Teravih Namazı Gerçeği Ortaya Çıktı: Peygamberimizin Kılmadığı, Ömer'in Dini Yeniliği!

Teravih Namazı Gerçeği Ortaya Çıktı: Peygamberimizin Kılmadığı, Ömer'in Dini Yeniliği!

Prof. Dr. İsrafil BALCI'dan Teravih namazının kökenlerine dair çarpıcı detaylar: Hz. Peygamber'in nafile ibadetinden, Hz. Ömer'in toplu kılınma kararına ve rekat sayısındaki tarihi tartışmalara kadar bilinmeyen her şey bu makalede!

Geleneksel İslam anlayışında Teravih namazı, Ramazan gecelerinde yatsı namazından sonra kılınan ve Hz. Peygamber'in kıldığı namaz olarak bilinir. İsmi, "rahatlamak" veya "dinlenmek" anlamına gelen "terviha" kelimesinden türemiştir. Ancak Prof. Dr. İsrafil BALCI, kapsamlı araştırmalarına dayanarak, Hz. Peygamber'in Ramazan ayında yatsı namazlarından sonra bu aya özel herhangi bir namaz kılmadığını özellikle belirtiyor. Aslında bugün Teravih olarak isimlendirilen namazın, Hz. Peygamber'in mutat bir şekilde kıldığı nafile namazından başka bir şey olmadığını dile getiriyor. Vitir namazı, gece namazı, Teheccüt namazı ve hatta halk arasında bilinen sünnet namazı gibi ifadelerin tamamı, Peygamber Efendimiz'in kılmış olduğu nafile namazları tanımlamak için kullanılan farklı isimlerdir.

Peygamber Efendimiz'in Ramazan ayına özgü bir Teravih namazı kılmadığının altını çizen BALCI, O'nun geceleri kıldığı nafile namazları bazen o kadar uzun sürerdi ki, Hz. Ayşe'den nakledilen rivayetlere göre ayakları şişerdi ve oturarak namaz kılardı veya dinlenirdi. "Teravih" isminin de bu "dinlenme" durumundan türemiş olabileceği düşünülüyor.

Rivayetlere göre, Hz. Peygamber Ramazan aylarında eşlerini rahatsız etmemek için gecenin geç saatlerinde mescide giderek nafile namazını kılardı. İlk gece birkaç sahabe O'na katıldı, ikinci gece cemaat kalabalıklaştı ve üçüncü akşam ise çok daha büyük bir topluluk oluştu. Ancak Hz. Peygamber, namazın kendilerine farz kılınabileceği endişesiyle üçüncü akşam mescide gelmedi. Nitekim rivayetlerin devamında, "Resulullah zamanındaki teravihle ilgili uygulama bu kadardı" denilmektedir. Hz. Peygamber, sadece iki veya birkaç gece sahabeleriyle bu namazı kılmış, ancak gelenekleşmesinden endişelendiği için bir daha cemaatle kıldırmamıştır. O, farz olan namazlar haricinde kişinin kılacağı en makbul namazın evinde kılınacak namaz olduğunu belirtmiş ve sahabelerini namazlarını bireysel olarak evlerinde eda etmeye teşvik etmiştir. Dolayısıyla, Resulullah döneminde bu namaz camide cemaatle kılınmamıştır. Dahası, Hz. Ebubekir'in 2,5 yıllık halifeliği döneminde de bu namazın camide cemaatle kılınmadığı özellikle belirtilmektedir.

Hz. Ömer'in Tarihi Kararı: Teravih Namazı Dine Nasıl Dahil Oldu?

Tarihi verilere göre, Teravih namazı aslında Hz. Ömer tarafından ihdas edilmiştir. Hz. Ömer, kendi halifeliği döneminde (Hicretin 14. senesi sonrası) bazı insanların Ramazan gecelerinde mescitte dağınık halde bireysel ibadet ettiklerini görünce, dağınıklığı önlemek adına cemaatle namaz kılınmasına karar vermiştir. Bu amaçla, erkeklere imam olarak Übey bin Ka'b'ı, kadınlara ise Temim ed-Dari'yi görevlendirmiştir. İddiaya göre, Übey bin Ka'b, Ömer'in görevlendirmesiyle 20 gece Teravih namazı kıldırmıştır. Hz. Ömer, halkın bu uygulamaya ilgi göstermesinden memnun kalmış ve valilerine de Ramazan gecelerinde cemaatle ibadet edilmesini sağlamaları yönünde talimat vermiştir. Böylece Teravih namazı yaygınlaşmış ve dini hayatın bir parçası haline gelmiştir.

