Roma'nın En Güçlü Adamı Nasıl Sezar'ın Gölgesinde Kaldı?

Roma'nın En Güçlü Adamı Nasıl Sezar'ın Gölgesinde Kaldı?

Gus Julius Sezar'ın en büyük rakibi, Roma'nın yükselen gücü Büyük Pompey'in hayatını, zaferlerini, ittifaklarını ve trajik sonunu anlatan detaylı bir haber makalesi. Kronik Tarih YouTube kanalının analizleriyle Pompey Magnus'u keşfedin.

Roma İmparatorluğu dendiğinde çoğu kişinin aklına ilk gelen isim Gus Julius Sezar olur. Ancak Sezar, siyaset basamaklarını tırmanırken Roma'da ondan çok daha güçlü bir figür vardı: Pompeius Magnus, yani Büyük Pompey. Yıllar içinde bu iki kudretli ismin yolu kesişecek ve Roma tarihinin en destansı mücadelelerinden biri yaşanacaktı. Kronik Tarih YouTube kanalının analizine göre, hikayeye başlamak için günümüzden yaklaşık 2100 yıl öncesine, Pompey'in doğduğu MÖ 106 yılına gitmek gerekiyor.

Pompeius, İtalya'nın kuzeydoğusundaki Pikenum kentinde doğdu. Babası Gneus Pompeius Strabo, Pikenum'un önde gelen ailelerinden birindendi ve Romalı olmamasına rağmen aile bağlantıları sayesinde Roma vatandaşı olma hakkını kazanmıştı. Strabo, MÖ 91'de Roma ile İtalya şehir devletleri arasındaki savaşta Roma safında yer aldı ve Askolum şehrini ele geçirdi. Bu süreçte birçok isyancı liderini idam ettirip mallarına el koyması, ileride oğlu için sorun teşkil edecekti. MÖ 87'deki iç savaşta ise Konsüller Gnayeus Octavius ve Lucius Cornelius Sinna arasındaki rekabette Strabo, çıkarları doğrultusunda Octavius'un tarafında yer aldı. Ancak aynı yıl, muhtemelen bir hastalık sonucu hayatını kaybetti. İç savaşı Sinna kazanınca, Sinna destekçileri rakiplerinin mallarına el koyup bazılarını idam ettirdiler. Babasının Askolum'daki faaliyetleri nedeniyle yargılanacak olan Pompeius, babasının ölümü üzerine davayı devraldı. Suçlu bulunması halinde tüm mallarına el konulacak, hatta idam edilecekti. Ancak genç Pompeius, iyi bir hatipti ve karizması sayesinde hakimlerin masumiyetine ikna etmeyi başardı. Hatta dava sonrası hakimlerden biri ona kızını teklif etti. Okurlarımız daha fazla tarih bilgisine ulaşmak için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirler.

Bu olaydan sonra Pompeius, Pikenum'a dönerek asker toplamaya ve gücünü artırmaya başladı. Roma'daki siyasi çalkantılar devam ederken, General Lucius Cornelius Sulla, MÖ 83'te İtalya'ya çıkarak yönetimi devralmak amacıyla Roma'ya yürümeye karar verdi. Pompeius bu durumu bir fırsat olarak gördü ve Sulla ile ittifak kurarak onunla birlikte Roma'ya yürüdü. Sulla, Roma'nın kontrolünü hızla ele geçirdi ve olağanüstü durumlarda 6 aylık sınırsız yetkiyle atanan diktatör unvanını kullanarak kendisini bu makama getirdi. Sulla, rakiplerini yakalamakla görevlendirdiği Pompeius'u Sicilya'ya, ardından da Afrika'ya gönderdi. Pompeius, Utika Muharebesi'nde düşman ordusunu mağlup etti ve burada birçok Sulla rakibini idam ettirdi. Bu faaliyetleri nedeniyle muhalifleri ona "Adulas Kentulus Carnifex" yani "genç kasap" lakabını verdiler. Ancak kendi askerleri, kazandığı zaferler için ona "Magnus" (büyük) adıyla seslenmeye başlamıştı.

