İslam'ın Kalbi Kâfirun Suresiyle Atıyor: Dinde Gri Alan Yok, Taviz Yok!
Araştırmacı Yazar Hakkı Yılmaz, Kâfirun Suresi'nin derinliklerine inerek Kur'an'ın mutlak rehberliğini, dinin yozlaşma tehlikelerini ve küfür, şirk, nifak gibi temel kavramları gözler önüne seriyor. Dinde tavizsiz duruşun ve saf imanın önemi vurgulanıyor.
Hakkı Yılmaz'ın "Kâfirun Suresi" tahliliyle İslam dünyası, kendi temel dinamiklerini ve yaşadığı sorunları Kur'an'ın süzgecinden geçirme fırsatı buluyor. Yılmaz, Kur'an'ın insanlığı en doğru ve sağlam yola kılavuzladığını, müminlere büyük ecirler müjdelerken, ahirete inanmayanlar için ise can yakıcı bir azap hazırladığını belirtiyor. Kur'an'a uyanların dünya ve ahiret mutluluğunu kazanacağını, onun hayatımıza yön veren bir kılavuz olduğunu vurguluyor.
Dinin Direkleri ve Yozlaşmanın Tarihsel Kökleri
Kâfirun Suresi, iniş sırasına göre 18. sure olarak kabul ediliyor ve Resulullah dönemindeki olaylar ile din esaslarının ne kadar önemli olduğunu, dinin hangi noktalardan yozlaştığını anlamak için bir anahtar rolü taşıyor. Yılmaz, Kur'an'ın daha iyi anlaşılması için iniş sırasına göre incelenmesi gerektiğini belirtiyor. Bu sureyi anlamak için Tekasür ve Maun Sureleri'ne atıf yapılıyor: Tekasür Suresi'ndeki "çoğaltma yarışı" ve "her şey benim olsun" hırsının dünyayı cehenneme çevirdiği, Maun Suresi'nde ise dini yalanlamanın insanları sömüren ve mutsuz eden eylemlerin kaynağı olduğu ifade ediliyor. Ahiret inancı olmayanların bu tip şeyleri her zaman yapabileceği üzerinde duruluyor.
Yılmaz'ın analizine göre, dinin yozlaşma çabası "Salat'ta Sehiv" (yanılma, yanıltma, hedef saptırma) kavramıyla da açıklanıyor. Salat'ın dinin direği olmasına rağmen, riyakarca ve hedefinden saptırarak yapılması dini yozlaştırma anlamına geliyor. İslam dini öz olarak saf bir şekilde anlaşıldığında ve uygulandığında insanlığı zirvelere taşıyorken, yozlaştığında ise yerin dibine batırıyor. Yılmaz, özellikle Salat'ın namazlaştırılmasının, Müslümanların 1400 senedir günde ortalama 40 rekat namaz kılmalarına rağmen dünyevi ve uhrevi işlerinde bir fayda sağlamadığını, zilletten kurtulamadıklarını, ekonomik, askeri, siyasi ve ilmi yönden durumlarının ortada olduğunu belirtiyor. Bu durumun nedeninin Salat'ın öz anlamından saptırılması (sehivli olması) olduğunu ifade ediyor.
İslam'da Taviz Yok: "Sizin Dininiz Sizin..."
Kâfirun Suresi'nin inişinin arka planında, kafirlerin Resulullah'a dinde taviz vermesi, "biraz sizden, biraz bizden alalım" diyerek bir koalisyon kurma teklifi yatıyor. Ancak Allah'ın bu teklife cevabı nettir: "Sizin dininiz sizin, benim dinim benim". Yılmaz, İslam dininde grilik olmadığını, küfür, şirk ve nifakın siyah, İslam'ın ise beyaz olduğunu, kesinlikle gri bir sentezin mümkün olmadığını vurguluyor.
Kur'an'daki "kul" (de ki) ifadesinin önemine de değiniliyor. Bu ifade, peygamberlerin dinde bir şey katma, çıkarma, yumuşatma gibi bir yetkisi olmadığını, Allah'ın 300'den fazla "kul" ifadesiyle soruları cevaplandırdığını gösteren en büyük kanıtlardan biridir. Bu, peygamberlerin dinde teşrih (yasama) yetkisinin olmadığının bir göstergesidir.
"Ey Kafirler" İfadesinin Gücü ve Kafir Kimdir?
Yılmaz, Kâfirun Suresi'ndeki "Ey kafirler" ifadesinin Kur'an'ın en şiddetli ifadesi olduğunu belirtiyor. Peygamberlere Allah tarafından yumuşak ve incitmeyen sözlerle tebliğ metodu emredilmişken, bu sert ifade Allah'tan gelmektedir ve bir hakaretin en büyüğü olarak kabul edilir.
Peki, "kafir" kimdir? Sözcük anlamı olarak "örten kişi" demektir. Gecenin her şeyi örtmesi veya çiftçinin tohumu toprakla örtmesi gibi örneklerle açıklanır. Dini anlamda ise Yılmaz, "kafir" ve "inkar eden" kavramlarının, bilinçli ve kasıtlı bir eylemi ifade ettiğini vurguluyor. Allah'ı, Peygamberi, Kur'an'ı bilmesine rağmen, işine gelmediği için bu gerçekleri belirsizleştiren, kapatan ve örten kişi kafirdir. Küfür, bir şemsiye gibidir; şirk ve nifak gibi alt elemanları bu şemsiyenin altında yer alır.
