Kur'an Tefsirinde Devrim Niteliğinde Bir Bakış Açısı: Hakkı Yılmaz'a Göre Kehf Suresi'nin Zülkarneyn'i Hz. Muhammed!
Araştırmacı Hakkı Yılmaz, Kur'an'daki Zülkarneyn kıssasına dair ezber bozan bir yorum getirdi. Kehf Suresi'ndeki bu ismi Hz. Muhammed olarak açıklayan Yılmaz, "iki çağ sahibi" tanımından yola çıkarak vahiylerin doğduğu ve battığı yerleri farklı yorumluyor
Kur'an-ı Kerim'in derinlikleri ve kıssalarının yorumlanması, İslam düşünce geleneğinde asırlardır süregelen önemli bir konu olmuştur. Özellikle Kehf Suresi'nde geçen Zülkarneyn kıssası, kimliği ve maceraları hakkında çeşitli görüşlerin ortaya atıldığı, üzerinde en çok konuşulan bölümlerden biridir. Son dönemde bu kadim tartışmaya, araştırmacı ve yazar Hakkı Yılmaz, YouTube kanalında yaptığı bir sohbetle bambaşka ve ezber bozan bir boyut kazandırdı. Yılmaz, Zülkarneyn'in geleneksel yorumlardan çok farklı bir kimliğe işaret ettiğini iddia ederek, bu ismin aslında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed olduğunu öne sürdü.
Hakkı Yılmaz, "Pınarın Kaynağından" adlı sohbet serisinin 291. bölümünde, Kehf Suresi'nin 83 ila 98. ayetlerinde anlatılan Zülkarneyn kıssası üzerine yapılan eleştirilere yanıt verdi. Bazı çevrelerin bu ayetleri cımbızlayarak Kur'an'ın mantıksız olduğunu ima ettiğini belirten Yılmaz, özellikle "güneşin çamurlu bir pınarda battığı" veya "güneşin bir kavim üzerine hiçbir siper olmadan doğduğu" gibi ifadelerin çarpıtılarak masala dönüştürüldüğünü savundu. Bu tür yorumların Allah'ın ayetlerini basitleştirdiğini ve hakikatinden uzaklaştırdığını vurgulayan Yılmaz, konunun tam olarak açıklığa kavuşturulması gerektiğini ifade etti.
Masallardan Sıyrılmak: Zülkarneyn Kimdir?
Geleneksel tefsirlerde ve halk anlatılarında Zülkarneyn, genellikle "iki boynuzlu" veya "iki çağ sahibi" anlamlarına gelen ismine dayanarak çeşitli tarihi figürlerle eşleştirilmiştir. Hakkı Yılmaz, bu masalımsı anlatıların başında Makedonyalı Büyük İskender'in geldiğini, bazı yorumlarda İranlı komutan Kuriş'in (Cyrus) veya uzaylı bir figürün, hatta Hz. Süleyman'ın bile bu kimliğe yakıştırıldığını belirtti. Ancak Yılmaz, bu anlatıların çoğunun Kur'an'daki olaylarla birebir örtüşmediğini, bu yakıştırmaların birer "Zülkarneyn Masalı" olduğunu söyledi.
Hakkı Yılmaz'ın Devrim Niteliğindeki Tez: Zülkarneyn Hz. Muhammed'dir
Hakkı Yılmaz, kendi Kur'an çalışmalarında ulaştığı sonucun çok farklı olduğunu ve bu sonucun bazı akademik çevrelerce henüz kabul görmediğini belirterek, Kehf Suresi'ndeki Zülkarneyn'in bizzat Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed olduğunu iddia etti. Bu iddiasını "iki çağ sahibi" tanımına dayandıran Yılmaz, tıpkı Milattan önceki ve sonraki dönemlerde yaşamış birine iki çağ sahibi denmesi gibi, Peygamberimizin de Hicret'ten evvelki çağda ve Hicret'ten sonraki çağda yaşadığını, Müslümanlar için takvim başlangıcı kabul edilen Hicret'in, Peygamberi iki ayrı çağa ayırdığını ve "Zülkarneyn" ifadesinin buradan geldiğini savundu.
Yılmaz'a göre bu kıssa, bir masal değil, insanlık için bir "hatırlatma ve öğüt"tür ve Allah bunu Peygamberimize okutmuştur. Ayetlerde geçen "yeryüzünde iktidar sağlanan" ve "her şeyden bir sebep verilen" bu kişinin, Mekke'de zorlu mücadeleler veren ancak koşulların zorlaşmasıyla "bir sebebe tabi olarak" Hicret eden Hz. Muhammed olduğunu öne sürdü.
