Kuran'da Tecavüz Cezası ve Allah'ın Yardımcıları

Kuran'da Tecavüz Cezası ve Allah'ın Yardımcıları

Kur'an-ı Kerim'de tecavüz suçunun cezasının ne olduğu, neden açık bir ayet bulunmadığı ve Allah'ın neden düşkünlükten değil de hikmeti gereği yardımcılar edindiği konuları, bir uzman tarafından derinlemesine ele alınıyor. Had ve Taciz cezaları...

Mardin'den bir izleyicinin sorduğu "Kur'an'da tecavüz suçunun cezası var mı? Varsa nedir, yoksa neden yok?" sorusu, toplumun önemli ve kanayan yaralarından birine işaret ediyor. Uzmanlara göre, Kur'an'da zinanın cezası belirtilmiş olmakla birlikte, tecavüzün net bir ayette geçen özel bir cezası doğrudan zikredilmemiştir. Ancak bu, cezasız kaldığı anlamına gelmez. İslam toplumunda tecavüzün anormal bir olay olarak görülmesi ve Müslümanlar arasında olmaması gereken bir durum olması, net bir ayetin bulunmamasının nedenlerinden biri olarak açıklanıyor. Daha fazlası için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Tecavüz suçu, aslında tek bir suç değil, birleşik ve birden fazla bileşeni olan karmaşık bir eylemdir. Bu bileşenler Kur'an'da farklı bağlamlarda açıklanmıştır. Birincil olarak, tecavüz zina kapsamında değerlendirilir ve zina cezası olan "had" cezası bu suçu işleyene uygulanır. Had cezası, Allah'ın Kur'an'da boyutlarını bildirdiği ceza şeklidir. Nur Suresi'nin 2. ayetinde belirtildiği gibi, zina eden kadın ve erkekten her birine yüz kırbaç vurulması emredilir. Bu ceza, inananlar için Allah dininde onlara karşı acıma duygusu taşımamaları gerektiğini ve cezanın verildiğine şahitlik etmeleri gerektiğini vurgular. Önemli bir ayrıntı olarak, tecavüze uğrayan kadın zina etmiş sayılmaz; ceza tecavüz eden kişiye uygulanır.

Ancak tecavüz, sadece bireysel bir suç değil, aynı zamanda toplumda kargaşa, fesat ve düzensizlik ortaya çıkaran bir eylemdir. Bu nedenle, bu suçu işleyenler "taciz" yönüyle de cezalandırılmalıdır. Taciz cezası, yeryüzünde fesat çıkaranlara ve yanlış iş yapanlara uygulanan, "edeplendirme" anlamına gelen bir ceza türüdür. Taciz cezasının boyutu, had cezası kadar yüksek olmasa da, tecavüz gibi toplumsal düzeni bozan eylemler için farklı şekilleri içerebilir. Bu şekiller yasa koyucu (ülü'l-emir) tarafından ayarlanmalıdır. https://www.avazturk.com olarak bu konuyu takip etmeye devam ediyoruz.

Tecavüzcünün toplumda kargaşa yaratması, düzeni bozması ve mağduriyetlere sebep olması durumunda uygulanabilecek taciz cezaları arasında "lanet" kavramı öne çıkar. Lanet, sadece dille "Allah lanet etsin" demek değil, daha derin bir anlam taşır: toplumdan dışlama, uzaklaştırma, adı sanı yok etme anlamına gelir. Bakara 159'da açık delilleri gizleyenlerin Allah ve dışlayanlar tarafından dışlanıp gözden çıkarılacağı belirtilir. Rad 25'te ise Allah'a yeminle verilen sözü bozanların, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyleri ayırıp yeryüzünde kargaşa çıkaranların dışlanacağı, kötü bir yurda sürüleceği ve hayatlarını kötü bir yerde geçirmek zorunda kalacağı ifade edilir.

Maide Suresi 33-34. ayetler de yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanlara karşı alınacak tedbirleri sıralar. Bunlar arasında öldürülme, eğitime tabi tutulup dönmelerinin sağlanması, kent yaşamından uzaklaştırılıp çiftliklerde veya taş ocaklarında çalıştırılmaları, ilişkilerinin kesilmesi veya bulundukları yerden sürgün edilmeleri sayılır. Uzmana göre, tecavüz suçu işleyenler için bu ayetler doğrultusunda hem had (zina cezası) hem de tazir cezası uygulanmalıdır. Tazir kapsamında, bu kişilerin lanetlenmesi, toplumdan dışlanıp mağdurla bir daha yüzleşmeyeceği uzak yerlere sürülmesi, hak mahrumiyetleri yaşatılması, memuriyet veya emeklilik gibi haklarının elinden alınması söz konusu olabilir.

Devletin, bu tip insanlar için uzak bir yerde koloniler, kentler veya büyük devlet çiftlikleri kurarak, onların orada çalışmasını, hayatlarını kimseye bulaşmadan orada bitirmesini sağlaması gerektiği önerilir. Bu, had cezasına ek olarak uygulanan bir tazir şeklidir. Ayetlerde hapis geçmediği, ancak sürgün ve hapsedilme gibi kavramların taziri bir araya getirdiğinde en uygun yerin bu tür açık hava çiftlikleri olduğu belirtilir. Bu şekilde, tecavüz suçu hem had hem de tazir cezası ile cezalandırılmış olur. Bu ve benzeri toplumsal konularda https://www.avazturk.com her zaman okurlarına güncel bilgiler sunar.

Allah Neden Yardımcı Kullanır? Düşkünlükten mi, İlahi Hikmetten mi?