Prof. Dr. BALCI, Hz. Ömer'in zaman zaman kendine özgü radikal kararlar alabilen bir yapısı olduğuna dikkat çekiyor. Örneğin, ayette yer almasına rağmen müellefe-i kulûb'a (kalpleri İslam'a ısındırılacak olanlara) mal vermemiş, ehli kitap kadınlarla evlenmeye sıcak bakmamış ve Mekke'de hac için gidenlerin iki rekat kıldıklarını görünce "Siz niye iki kılıyorsunuz, dört kılın" diyerek namaz rekat sayılarında da etkili olmuştur. Hz. Ömer'in, Teravih namazı için farz namazları kıldıran halifenin kendisi olmasına rağmen ayrı bir imam ataması, bu namazı resmileştirdiğini ve yerleşik bir ibadet haline getirdiğini gösteriyor. Hz. Peygamber ve Hz. Ebubekir döneminde cemaatle kılınmayan bu namaz, Hz. Ömer'in inisiyatifiyle camilerde toplu halde kılınmaya başlanmıştır.

Rekât Sayısı Karmaşası: 8, 11, 20, Yoksa 36 mı?

Teravih namazının Hz. Ömer döneminde cemaatle kılınmaya başladığı konusunda bir tereddüt olmamasına rağmen, rekat sayısı konusunda hiçbir birlik sağlanamamıştır. Kimi rivayetlerde 8'den 36 rekata kadar kılındığı iddia edilmekle birlikte, mezhepler arasında da bu konuda ittifak yoktur. Örneğin, Şafiiler 8 rekat kılarken, Hanefiler 20 rekat kılarlar.

Prof. Dr. BALCI'ya göre, Hz. Peygamber'in Ramazan gecelerinde kıldığı namazlar genellikle 8 rekat artı 3 rekat vitir olmak üzere toplam 11 rekat şeklindeydi. Bu namazlar çok uzun sürer, hatta sabah namazı vaktine kadar uzanırdı; bazı sahabelerin yorgunluktan asalarına veya sütunlara dayandığı rivayet edilir. Hz. Peygamber'in ne Ramazan'da ne de Ramazan dışında 11 rekattan fazla namaz kıldığına dair bir rivayet bulunmamaktadır. Vitir namazı da aslında Teravih namazı gibi, Hz. Peygamber'in kendisine özgü kıldığı nafile namazından başka bir şey değildir. "Vitir" kelimesi "tek" anlamına gelir ve Hz. Peygamber'in namazları genellikle ikişer rekat kılınıp sonuncusu tek rekat olarak bitirildiği için bu isim verilmiştir. Hanefiler, bazı zayıf rivayetlere dayanarak 20 rekat sayısını benimsemişlerdir. Hz. Ömer döneminde Übey bin Ka'b ve Temim ed-Dari'nin de 11 rekat olarak kıldırdığına dair rivayetler bulunmaktadır.

Teravih Namazının Statüsü ve Çağdaş Yaklaşımlar

Prof. Dr. İsrafil BALCI, Teravih namazının ne farz, ne vacip (Hanefilerin zannettiği gibi), ne de Hz. Peygamber'in özel bir sünneti olmadığını vurguluyor. Bu namazın, Hz. Peygamber'in kıldığı nafile namaz olduğunu ve Hz. Ömer'in bunun toplu halde kılınmasını sağlayarak dinin içerisine soktuğunu belirtiyor.

Prof. Dr. BALCI, insanların gönüllerine yatan rekât sayısıyla kılabileceğini ifade ediyor; zira 8, 11, 20 veya 23 rekât gibi farklı sayılar mezhep imamlarının görüşleridir. Ancak önemli olanın, Hz. Peygamber'in bu namazın camide cemaatle kılınmasını istemediğini ve farz gibi algılanmasından endişelendiğini bilmek gerektiğini hatırlatıyor.

Son olarak, Ramazan ayını ibadetle geçirmenin, karşılığını Allah'tan umarak geçmiş günahların bağışlanmasına vesile olduğuna dair birçok hadis rivayeti bulunduğunu belirtiyor. Ancak bu ibadetin özel olarak Teravih namazına işaret etmediğinin altını çiziyor. Türkiye'deki bazı ilginç durumlar da dikkat çekiyor: Kadınların Cuma namazına (erkeklere farz olan) gitmemesi ancak teravih namazına gitmesi gibi çelişkili durumlar yaşanabiliyor. Prof. Dr. BALCI, keşke insanların Hz. Ömer'in ihdas ettiği bu namaza gösterdikleri ilgiyi, Allah'ın farz kıldığı namazlara göstermiş olsalar diyerek sözlerini tamamlıyor.