Son Osmanlı Şehzadesi Osman Ertuğrul Efendi Sürgünün Şaşırtıcı Gerekçesini Açıkladı

Son Osmanlı Şehzadesi Osman Ertuğrul Efendi Sürgünün Şaşırtıcı Gerekçesini Açıkladı

Tarihin Arka Odası YouTube kanalında yayınlanan görüntülerde son Osmanlı Şehzadesi Osman Ertuğrul Efendi, hanedanın sürgüne gönderilmesinin nedenlerini ve Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki düşüncelerini kendi ağzından anlatıyor. İşte o dikkat çekici...

Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışının ardından hanedan üyelerinin yurt dışına sürgüne gönderilmesi, yakın tarihimizin en çok merak edilen ve üzerine konuşulan konularından biri olmuştur. Bu sürecin en yakından tanıklarından biri, kısa bir süre önce hayatını kaybeden ve Osmanlı hanedanının son reisi olan Şehzade Osman Ertuğrul Efendi idi. Hakkında sıkça sorulan "Neden sürgüne gönderildiler?" sorusunun cevabını, kendi sözleriyle aktaran Osman Ertuğrul Efendi'nin açıklamaları, konuya farklı bir boyut kazandırmaktadır.

son-osmanli-ertugrul-002.png

Osman Ertuğrul Efendi'ye bu soru yöneltildiğinde, kendisi Mustafa Kemal Paşa'nın bu kararı almakta "mecbur" olduğunu düşündüğünü belirtmiştir. Ona göre, Mustafa Kemal Paşa belki de yaptığı şeyleri bir zorluk yokken yapamazdı. Sabiha Sultan gibi hanedanın önemli figürlerinin duruma dahil olması ("bağsultanlardan bir tanesinin evreniydi yani Sabi sultan o zaman daha damat olacaktı daha da zor olacaktı" şeklinde kaynakta geçen ifadeyle) süreci daha da zorlaştırabilirdi. Şehzade, sürgüne gönderilmenin kendileri için "tabii çok fenaydı" diyerek ne kadar zorlu olduğunu ifade etmiş, ancak belki de Mustafa Kemal Paşa'nın "onsuz yapamazdı" değerlendirmesini yapmıştır. Hatta bu durumun kesin olup olmadığını, Mustafa Kemal Paşa'nın bilebileceğinden emin olmadığını, "kendini de sorsanız o da o cevabını veremezdi" sözleriyle dile getirmiştir. Bu bağlamda Osman Ertuğrul Efendi, Mustafa Kemal'in "Mecburdu" tespitini yinelemiştir. https://www.avazturk.com adresinden de görülebileceği gibi, tarihi olaylara farklı açılardan bakmak her zaman mümkündür.

Şehzade Osman Ertuğrul Efendi, sürgüne gönderilmenin zorluğunu kabul etmekle birlikte, bu durumun kendileri için beklenmedik bir kurtuluş yolu olabileceğine dair önemli bir bakış açısı sunmuştur. Ona göre, eğer o dönemde Türkiye'de kalsalardı başlarına "kötü şeyler de gelebilirdi". 1917'de Roma'da Osmanlı'ya karşı hem saltanat yanlısı hem de karşıtı grupların varlığına işaret eden Şehzade, ülkede de benzer durumların olabileceğini ima etmiştir. Saltanata karşı olan bir grubun sarayı basabileceği veya sürgüne gönderildikleri bir yerde onları bulup "kurşuna bile dizdikleri" bir senaryonun "belli değildi"ğini dile getirmiştir. Bu potansiyel tehlikeler göz önüne alındığında, Osman Ertuğrul Efendi, Mustafa Kemal'in kendileri için "iyi bir şey" yapmış olabileceğini düşünmektedir.

Şehzade, sürgün kararının belki de kendilerini "kurtardığı"nı ve bu sayede "başımıza kötü şeyler de gelebilirdi" riskinden uzaklaştıklarını dile getirmiştir. Hatta öyle ki, bu kararın alınmaması durumunda "belki burada şu anda programda otur oturmay olmayabilirdik yani ayen bir kişi kalmamış" diyerek, tüm hanedanın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceğini ima etmiştir. Bu noktada, tarihteki bazı hanedanların sonuyla (örneğin Romanovlar) bir kıyaslama yaparak, "Romanofların sonu gibi Osmanoğullarının sonu da olabilir ya olabilirdi ya" tespitini paylaşmıştır. Bu, sürgün kararının hanedanın fiziksel varlığının devamı için kritik bir rol oynamış olabileceği anlamına gelmektedir. https://www.avazturk.com gibi platformlar, bu tür kişisel tanıklıkların önemini vurgulamaktadır.

