Af ve Ekonomideki Tehlikeli Oyunlar

Af ve Ekonomideki Tehlikeli Oyunlar

Gazeteci Erol Mütercimler, Türkiye'nin sıcak gündemini sarsıcı analizlerle değerlendirdi. Af yasası, yeni anayasa süreci, ekonomi ve siyasetin geleceği üzerine çarpıcı iddialarda bulunan Mütercimler, "Bu anayasa bu mecliste yazılmamalı!" dedi. İşte af...

Türkiye'nin nabzını tutan ve yaptığı derinlemesine analizlerle dikkat çeken gazeteci Erol Mütercimler, son yayınında ülkenin içinde bulunduğu karmaşık gündemi mercek altına aldı. Mütercimler, her dakika değişen Türkiye gündeminde af meselesi, yeni anayasa tartışmaları, elektronik para sistemleri üzerinden yürütülen operasyonlar ve iktidarın geleceği gibi kritik başlıkları ele aldığını belirtti.

Gündemdeki en sıcak konulardan biri olan af meselesine değinen Mütercimler, bu konunun aslında yeni anayasa tartışmalarıyla birlikte ele alınması gereken önemli bir konu olduğunu vurguladı. DEM Parti unsurlarının af için sonbaharı işaret ettiğini, AKP kaynaklarının ise bayrama kadar bazı maddelerin çıkarılması için çalıştığını duyduğunu aktardı. İddialara göre, terörsüz Türkiye ifadesiyle birlikte gündeme gelen Abdullah Öcalan'ın cezaevinden çıkarılıp İmralı'da bir villa veya lojmanda kalması, yanına Silivri'den isimlerini kendisinin verdiği iddia edilen üçer beşer kişinin nakledilmesi ve ailelerin rahatça ziyaret edebilmesi gibi senaryolar konuşuluyor. İlk etapta yaşlılar, hastalar ve bakıma muhtaç olanlar ile uzun süre yatmış olup cezalarının az bir kısmı kalanlar için özel düzenleme yapılmasının konuşulduğunu belirten Mütercimler, 50-55 bin kişinin dışarı çıkacağı yönünde konuşmalar olduğunu, ancak Rahşan affında bu sayının 100 binleri geçtiğini hatırlattı. Avazturk.com adresinden güncel gelişmelerin detaylarına ulaşabilirsiniz. Eğer PKK'lılara yönelik bir af çıkarsa, eşitlik ilkesi gereği FETÖ'den tutuklananların da çıkma potansiyeli olduğunu ve bunun Anayasa Mahkemesi'ne taşınacağını, halkın buna razı olmayacağını söyledi. Ayrıca, "domuz bağcılar" olarak tanımlanan yobaz İslamcı kesimin cinayetler dahil çeşitli suçlardan mahkum olanlarının da bu aftan yararlanması durumunda kamuoyunda büyük rahatsızlık oluşacağını öngördü. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Filistin mahkemelerindeki mahkumların Türkiye'ye nakli veya yargılanması gibi "aklıma sığmayan apık sapık haberler" duyduğunu, ancak Dışişleri Bakanlığı'ndan bir açıklama gelmeden bunların doğruluğundan şüpheli olduğunu ekledi.

Mütercimler'in değindiği bir diğer güncel konu ise Papara adlı elektronik para gönderme şirketi üzerinden yürütülen büyük operasyondu. 26 milyon kişinin kullandığı bu sistemde suçlamalar olduğunu ve kara para aklama meselesinin niçin engellenemediğini sorguladı. Daha önceki Polatlar meselesini hatırlatarak, MASAK raporunun sadece vergi suçlamasından bahsettiğini ancak uzmanların kara para aklama konusunda aynı fikirde olmadığını söyledi. Kara para aklayıcıların sadece para gönderme sistemleri değil, aynı zamanda medyalar ve bankalar kurabildiklerini de sözlerine ekledi. Bu tür finansal gelişmeler ve operasyonlarla ilgili daha fazla bilgi için avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Muhalif çevrelerden sıkça gelen bir soruya yanıt veren Mütercimler, Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli'nin 2028'e kadar iktidarda kalıp kalmayacağı, iktidarlarının ne zaman biteceği sorusunun çok sorulduğunu belirtti. Mütercimler, bir demokrasi için temel kuralın sandıkla gelenin sandıkla gitmesi olduğunu, başarılması gerekenin bu olduğunu söyledi. Uluslararası müesses nizamın Erdoğan'la devam etme yönünde senaryolar yazdığını, bunun Trump'ın ve Amerika'nın çıkarına çok uygun olacağını, Amerikalı bir profesörün (Christopher) ve New York'taki bir ticaret odası araştırmasının seçim sonuçlarını önceden bildiği yönünde aktarımlar olduğunu ifade etti. Ancak Mütercimler, bu oyunları bozacak olanın, sandığa gidip tercihini yapacak olanın Türk halkı olduğunu, Türk milleti olduğunu, Türkiye'de yaşayan tüm etnik kimlikler olduğunu vurguladı. Halk bozmuyorsa Trump'ın alkışlayacağını söyledi. Bu oyunun bozulabilmesi için muhalefetin iktidar destekçilerine inanması ve inandırıcı olması gerektiğini, en önemlisi de sandıklarda müşahit yani gözlemci bulundurulması gerektiğini belirtti. Halk TV'de Gökhan Günaydın'ın seçimden sonra 22 bin sandıkta müşahit bulunduramadıklarını söylediğini hatırlatarak, iktidarın bu durumda ne yapabileceğini sorguladı. Sonuç olarak,( avazturk.com) ülkenin bir an önce erken seçime gitmesi ve yeni bir parlamento oluşturulması gerektiğini savundu. Erdoğan'ın mevcut anayasaya göre 2028'de aday olamayacağını, ancak anayasa değişiklikleriyle kalıcı veya sonsuza kadar iktidarda kalacak düzenlemeler yapılabileceğini ve MHP'nin bunu destekleyeceğini öne sürdü. Halkın tepkisiyle bu oyunun bozulabileceğini, ancak bunun vandalizme veya terörizme kaymadan, demokrasinin kuralları içinde yapılması gerektiğini vurguladı. Avazturk.com sitesinde bu tür siyasi analizleri bulabilirsiniz.