Neler Küfürdür? Kitaptan Çarpıcı Örnekler
Yılmaz, Kur'an ayetlerinden örneklerle nelerin küfür olduğunu açıklıyor:
- Allah'a ve elçilerine inanmayarak küfreden, yani bilerek reddeden ve Allah ile elçisinin arasını ayırmak isteyenler kafirdir.
- Kitabın bir bölümüne inanıp bir bölümüne inanmamak da küfürdür. Örneğin, içki içen ama domuz eti yemeyen ya da kul hakkı yiyip yabancının malını çalan ama domuz etinden sakınan bir Müslüman'ın bu hali, Allah'ın kitabının bir bölümüne inanıp bir bölümüne inanmadığını gösterir.
- Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyip kendi tutkularına uymak da küfür kapsamındadır.
- Allah'a uygun olmayan nitelikler vermek, isimlerini, sıfatlarını, emirlerini hafife almak, noksanlık isnat etmek küfrün en büyüklerindendir. Hristiyanların İsa'yı Rab edinmesi, Yahudilerin Üzeyir'i Allah'ın oğlu demesi gibi durumlar küfür olarak nitelendirilir.
Şirk ve Nifak: Dinin Yozlaşma Motorları Şirk
Çıkar uğruna Allah ve Peygamber'i tanımamanın bir başka boyutu olan şirk, cansız varlıklara, putlara, taşlara, ağaçlara, hatta insanlara ve peygamberlere uluhiyet yüklemektir. Yılmaz, Allah'ın şirki affetmediğini, çünkü şirk koşan kişinin kendini adam yerine koymadığını ve en önemlisi şirkin dini yozlaştırdığını belirtiyor. Şerik edinilen varlıklar, dinde hüküm koyarak dini asli kaynağından uzaklaştırırlar. Bugün birçok tarikat ve cemaatin liderlerinin koyduğu ilkelerin, Allah'ın ilkelerinin önüne geçtiğini ve dinin bu yolla yozlaştığını ifade ediyor. Ayrıca, Allah'tan başka kimsenin gaybı bilemeyeceği Kur'an'da net olarak belirtilmişken, tarikat liderlerinin veya bazı şahsiyetlerin gaybı bildiği iddialarının şirk bağlamında dini yozlaştırdığına dikkat çekiyor.
Nifak
Yılmaz, nifakın "bozgunculuk" değil, "ikili oynayan" anlamına geldiğini açıklıyor. Çöl faresi örneğiyle, neye inandığı belli olmayan, Müslüman görünümlü ancak gerektiğinde kafirlerin safına geçen kişiyi tanımlıyor. Dinde ikili yüzlü insanlara münafık denirken, ikiden fazla yüzü olanlara "Hazret" dendiği ironik bir dille belirtiliyor. Yılmaz, Ahzap Suresi'nden alıntı yaparak, Allah'ın bir kişinin göğüs boşluğunda iki kalp yaratmadığını, yani bir kalpte hem küfür hem imanın bir arada olamayacağını, imanın bütün olduğunu ve parçalanmayacağını vurguluyor.
Kur'an: İnanç ve Yaşamın Mihenk Taşı
Yılmaz, Müslümanların inançlarını, eylemlerini ve yaşadıkları hayatı sorgulamaları için Kur'an'ın bir "mihenk taşı" olduğunu belirtiyor. Kuyumcu örneğiyle, Kur'an'ın sabit bir ölçü olduğunu ve hayatın bu ölçüye göre şekillenmesi gerektiğini vurguluyor.
Konuşmanın sonunda "ibadet" ve "din" kavramlarına açıklık getiriliyor:
- İbadet: Kulluktur, Allah'ın koymuş olduğu ilkelerin bütünüdür ve sadece Allah'a yapılır.
- Din: Normal olarak rejim, yaşama düzeni, yaşam ilkesi demektir. İnsanların koyduğu "beşeri dinler" ve Allah'ın gönderdiği "Hak Din" olarak ikiye ayrılır. Hak Din'de zorlama yoktur, beşeri dinler ise zorlayıcıdır.
Kâfirun Suresi'nden Güncel Mesaj
Hakkı Yılmaz, Kâfirun Suresi'nin günümüze mesajını şöyle özetliyor: Allah'ın gönderdiği mesajlarla toplumu uyarma ve aydınlatma görevini sürdürenlere karşı çıkan, Allah'ın ilahlığını ve rablığını bilerek reddeden bilinçli kafirlere ve dinde taviz isteyenlere karşı net bir duruş sergilenmelidir. Mesaj şudur: "Ben sizin taptıklarınıza tapmam, sizin yaptığınız kulluğu yapmam. Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz, siz de benim yaptığım kulluğu yapmazsınız. Ve ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim, ben asla sizin yapmış olduğum kulluğu yapıcı değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz, siz de benim yapmakta olduğum kulluğu yapıcı değilsiniz. Sizin dininiz, inanç ve yaşam ilkeleriniz sadece sizin için, benim dinim, inanç ve yaşam ilkelerim de sadece benim içindir.". Bu net mesajın, Kur'an'ı anlatmak isteyenlere karşı çıkanlara bir cevap niteliğinde olduğu vurgulanıyor. Dinde ılımlı, sentezci bir yolun olmadığı, Hak Dinin net ve tavizsiz olduğu tekrar belirtiliyor.