Afrika'daki zaferinin ardından Roma'ya dönen Pompeius, başarılarının onurlandırılması için bir zafer töreni (triumph) düzenlenmesini talep etti. Roma hukukuna göre bu onura sadece diktatörler, konsüller ve praetorler hak kazanabiliyordu ve Pompeius bu makamlardan hiçbirinde değildi. Sulla başlangıçta bu talebi reddetti. Ancak Pompeius'un ısrarı ve şehirdeki huzursuzluk üzerine Sulla bu izni vermek zorunda kaldı. Pompeius, Roma'ya büyük bir törenle girerek zaferini halk önünde kutladı ve bu kutlama onun şöhretini ve prestijini hızla artırdı. https://www.avazturk.com adresinde daha fazla tarihi olaya dair makaleler bulabilirsiniz.

MÖ 78'de Sulla hayatını kaybettiğinde, diktatörlük makamı boşalmış ve Roma yeniden siyasi bir fırtınanın içine sürüklenmişti. Aynı yıl konsül seçilen Marcus Lepidus, ertesi yıl vali olarak atandığı eyaletleri reddederek askerleriyle Roma üzerine yürümeye karar verdi. Amacı ikinci kez konsül seçilmek için Senato'ya baskı yapmaktı. Senato, Lepidus'u vatan haini ilan etti ve Pompeius ile Quintus Catulus'u onu durdurmakla görevlendirdi. Pompeius ve Catulus, Lepidus'u yenmeyi başardılar. Lepidus Sardinya'ya çekilse de orada hayatını kaybetti.

Lepidus'un müttefikleri ise İspanya'daki Sertorius'a katıldı. Sertorius, Sulla'nın rakiplerindendi ve İspanya'da hakimiyet kurmuştu. Lepidus karşısındaki zaferinden sonra Senato, Pompeius'tan ordusunu terhis ederek Roma'ya dönmesini istedi. Ancak Pompeius, zaferinin ölçeğini büyütme arzusundaydı. Bu talebi reddetti ve İspanya'daki isyanı bastırmakla görevlendirilmeyi talep etti. Senato bu teklifi kabul etti ve Pompeius MÖ 76'da İspanya'ya ulaştı. Sertorius ile uzun süren mücadelesi sırasında, Sertorius kendi müttefiki Perperna tarafından MÖ 72'de öldürüldü. Sertorius'un yerine geçen Perperna da Pompeius tarafından mağlup edildi. Bu galibiyetin ardından bölgede barışı sağlayan Pompeius, MÖ 71'de Roma'ya dönmek üzere yola çıktı. Okurlarımız, bu döneme ait güncel haberleri https://www.avazturk.com üzerinden takip edebilirler.

Pompeius İspanya'dayken, Roma'nın gündemi Spartaküs liderliğindeki köle ayaklanmasıydı. Spartaküs, MÖ 73'te başlattığı isyanda iki Roma ordusunu yenmişti. MÖ 71'e gelindiğinde ise Marcus Krasus, Spartaküs'ü mağlup etmeyi başardı. Pompeius bu sırada Roma'ya dönüyordu ve Spartaküs'ün ordusundan kaçan 5.000 isyancıya rastladı. Onları yakalayıp öldürttü. Pompeius, bu olayın ardından Senato'ya yazdığı mektupta Krasus'un isyancıları mağlup ettiğini, ancak sorunu kendisinin "kökünden çözdüğünü" ifade etti. Bu sayede, şans eseri dahil olduğu bu savaşta tüm övgüleri toplayan taraf olmayı başardı. Roma'ya döndüğünde büyük bir tören ve halkın sevgisiyle karşılandı. Hem İspanya'daki isyanı bitiren hem de köle ayaklanmasını sonlandıran kişi olarak halkın gözünde bir kahramana dönüşmüştü. https://www.avazturk.com, geçmişin olaylarını günümüz penceresinden aktarmaya devam ediyor.

MÖ 67 yılında Roma, Akdeniz'deki korsanlar nedeniyle büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldı. Ticarete dayalı ekonomisi darbe alan Roma'da buğday ithalatı durmuş ve ekmek fiyatları fırlamıştı. Senato, Pompeius'u Akdeniz'deki korsanlık faaliyetlerini durdurmakla görevlendirdi. Pompeius, Akdeniz'i 13 bölgeye ayırıp her bölgeye bir filo gönderdi ve kendisi de korsanların yoğun olduğu Kilikya'ya yöneldi. Sadece 40 gün içinde Akdeniz'in batısı, toplamda ise yalnızca 3 ay içinde tüm Akdeniz korsanlardan temizlendi. Bu, Pompeius'un önemli bir başarısı daha oldu.

