Menzil Tarikatı'nda Akıl Almaz Saltanat Kavgası: Milyarlık Miras ve Kutsal Post İçin Kardeşler Kanlı Bıçaklı!

Menzil Tarikatı'nda Akıl Almaz Saltanat Kavgası: Milyarlık Miras ve Kutsal Post İçin Kardeşler Kanlı Bıçaklı!

Türkiye ve dünyayı saran Menzil Tarikatı, liderleri Abdülbaki Erol'un ölümüyle devasa bir servet ve "kutsal" makam için girdiği iç savaşı ilk kez bu detaylarla gözler önüne seriyor. Lüks araçlardan medrese baskınlarına, tüm sır perdesi aralanıyor!

Türkiye'nin dört bir yanına, hatta Avrupa, Avustralya ve Amerika'ya kadar uzanan dergahları ve devasa ekonomik gücüyle bilinen Menzil Tarikatı'nda, lider Abdülbaki Erol'un Temmuz ayındaki vefatının ardından yaşanan miras ve "post" kavgaları, tarikatın geleceğini derinden sarsıyor. Uzun süredir perde arkasında süren iktidar mücadelesi, son dönemde yaşanan şaşırtıcı gelişmelerle gün yüzüne çıktı ve tarikat içindeki gerilim, dışarıya yansıyan olaylarla yeni bir boyut kazandı. www.avazturk.com olarak edindiğimiz bilgilere göre, bu kavga sadece bir aile içi çekişme olmaktan çok öte, milyonluk servetlerin ve binlerce müridin kaderini belirleyecek nitelikte. Bu eşi benzeri görülmemiş iç savaşın tüm detayları, okuyucularımızı şaşkına çevirecek nitelikte ve daha fazlası da bu haberin devamında sizleri bekliyor.

Tarikatın kökenleri, Abdülhakim Erol'un Menzil köyünü kurması ve tarikatı oluşturmasıyla başlıyor. Abdülhakim Erol'dan sonra kardeşi, ardından da 1993'ten itibaren Abdülbaki Erol, Menzil Tarikatı'nın liderliğini üstleniyor. Bu liderlik süreci boyunca suikastlar, çeşitli kavgalar ve iktidar mücadeleleri yaşandığı belirtiliyor. Abdülbaki Erol'un vefatıyla birlikte, geride Muhammed Saki Erol, Muhammed Fettah Erol ve Muhammed Mübarek Erol adında üç oğlu kaldı. En büyük oğul Muhammed Saki'nin, babasının ardından liderlik makamı olan "post"un en güçlü adayı olduğu herkes tarafından düşünülüyordu. Ancak kaynaklarda ifade edildiğine göre, Muhammed Fettah ve Muhammed Mübarek, Saki'nin liderliğine karşı çıkarak, babalarının herhangi bir adayı işaret etmediğini ve postu kimseye teslim etmediğini, bu nedenle üç kardeşin de hak sahibi olduğunu savundular.

Bu durum üzerine kardeşler arasında devasa bir servet, miras, şirketler ve güç için büyük bir rekabet başladı. Başlangıçta bir "eş yönetim" kurma teklifiyle çözüm arandığı belirtiliyor. Adıyaman'daki Menzil merkez olmak üzere, camilerin bölüşülmesi ve hatta daha da ileri gidilerek, daha önce verilen "tövbelerin" (biat yemini) iptal edilmesi kararı alındı. Bu, her müritin kendi şeyhini seçebileceği anlamına geliyordu ve kaynaklarda "Gavs enflasyonu" olarak adlandırılan bir duruma yol açtı; zira bir tek "Gavs" (kainatın yöneticisi olarak görülen lider) varken, birden fazla "Gavs" ve hatta torunlar ortaya çıkmaya başladı. Oysa uzmanlar, İslam tarihine bakıldığında peygamberlik ve halifeliğin babadan oğula geçmediğini vurgularken, Menzil'de adeta bir "saltanat" oluştuğu dile getiriliyor.

Menzil Tarikatı, sadece Türkiye'de değil, Avrupa'dan Avustralya'ya, Amerika'ya kadar geniş bir coğrafyada dergahlar açmış devasa bir yapıya sahip. Elinde çok büyük bir ekonomi bulundurduğu, adeta bir "holding" gibi çalıştığı, özel hastanelerden yurt dışı yatırımlarına, çiftliklerden süt yetiştirme tesislerine kadar akla gelmeyecek pek çok şirketi bünyesinde barındırdığı ifade ediliyor. Tarikatın lideri "Gavs-ı Azam" olarak anılıyor ve müritlerine göre sadece bir holding patronu değil, aynı zamanda kainatı yöneten kutsal bir varlık olarak kabul ediliyor. Abdülbaki Erol'a atfedilen mucizeler de dikkat çekici: Müritlerin inandığına göre, Azrail'in aldığı bir müritini geri getirme, müritlerin zihinlerini okuma, hatta samanları meleklerle attırma gücüne sahip olduğu anlatılıyor. Kaynaklarda, bu tür efsanelerin, tarikatın müritler üzerindeki güçlü etkisini ve onların "yeni bir dine" inandıklarını gösterdiği belirtiliyor.