Bir diğer soru ise İsra Suresi'nin 111. ayeti hakkında geldi. Bu ayet, tüm övgülerin Allah'a ait olduğunu, O'nun çocuk edinmediğini, mülkiyette ve yönetimde ortağı olmadığını ve düşkünlükten dolayı yardımcısı olmadığını belirtir. Ardından "Allah'ı ululadıkça ulula" emri gelir. Bu ayet, Allah'a çocuk isnat eden iddiaları reddeder ve şirk kapılarını kapatır. Ancak burada önemli bir nüans vardır: Ayet, "düşkünlükten dolayı yardımcısı olmayan" derken, Allah'ın hiç yardımcısı olmadığını söylemez.

Kaynaklara göre, Kur'an'da "ensarullah" (Allah'ın yardımcıları) ve "evliyaullah" (Allah'ın dostları/yakınları) gibi kavramlar mevcuttur. Allah yardımcılar edinmiştir, ancak bu O'nun düşkünlüğünden veya muhtaçlığından dolayı değildir. İşte burası iyi anlaşılması gereken noktadır. Örneğin, İsa peygamberin havarileri "Men ensari ilallah?" (Allah'a karşı yardımcılar kimler?) sorusuna "Nahnu ensarullah" (Allah'ın yardımcıları biziz) diyerek cevap vermişlerdir.

Peki Allah, düşkünlüğü olmadığı halde neden insanları veya başka varlıkları işlerinde kullanır? Bu sorunun cevabı, Muhammed Suresi 4, Hac Suresi 40 ve Tevbe Suresi 14-15 gibi ayetlerde bulunur. Muhammed 4'te, eğer Allah dileseydi kafirleri elbette kendisinin cezalandırıp adaleti sağlayabileceği, ancak böyle yapmasının müminleri birbirleriyle denemek için olduğu belirtilir. Bu deneme, müminlerin Allah yolunda savaşmasını, dinden çıkarmak isteyenlere, halkın malına çökenlere, toplumu soyanlara ve doğayı yok etmeye çalışanlara karşı mücadele etmesini içerir. Allah bunu yaparak müminlerin kimin daha iyi amel işlediğini ortaya koymayı diler, tıpkı Mülk Suresi'nde ölüm ve hayatı yaratmasının nedeninin hangimizin daha iyi amel işleyeceğini görmek için olduğunu belirtmesi gibi. https://www.avazturk.com olarak bu tür teolojik açıklamaları okurlarımıza sunmaktan memnuniyet duyarız.

Hac Suresi 40'ta da benzer bir prensip vurgulanır: eğer Allah insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla def edip önlemeseydi, yeryüzü fesada uğrar, manastırlar, havralar, sinagoglar ve içinde Allah'ın isminin bol bol anıldığı mescitler yerle bir edilirdi. Yani yeryüzündeki fesadı ve kargaşayı önleme işini Allah müminlere vererek, onları bu davada kullanır. Tevbe Suresi 14-15'te ise Allah, müminlere müşriklerle savaşmalarını emrederek, "Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın ve onları rezil rüsva etsin" der. Bu ayetler açıkça gösterir ki, Allah düşmanlarını kendisi cezalandırabileceği halde, bu görevi müminlerin ellerine vermiştir.

Çoğu zaman Müslümanların mağduriyet, haksızlık veya soykırım karşısında sürekli "Yetiş Allah'ım bizi kurtar" diye dua ettikleri belirtilir. Ancak ayetler, fitne ve fesatla mücadelenin müminlerin eliyle olacağını vurgular. Allah'a yakın olanlar (evliyaullah, ensarullah), inanan ve Allah'ın korumasına girmiş kimselerdir; onlar için kaygı yoktur ve üzülmeyeceklerdir (Yunus 62-63). Bu görev ve sorumluluk, tüm müminler içindir.

Allah, bu görevi müminlere acizliğinden veya düşkünlüğünden değil, onları birbirleriyle denemek, verilen görevleri yaptıklarından dolayı amellerini yükseltmelerini sağlamak ve imanlarını sağlamlaştırmak için vermiştir. Bu, Allah'ın doğrudan açıklamasıdır.

Allah'a yardım etmek sadece savaş veya mücadele ile sınırlı değildir. "İnfak" görevi, yani malın fazlasını Allah rızası için harcama, Allah yolunda görev yapma da Allah'a yardım etmek demektir. Bu, Kur'an'da "karz-ı hasen" (güzel ödünç) olarak geçer. Örneğin, Taghabun 17 ve Bakara 245'te, kim Allah'a güzel bir ödünç verirse, Allah'ın onu kat kat artıracağı ve bağışlayacağı ifade edilir. Maide 12, Hadid 11 ve 18, Müzemmil 20'de de bu konu geçer. Bu ödünç verme, zekat, infak ve hatta kendisi muhtaçken bile vermeyi (isar) içerir.

Allah, bu tür yardımlardan bahsederken, bunların O'nun düşkünlüğünden veya muhtaçlığından kaynaklanmadığını netleştirir. Dileseydi, insanların parasına, malına, silahına ihtiyaç duymayacağını belirtir. Ancak müminler bu işten fayda görsünler diye bu görevi onlara vermiştir. Müslümanların, karz-ı hasen konusunda uyanık ve dürüst olmaları, bu yolla kendilerini de kurtarabileceklerini iyi bilmeleri gerektiği vurgulanır. Allah, düşkünlüğünden değil, müminlerin istifade etmesi için kendisine yardımcıların olduğunu insanlığa bildirmiştir. https://www.avazturk.com olarak bu tür konuları aydınlatıcı makalelerle ele almayı sürdüreceğiz.