" olarak nitelendirdi.

Genel olarak kendisine yöneltilen ithamların; "mucizeleri (mudiler) inkar etmek", "doğal olaylar olarak açıklamak", "hadisleri inkar etmek", "dini kaynağın yalnızca Kur'an olduğunu söylemek", "kafasına göre yorum yapmak" gibi konular olduğunu belirten Eliaçık, bunların hiçbirinin İslam'ın temel niteliklerine aykırılık teşkil etmediğini, savunduğu görüşlerin İslam tarihinde birçok alim tarafından da benimsendiğini ve kendi eserinde bu alimlere atıfta bulunduğunu ifade etti. Bu ithamların ilmi değil, siyasal ve politik olduğunu savundu. Kendi muhalif kimliğinin ve iktidarla yaşadığı siyasi gerilimlerin (Gezi olayları, Cumhurbaşkanı eleştirileri, davalar, yasaklamalar) bu meal tartışmalarının asıl nedeni olduğunu ileri sürdü.

Eliaçık'a göre bu yasa teklifi sadece kendisini değil, Mustafa Öztürk, Mustafa İslamoğlu, Süleymaniye Vakfı meali, Mehmet Okuyan meali, Hakkı Yılmaz meali, Gazi Özdemir meali gibi birçok modern ve çağdaş yorum yapan meal yazarını da hedef alıyor. Bu meallerin de "dokun ağzında beklediğini" ve yakında bu yazarlara karşı da benzer girişimlerin başlayacağını öngörüyor.

İhsan Eliaçık, bu durum karşısında mücadelesini sürdüreceğini, geri adım atmayacağını belirtti. Halihazırda 30 kitabı olduğunu, sayısını 50'ye çıkararak daha fazla yazacağını, yasaklanan mealini belki farklı baskılarla yeniden çıkaracağını ifade etti. Bu "yasakçıların" eninde sonunda tarihin çöp tenekesine gideceğine inandığını söyleyerek iyimser olduğunu ve çekinmediğini belirtti. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.)

Sonuç olarak, Diyanet'e mealleri toplatma ve imha yetkisi veren bu yasa teklifi, ilahiyatçı İhsan Eliaçık gibi isimler tarafından düşünce ve inanç özgürlüğüne, anayasaya ve İslam'ın temel içtihat prensiplerine aykırı olduğu gerekçesiyle sert bir şekilde eleştiriliyor. Eliaçık, bu durumu siyasi ve tarikat etkili bir baskı olarak yorumluyor, bunun bir "dini diktatörlük" ve "Engizisyon" adımı olduğunu savunuyor ve bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğini belirtiyor. Türkiye'deki dini düşünce ve ifade özgürlüğü açısından önemli tartışmaları beraberinde getiren bu yasanın, Anayasa Mahkemesi'nden dönmesi gerektiği hukuki itirazı da dile getirilen temel beklentiler arasında yer alıyor.