Bu inanç sistemi, müritlerin tüm varlıklarını tarikata "bonus kazanmak" ve cennetlerini garanti etmek amacıyla bağışlamalarına yol açıyor. Bedava çalıştırılan müritler, tarikatın zenginliğini katlamasına olanak tanıyor. Lüks ve gösterişin haram olduğu dinimizde, Menzil liderlerinin milyonlarca liralık lüks araçlarla ve devasa tahtlarla sergiledikleri ihtişam, eleştirilere yol açıyor. Ancak kaynaklarda belirtildiğine göre, onlar, "zengin olmak günah mı Müslüman için?" diyerek bu yaşam tarzını savunuyorlar; oysa bu paranın müritlerin bağışlarından ve bedava emeklerinden geldiği vurgulanıyor. Tarikatın devletteki örgütlenmesi de şaşırtıcı boyutlarda. Bir örnek olarak, kaynaklarda aktarılana göre, eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın (Menzil müridi olduğu belirtilen) Ankara'daki yeni doğan ünitesinde bebek ölümleri yaşandığında, Abdülbaki Erol'a nedenini sorduğu iddia ediliyor. Menzil, Türkiye içinde adeta "özerk bir bölge" gibi hareket ediyor; kendi görevlileri ve güvenlik elemanları var, devletin atama yapmadığı belirtiliyor. Semerkant Vakfı ve Tümsiyat gibi iş adamları dernekleri, dergileri, yayınları ve televizyonlarıyla FETÖ'ye benzer bir yapı sergiliyor. Beşir Derneği gibi dernekleri aracılığıyla yüz milyonlarca lira bağış topladıkları da ifade ediliyor.

Kardeşler arasındaki çatışmanın fitilini ateşleyen en önemli hamle ise, Muhammed Saki Erol'dan geldi. Beklenmedik bir şekilde, Semerkant Vakfı'ndan ayrıldığını ve "Serhendi" adında ayrı bir vakıf kurduğunu, ayrıca ayrı dergahlar ve "Nezir" adlı bir yardım derneği oluşturduğunu ilan etti. Bu cüretkar hamle, tarikatın mevcut yapısını temelden sarstı. Muhammed Saki'nin bu ayrılığı, Türkiye'nin dört bir yanındaki dergahların paylaşılması sorununu da beraberinde getirdi. Tövbe iptali sonrası bazı müritler Fettah'a, bazıları Mübarek'e, bazıları ise Saki'ye tabi olmuştu. Bu durum, örneğin Kocaeli Darıca'daki bir dergahta hem Sakicilerin hem Fettahçıların hem de Mübarekçilerin bulunmasıyla, dergahın kim tarafından kullanılacağı konusunda büyük kavgalara yol açtı.

Normalde çok kapalı yapılar olan ve sosyal medya üzerinden kavga etmeyen bu tarikat, mirasın hala paylaşılamaması nedeniyle büyük bir gerilim yaşarken, malların satıldığı iddiaları da ortaya atıldı. "Çıplak Kral" adlı bir hesaptan paylaşılan bir örnek, İnegöl merkezdeki beş katlı Sofi binasının, Semerkant Vakfı Başkanı Mehmet Şanoğlu tarafından satılmaya çalışıldığını ve Saki'nin bayan müritlerinin bu dergahtan çıkarılması talimatının verildiğini gösteriyor. Bu, parayı ve mirası ele geçirme çabasının açık bir işareti olarak yorumlanıyor. Tarikatın liderlerinin bu lüksleri sergilemesinin bir nedeni de, kendi güçlerini müritlerine ve diğer kardeşlere gösterme arzusu olarak ifade ediliyor.

Ve beklenen, çatışmanın doruk noktası: Semerkant Vakfı'nın Menzil'deki merkezi medresesi. Birgün gazetesinden İsmail Arı'nın ilk kez haberleştirdiği bu olayla birlikte, kriz artık tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi. Fettah ve Mübarek'in taraftarları, bu medresede Saki'nin müritleri ve hocaları olan Sufilerin etkisini kırmak istiyorlardı. Sonunda, Fettah ve Mübarek'in sofileri, Muhammed Saki'nin sofilerini eşyalarıyla birlikte medreseden dışarı attılar. Bu baskın ve eşyaların dağıtılmasıyla, Semerkant Vakfı ile Serhendi Vakfı arasındaki kavga, artık gizlenemez bir şekilde kamuoyuna yansıdı ve tarikat içindeki bölünme resmen ilan edildi.

Menzil Tarikatı'nda yaşanan bu akıl almaz iç savaş, sadece milyonluk servetin paylaşım kavgası değil, aynı zamanda tarikatın "kutsal" kabul edilen makamının ve binlerce müridinin geleceğinin de tartışmaya açıldığı anlamına geliyor. Yıllarca dışarıya kapalı kalmış, kendi içinde özerk bir yapı kurmuş bu tarikatın, bir liderin ölümüyle nasıl devasa bir çatırdamanın eşiğine geldiği, lüks araçlarla sergilenen güç gösterilerinden, dergahların kapısında yaşanan arbedelere, hatta çocukların örgütlenmesine kadar tüm detaylarıyla ortaya çıkıyor. Bu büyük çatışma, sadece bir tarikatın iç meselesi olmaktan öte, Türkiye'deki cemaat ve tarikat yapılarının geleceğine dair de önemli ipuçları taşıyor ve www.avazturk.com olarak bu gelişmelerin yakın takipçisi olmaya devam edeceğiz. Menzil'deki "Gavs enflasyonu" ve birbirini tanımayan şeyhlerin ortaya çıkışı, tarikatın mevcut otoritesini temelden sarsarken, bu bölünmenin Türkiye'nin toplumsal ve siyasal yapısı üzerindeki potansiyel etkileri de merak konusu olmaya devam edecek. Müritlerin kendilerine yeni bir şeyh seçme zorunluluğu ile başlayan bu süreç, Menzil'in geleceğini tamamen belirsizliğe sürüklemiş durumda.