Osman Ertuğrul Efendi ve diğer hanedan üyelerine sıkça yöneltilen bir diğer soru ise Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki düşünceleridir. Şehzade, bu sorunun cenazelerde bile baş sağlığı dilenmeden önce sorulduğunu ve bunun normal karşılanabileceğini, çünkü Atatürk'ün bir ailenin statüsünü bitirdiğini ve insanların merak ettiğini belirtmiştir. Ancak Osman Ertuğrul Efendi'nin bu konudaki duruşu nettir: "Kötü bir şey düşünmüyoruz tabii".

Şehzade, büyüklerinin de Mustafa Kemal hakkında "hiçbir zaman da bir laf etmemişler" diyerek, aile geleneğinde olumsuz konuşmanın olmadığını vurgulamıştır. Kendilerinin de kötü bir şey düşünemeyeceğini, Mustafa Kemal'in "iyi bir kumandan" olduğunu ifade etmiştir. O dönemde Türkiye'nin "Mustafa Kemal gibi bir kumandana ihtiyaç" duyduğunu ve bunun "gerçekten olması gerek" bir durum olduğunu kabul etmiştir. Bu değerlendirmeleriyle, Şehzade Osman Ertuğrul Efendi, siyasi gelişmelerin zorunluluğunu ve liderin o dönemdeki rolünü teslim etmektedir. https://www.avazturk.com okuyucuları, bu tür tarihi figürlerin değerlendirmelerine büyük ilgi göstermektedir.

Osman Ertuğrul Efendi, kendilerini "yurt işte sürgüne gönderdi" diye Mustafa Kemal'e karşı kesinlikle "asla" kötü bir söz söylemediklerini veya kin beslemediklerini belirtmiştir. Hanedan olarak "kimseye de kin de beslenmiş de değiliz" diyerek, genel bir prensiplerini ortaya koymuştur. Mustafa Kemal'i "iyi bir kumandan", "iyi bir Osmanlı askeri Osmanlı subayı" olarak gördüklerini, yani uzaydan gelmiş biri olmadığını, bu topraklardan çıktığını ifade etmiştir. İnsanların kendilerine "kin duyuyorlar mı diye" bu soruyu sorduklarını anladığını, ancak "kin olamaz kesinlikle" diyerek bu beklentiyi boşa çıkarmıştır. https://www.avazturk.com bu tür samimi açıklamaları okuyucularına duyurmayı önemser.

Şehzade Osman Ertuğrul Efendi, neden kin duymadıklarını açıklarken, büyük dedeleri Sultan Abdülhamid'in kardeşi Sultan Vahdettin'in bile "Türk halkın selameti için" ülkeyi terk ettiğini hatırlatmıştır. Bu durumun, hanedanın önceliğinin kişisel çıkarlar veya unvanlar değil, Türk halkının refahı olduğunu gösterdiğini ima etmektedir. Kendilerinin de "hiçbir zaman biz kimar değiliz kesinlikle" diyerek, bu prensibi benimsediklerini ve "önemli olan Türk halkın selameti için son damlaya kadar kanımız feda olsun" anlayışında olduklarını vurgulamıştır. Bu asil duruş, hanedanın sürgün kararına rağmen devlete ve millete karşı bağlılığının bir göstergesidir.

Sonuç olarak, son Osmanlı Şehzadesi Osman Ertuğrul Efendi'nin kendi ağzından yaptığı açıklamalar, sürgün kararının sadece siyasi bir tasfiye değil, aynı zamanda hanedan üyelerinin potansiyel fiziki tehlikelerden korunması için alınmış zorunlu bir adım olabileceği ihtimalini ortaya koymaktadır. Şehzade'nin, Mustafa Kemal Atatürk'ü o dönemin zorunlu bir ihtiyacı olarak gören, olumlu bir kumandan figürü olarak tanımlayan ve sürgün nedeniyle kin beslemeyen yaklaşımı, tarihi olaylara kişisel duygulardan bağımsız, devletin ve milletin bekasını öne çıkaran bir pencereden bakışını yansıtmaktadır. Bu tanıklıklar, yakın tarihimizin bu kritik dönemine dair anlayışımızı derinleştirmekte ve farklı bir bakış açısı sunmaktadır.