12 şehit ve üç yıllık acı bekleyişin sırrı aralanıyor!
Türkiye'yi derinden sarsan 12 şehit haberi, ardında anlaşılması güç gerçekleri barındırıyor. Bir üsteğmenin naaşını almak için düzenlenen operasyonda yaşanan bu trajik olay, ordunun "şehidini geride bırakmaz" ilkesini sorgulatırken, diğer yandan siyasette
Türkiye, henüz PKK'nın kendini feshetmesi ve silah bırakmasının en kritik dönemecinde olduğu bir anda, yürekleri dağlayan 12 şehit haberiyle sarsıldı. Bu elim olayın ardında yatan gerçekler ise kamuoyunun vicdanını derinden yaralarken, biz gazeteciler için önemli bir rehber olan www.avazturk.com olarak bu vahim durumu mercek altına alıyor ve tüm detaylarıyla aydınlatmaya devam edeceğimizi şimdiden belirtmek isteriz. Yaşanan bu son şehadet zinciri, ne yazık ki doğrudan bir PKK saldırısı sonucu değil, bambaşka ve bir o kadar da can yakıcı bir nedenden kaynaklandı: metan gazı zehirlenmesi. Bir üsteğmenimizle birlikte 12 askerimizin zehirlenerek şehit düşmesi, olaydaki acı boyutun göz ardı edilmesine yol açarken, silahlı kuvvetler komuta kademesi ve iktidar mensuplarının her zamanki "şehit edebiyatı" yapması da eleştirilerin odağı oldu. Bu operasyonun, aslında üç yıl önce bir çatışmada şehit düşen ancak o sıcak anlarda naaşı geri getirilemeyen bir üsteğmenin cenazesini almak amacıyla düzenlendiği ortaya çıktı. Ve ne yazık ki, üç yıl sonra düzenlenen bu kurtarma operasyonunda, 12 şehit daha verilirken, uğruna canlar verilen şehidin naaşına dahi ulaşılamadı. Bu durum, kamuoyunda "Ordu şehidini geride bırakmaz, hele 3 yıl hiç bırakmaz" söyleminin nasıl çeliştiği sorusunu gündeme getirdi. Gazeteci Can Ataklı, dünkü YouTube konuşmasında, 1995 yılında genç bir subay olan Levent Göktaş’ın silahsız bir şekilde PKK’lıların tam ortasına girip şehit düşen bir askerin naaşını sırtlayarak nasıl geri getirdiğini ayrıntılarıyla anlatarak, geçmişteki bu onurlu duruşla bugünkü tablo arasındaki keskin tezatlığı gözler önüne serdi. Ataklı, hatta Atatürk’ü sevdikleri için ordudan aşağılanarak atılan ve bir düğün için bile ordu evine alınmayan teğmenleri hatırlatarak, mevcut komutanların şimdi ne söyleyeceklerini merak ettiğini ifade etti.
Bu yürek burkan şehadet haberlerinin yanı sıra, ülkenin gündemini sarsan başka çarpıcı gelişmeler de yaşanmaya devam ediyor. Eski şoförü olduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından milletvekili yapılan Ahmet Hamdi Şamlı isimli bir şahsın sosyal medya hesabından paylaştığı skandal mesaj, büyük tepki çekti. Şamlı, mesajında "Kadim bir geçmişe sahip aziz ve büyük devlet kanlı 1923 darbesiyle hesaplaşmadan ve helalleşmeden, yeni, büyük ve terörsüz devlet yolunda ilerleyemez. Bir düdük çalıp yeni, onurlu ve beyaz bir sayfa açılmalıdır" ifadelerini kullandı. Bu hadsiz paylaşım karşısında Can Ataklı, savcıların harekete geçip geçmeyeceğini ve bu şahsı milletvekili yapan Erdoğan’ın bu görüşlere katılıp katılmadığını ya da gerekeni yapıp yapmayacağını sorguladı.
İstanbul trafiğinin her geçen gün daha da dayanılmaz bir kabusa dönüştüğü bu günlerde, iki yaka arasındaki ulaşımı bir nebze olsun rahatlatan İstinye-Çubuklu arabalı vapur seferlerinin aniden kaldırılması ise tam anlamıyla akıl almaz bir karar olarak değerlendirildi. Yerine sadece yolcu taşıyacak motorların konulması, sorunu daha da derinleştirdi. Yetkililer bu kararın gerekçesini açıklamazken, muhtemelen istenilen geliri sağlayamadıkları tahmin ediliyor. Ancak kamu hizmetinde her şeyin kar-zarar hesabına göre yapılmaması gerektiğini savunan eleştirmenler, binlerce kişinin köprüleri kullanmak yerine bu hattı tercih ettiğini ve şimdi bu araçların da köprü ve çevre yollarına yöneleceğini belirterek, kararın tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladılar.
Öte yandan, siyasi arenada da dikkat çeken bir medya eleştirisi yükseldi. Saraçhane mitingine "katılmayacağız" talimatı veren Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın aldığı eleştirilere rağmen, partinin içinden gelen yeni bir çıkış gündeme oturdu. Zafer Partili Tuğrul Kihtir, Can Ataklı’yı arayarak Ümit Özdağ’ın haksız eleştirilere maruz kaldığını dile getirdi ve asıl meselenin muhalif TV kanallarının Zafer Partililere ekranlarını adeta kapaması olduğunu iddia etti. Kihtir’in ifadelerine göre, her gece çeşitli partilerden temsilciler saatlerce ekranlarda konuşurken, aralarında tek bir Zafer Partili dahi bulunmuyor. Bu durumun demokrasiden söz etmeyi güçleştirdiğini ve medyanın 4N 1K (Ne, nerede, ne zaman, neden, kim) ilkesini yok saydığını belirten Kihtir’in bu sitemi, Ataklı tarafından da "çok haksız gelmedi" şeklinde değerlendirildi. Ataklı, Ümit Özdağ'a zaman zaman yer verilse de, Zafer Partisi'nden genel olarak temsilcilerin pek görülmediğini kaydetti.
Tüm bu gelişmelerin ışığında, yaşananların tam anlamıyla "anlamak ve kabullenmek mümkün değildir" duygusunu uyandırdığı net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ordunun, "şehidini geride bırakmaz" düsturuna rağmen, üç yıl boyunca naaşı alınamayan bir şehit için düzenlenen ve maalesef 12 yeni şehide mal olan operasyonun sonu, uğruna bu kadar can verilen şehidin naaşına bile ulaşılamamasıyla bitmesi, gerçekten de olayın en "can acıtıcı boyutu" olarak tarihe geçti. Türkiye’nin yakın tarihinde eşi benzeri görülmemiş bu trajik olay, sadece aileleri ve milleti değil, tüm vicdan sahibi insanları derinden yaralarken, gelecekte benzer acıların yaşanmaması için acil adımların atılması gerektiği www.avazturk.com aracılığıyla bir kez daha yüksek sesle ifade edilmektedir. Can Ataklı ise tüm bu konuları kaleme aldıktan sonra, kısa bir tatil için okurlarından izin isteyerek ay sonunda yeniden görüşmek üzere selamlarını iletti.