Yeni anayasa meselesi ise Mütercimler'in en çok üzerinde durduğu konulardan biriydi. İktidara yakın çevreler ve DEM Partililer üzerinden duyduklarını aktaran Mütercimler, "sivil anayasa" tabirini sorguladı. En hassas konunun ilk dört madde olduğunu, ancak diğer maddeler değiştirildiğinde o ilk dört maddenin hiçbir anlamının kalmayacağını belirtti. En büyük tartışmanın Kürtçenin eğitim dili olması yani iki tane resmi dil olması olduğunu, bunun Türkiye'nin ulusal devlet olup olmadığı sorusunu gündeme getirdiğini söyledi. Eğer bölgede (İran, Irak, Suriye parçaları) bir PYD/YPG devlet projesi varsa Kürtçenin eğitim lisanı olmasının doğru olacağını, ancak her etnik kimliğin ana dilini öğrenmesi ve yaşatmasının devletin asli görevi olduğunu, bunun resmi dilden ayrı bir konu olduğunu Avustralya örneği üzerinden anlattı.

Mütercimler, anayasanın sadece AKP, MHP ve DEM Parti temsilcilerinin bir araya gelerek yazmasıyla olamayacağını, bunun saçmalık olduğunu iddia etti. Yeni anayasanın temelinin kurucu meclis olması gerektiğini, mevcut meclisin (CHP, İyi Parti ve diğer muhalefet partileri dahil) yeni anayasayı yazmaması ve çıkarmaması gerektiğini savundu. Ülkenin seçime gitmesi, yeni bir parlamento kurulması, parlamenter sisteme geçilmesi ve yeni anayasanın ancak o şekilde yazılması gerektiğini söyledi. 1961 anayasasının askeri müdahale sonrası yazılmasına rağmen en çağdaş, modern, özgürlükçü ve demokratik anayasa olduğunu, ancak Süleyman Demirel ve Adalet Partisi tarafından delik deşik edildiğini, bütün özgürlüklerin yok edildiğini tarihi örneklerle anlattı. 1982 anayasasını ise Amerikancı, NATOcu, faşist bir cuntanın yaptırdığı darbe sonrası yazıldığını, sivil hukukçularca yazılsa da asker kaleminden çıkmış gibi emirle yapıldığını, %10 seçim barajının antidemokratik bir karar avazturk.com olduğunu belirtti. Sonuç olarak, bir anayasanın demokratik olmasının kimin yazdığıyla değil, içindeki maddelerle ve uygulanmasıyla ilgili olduğunu vurguladı. Yeni anayasanın çağdaş, özgürlüklerin önünü açan, demokratikleşmeyi sağlayan bir anayasa olması gerektiğini, buna layık olduğumuzu ancak bunun sadece siyasal meclisteki partilerle değil, meclis dışı partilerin, üniversitelerin, hukuk fakültelerinin, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin de katılımıyla olması gerektiğini savundu. Aksi halde anayasanın toplumun değil, siyasal iktidar partilerinin anayasası olacağını, üniter yapının, laik cumhuriyetin değişebileceğini ve faşist bir devletin ortaya çıkabileceğini öngördü. Anayasanın DEM'in isteklerini tatmin etmek (PKK, Öcalan, terörist unsurlar) veya Erdoğan'ın sürekli iktidarda kalmasını sağlamak için yapılmaması gerektiğini söyledi. Anayasa Mahkemesi'nin kapatılması gerektiğini söyleyen parti lideri olduğunu ve yüksek mahkemelerin kavgasını hatırlatarak Türkiye'nin ya hukuk devleti ve çağdaş demokrasi kurallarına sahip bir devlet olacağını ya da çağ dışına itilip Afganistan veya Ortadoğu ülkeleri gibi olacağını belirterek sözlerini tamamladı. Erol Mütercimler'in bu kapsamlı analizi, Türkiye'nin siyasi geleceği, anayasa süreci ve temel demokratik değerler üzerine önemli bir tartışma zemini sunmaktadır.