Aynı sene Pompeius, Senato tarafından Pontus Kralı 6. Mithridates'le savaşmak için görevlendirildi. Likos Irmağı kıyısında yapılan savaşta Pompeius galip geldi. Mithridates Kırım'a kaçtı ancak kendi askerleri ve oğlu tarafından sonu getirildi. Böylece Pontus Krallığı Roma tarafından ele geçirildi. Pompeius bölgede düzeni sağladıktan sonra MÖ 61'de Roma'ya döndü. Bu dönüş sırasında Senato'da büyük bir endişe hakimdi. Pompeius'un zaferlerinin ardından Roma'ya askerleriyle girerek yönetimi devralma ihtimalinden korkuyorlardı. Ancak Pompeius bunu yapmadı, askerlerini terhis ettikten sonra Roma'ya girdi. Bunun yerine, askerlerinin hizmetlerine karşılık arazilerle ödüllendirilmelerini talep etti. Senato, zaferini ödüllendirse de arazi talebini reddetti. Çünkü bu talebin kabulü, Pompeius'un üstün konumunun Senato tarafından resmen tanınması anlamına geliyordu. Okurlarımız, tarih sayfalarından günümüze uzanan analizler için https://www.avazturk.com adresini takip edebilirler.

Her ne kadar Pompeius iktidar hırsı taşıyor gibi görünmekten kaçınsa da, Senato onu cumhuriyeti yıkma potansiyeli olan bir adam olarak görmekten vazgeçmedi. Bunun üzerine Pompeius, Senato'ya karşı siyasi önlemler alma kararı aldı. Bu amaçla, Roma'nın en zengin adamı Krasus ve Hispanya'daki zaferleriyle parlamaya başlayan genç general Sezar ile birlikte MÖ 60 yılında bir ittifak kurdu. Bu üç adam, güçlerini birleştirdiğinde Senato'nun otoritesinin üzerinde bir güce sahip oldular. Roma'yı kendi aralarında taksim ettiler: Krasus Suriye'yi, Sezar Galya'yı ve Pompeius Hispanya'yı yönetecekti. Bu ittifak sayesinde Sezar, MÖ 59'da konsül seçildi. Daha önce Senato'nun reddettiği askerlere arazi talebi de bu ittifak sayesinde kabul ettirildi. Ayrıca, normalde Senato üyelerinin çıkarlarıyla uyuşmayan, çok çocuklu fakir ailelere yardım gibi yasalar da geçirilebildi. Bu ittifakın gücü, Senato'nun direncini kırmıştı. https://www.avazturk.com adresinde bu tür tarihi ittifakların sonuçlarına dair makaleler bulabilirsiniz.

Pompeius, MÖ 59 yılında Sezar'la arasındaki ittifakı güçlendirmek amacıyla onun kızı Julia ile evlendi. Bu evlilik, ikili arasındaki bağları kuvvetlendirdi. Ancak Julia, evliliğin beşinci yılında doğum sırasında hayatını kaybetti. Kronik Tarih kanalına göre, Julia'nın ölümü cumhuriyeti ayakta tutan bağların kopmasına neden oldu. Julia öldüğünde Sezar Britanya seferini yürütüyordu. Tüm Galya'yı ele geçirmişti ve şöhreti hızla artıyordu. Bu güce ulaşmasında Krasus ve Pompeius ile kurduğu üçlü ittifakın büyük payı vardı. Ancak Julia'nın ölümüyle Pompeius'la olan aile bağına dayalı ittifak zayıflamıştı. Pompeius, Sezar'ın Galya'yı fethinden sonra onu bir rakip olarak görmeye başlamıştı. Julia'nın ölümüyle ittifakı sürdürme gereği hissetmiyordu. https://www.avazturk.com, tarihin dönüm noktalarını okuyucularıyla buluşturuyor.

Julia'nın ölümünden sadece bir yıl sonra, MÖ 53'te, üçlü ittifakın önemli bir ayağı olan Krasus, Partlara karşı yürüttüğü bir sefer sırasında öldürüldü. Krasus'un ölümüyle birlikte Pompeius'la Sezar arasındaki denge unsuru ortadan kalktı ve eski müttefikler arasındaki rekabet hızla tırmanmaya başladı. Pompeius, bu rekabette elini güçlendirmek için görev yeri Hispanya'ya gitmek yerine Roma'da kalmaya karar verdi. Başkentte Sezar'ı siyasi olarak yalnızlaştırmaya çalışırken, bir yandan da imar faaliyetleriyle halkın sevgisini kazanmayı amaçlıyordu. MÖ 52'ye gelindiğinde çabaları sonuç verdi ve Pompeius, o yıl için tek başına konsül seçildi. Roma'da tek başına konsül olmak, neredeyse bir diktatörün yetkilerine sahip olmak anlamına geliyordu. Senato, gücünü diktatör olmak için kullanmaması adına ona bu yetkileri vermişti.