Vahyin Battığı Yer: Yesrib (Medine)
Kıssada Zülkarneyn'in ilk yolculuğunun, "Güneşin Battığı Bir Yere" olduğu anlatılır. Hakkı Yılmaz'ın yorumuna göre buradaki "Güneş" simgesi, Kur'an'ın ve Vahyin kendisidir. Güneşin battığı yer ise, Vahyin, ilahi ilkelerin hayattan tamamen çıkarıldığı, ahlakın sıfırın altında olduğu, dejenerasyonun yaygınlaştığı bir yerdir. Yılmaz, bu yerin Yesrib (Medine'nin o dönemki adı) olduğunu iddia etti. Ayette geçen "çamurlu bir pınarda battığı" ifadesinin, Yesrib halkının dejenere olmuş ahlaki durumunu anlatan bir mecaz veya kinaye olduğunu, güneşi batıran şeyin bir arazi veya bataklık değil, o toplumun hali olduğunu açıkladı. Peygamberimiz Yesrib'e vardığında, Allah ona o karma karışık toplumu ya cezalandırma ya da onlara iyi davranma yetkisi verdi. Peygamberimiz oraya Kur'an ilkelerini götürdü, Müslümanlar orada devletleşme yolunda ilerledi ve Yesrib, Medine-i Münevvere (Nurlu Kent, Işıklı Kent) haline geldi. Yılmaz, bu sürecin somut delillerinden birinin, günümüzde Medine Vesikası veya Medine Sözleşmesi olarak bilinen ve bu ayetler çerçevesinde oluşturulan devlet protokolü olduğunu belirtti.
Vahyin Doğduğu Yer: Mekke ve Hudeybiye
Zülkarneyn'in kıssadaki ikinci önemli durağı, "Güneşin Doğduğu Bir Yere" yaptığı yolculuktur. Hakkı Yılmaz'a göre bu yer, Vahyin, Kur'an'ın ilk inmeye başladığı yerdir: Mekke. Yani, Hicretle Medine'ye giden Peygamberimizin, artık bir güç olarak Mekke'ye geri dönüş seferini anlattığını öne sürdü. Bu dönüşün, Kehf Suresi'nin ilgili ayetlerinde geçen "bir kavim üzerine doğduğu" şeklindeki ifadeyle anlatıldığını belirten Yılmaz, bu yolculuğun spesifik olarak Hudeybiye mevkiine yapıldığını söyledi. Peygamberimizin yaklaşık 1500 kişiyle Kabe'yi ziyaret amacıyla yola çıktığı ancak Mekkelilerin buna izin vermediği Hudeybiye'de, sahabenin çoğunun karşı çıkmasına rağmen Mekkeli müşriklerle önemli anlaşmalar yapıldığını aktardı.
Hudeybiye Anlaşması'nın Önemi: İslam'ın Yayılmasında Kritik Eşik
Hakkı Yılmaz, Hudeybiye Anlaşması'nın (Hudeybiye Musalahası) maddelerine değinerek, özellikle 10 yıllık Barış Anlaşması'nın üçüncü maddesinin, İslam'ın gelişmesindeki en büyük aşamalardan ve faktörlerden biri olduğunu vurguladı. Bu madde sayesinde her iki tarafın arazisinin ticaret kervanlarına açıldığını ve üçüncü taraflarla savaş halinde tarafsızlık zımnen kabul edildiğini belirten Yılmaz, bu barış süresince Müslümanların büyük güç kazandığını ve birçok yerin fethedildiğini, bunun da nihayetinde Mekke'nin Fethi'ni getirdiğini söyledi.
Hakkı Yılmaz, Zülkarneyn kıssasının Hz. Muhammed'in Hicretle başlayıp, Yesrib'i Medine'ye dönüştürmesi, ardından Mekke'ye geri dönüşü ve Hudeybiye Anlaşması ile gelen fetihlere uzanan siyasi ve toplumsal değişim sürecini sembolik ifadelerle anlattığı bir kıssa olduğunu savunuyor. Ayetlerdeki "güneşin batışı ve doğuşu", coğrafi bir olayı değil, Vahyin bir yerde sönüşünü ve başka bir yerde yükselişini temsil ediyor. "Çamur" ise o toplumun ahlaki durumunun mecazi ifadesi.
Yılmaz, eleştiri yapanların Kur'an'ı doğru anlamaya gayret etmelerini ve art niyetli olmamalarını tavsiye ederek sohbetini noktaladı. Hakkı Yılmaz'ın bu yorumu, Zülkarneyn kıssasına dair bilinen kalıpların dışında, Kur'an'ı kendi iç bütünlüğü ve simgesel diliyle anlama çabası olarak dikkat çekiyor ve tefsir alanında yeni tartışmalara kapı aralayacak gibi görünüyor. Konu ile ilgili video bağlantısı ve detayları: https://www.youtube.com/watch?v=atvKhPY2BFA&t=15s