MÖ 49 yılına gelindiğinde, Sezar'ın valilik süresi doldu. Sezar, görev süresinin uzatılmasını beklerken, Pompeius'un yönlendirmesiyle Senato, Sezar'dan ordularını terhis ederek Roma'ya dönmesini istedi. Bu, Sezar'ın Galya'daki tüm kazanımlarını kaybetmesi demekti. Sezar, bu isteği kabul ederse Pompeius karşısında tüm gücünü yitirecek, etmezse ise vatan haini ilan edilecek ve kendini bir iç savaşın ortasında bulacaktı. Sezar, ordusuyla birlikte İtalya'nın kuzeyindeki Rubikon Nehri'ne kadar geldi. Roma yasalarına göre bir komutanın askerleriyle bu nehri geçmesi yasa dışıydı ve bunu yapan hain sayılıyordu. Ancak Sezar, haksızlığa uğradığını düşünerek ve hakkını aramak amacıyla askerleriyle birlikte Rubikon'u geçti ve Roma'ya doğru ilerlemeye başladı. Okurlarımız, siyasi krizlere dair güncel analizleri https://www.avazturk.com üzerinden takip edebilirler.

Sezar'ın Rubikon'u geçmesi, rakiplerini ve Senato'yu paniğe sevk etti. Pompeius, hazinesini bile almadan Roma'yı terk ederek Makedonya'ya kaçmak zorunda kaldı. Bu sayede Sezar, ciddi bir direnişle karşılaşmadan Roma'ya girdi. Ardından batıya ilerleyerek Pompeius'un İspanya'daki lejyonlarını da mağlup etti. Bu sırada Pompeius, Makedonya'da müttefiklerinden aldığı destekle ordusunu büyütmüştü. Sezar, MÖ 49 Kasım'ında Adriyatik Denizi'ni geçerek Epir'e çıktı ve Pompeius'la savaşmak için ilerledi. İki ordu, MÖ 48 Temmuz'unda Drakium Muharebesi'nde karşı karşıya geldi ve bu savaşı Pompeius kazandı. Bu yenilginin ardından Sezar, Tesalya'daki Farsalus Muharebesi'nin yapılacağı alana çekildi. Kaynaktaki bilgiye göre savaşın detayları başka bir videoda ele alınmıştır ancak sonuç olarak Pompeius kaçmış, Sezar ise muhteşem bir zafer kazanmıştı.

Farsalus'taki yenilgiye rağmen Pompeius pes etme niyetinde değildi. Savaş meydanından ayrılarak deniz yoluyla Mısır'a ulaştı. Orada Firavun'un desteğini almayı umuyordu. Ancak işler beklediği gibi gitmedi. Mısır'ın 14 yaşındaki Firavunu 13. Ptolemayos, Sezar'ın minnetini kazanmak amacıyla Pompeius'u öldürttü. Pompeius'un kafasını keserek Sezar'a hediye etmek üzere mumyalattı. Pompeius'un hayatı bu şekilde trajik bir sonla bitti. Pompeius'un ölüm haberini alan Sezar, ona duyduğu saygıdan dolayı Firavun'un bu hareketine öfkelendi. Firavuna karşı Kleopatra'yı destekleyerek Mısır tahtının el değiştirmesine neden oldu. https://www.avazturk.com adresinde, tarihin bu tür beklenmedik dönemeçlerine dair ilginç yazılar bulabilirsiniz.

Pompeius, yıllar içinde kazandığı zaferlerle Roma siyasetinde yükselerek bir dönem Roma'nın en güçlü adamı olmayı başarmıştı. Ancak başardıklarıyla yetinmeyen, her zaman daha fazlasını arzulayan biriydi. Bu arzusu onu, en az kendisi kadar yetenekli ve hırslı bir Romalıyla, Julius Sezar'la karşı karşıya getirdi. Sezar'la girdiği savaşta kazanmaya çok yaklaşmıştı. Ancak Farsalus'taki yenilgisi, Roma tarihindeki en bilinen ismin Pompeius Magnus değil, Julius Sezar olmasına yol açtı. Buna rağmen Pompeius, kazandığı zaferlerle adını tarih kitaplarına yazdırmayı başarmıştır.