AKP'de Panik Düğmesine Basıldı: "İmamoğlu Çıkarsa Biteriz!"

AKP'de Panik Düğmesine Basıldı: "İmamoğlu Çıkarsa Biteriz!"

Gazeteci Nuray Babacan'ın AKP koridorlarından sızdırdığı eşsiz kulis bilgileri, partideki derin çatlakları, hukukçuların sessiz isyanını ve ekonominin kırılganlığını gözler önüne seriyor. Bu haber, siyasi arenada dengeleri değiştirecek son itirafı sona..

Türk siyasetinin nabzını tutan koridorlardan gelen fısıltılar, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) içindeki gerilimi ve endişeyi gözler önüne seriyor. Bu haber serisinin devamı niteliğinde olan ve Sesli Köşeli YouTube kanalında yayınlanan "Nuray Babacan AKP Kulislerini Yazdı: İmamoğlu Çıkarsa Biteriz. Gazeteci Nuray Babacan'ın "AKP'li hukukçuların Sessiz İsyanı" başlıklı yazısı, partinin iç dinamiklerinde yaşanan derin çatlakları ortaya koyuyor. Yerel seçim yenilgisinin ardından genel seçimleri kendileri için son durak olarak görenlerin başlattığı bu süreç, hem hukuk hem de siyaset sisteminde ciddi sarsıntılara yol açmış durumda. Partililer arasında, troller hariç, yaşananların kendileri için hayırlı olmayacağını düşünenlerin sayısı hiç de az değil.

AKP kulislerinde en çok konuşulan konulardan biri, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) aleyhine sistemli bir şekilde devam eden operasyonlar ve özellikle CHP'nin 38. kurultayının iptali istemiyle açılan dava. Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) gözetim ve denetiminde yapılan bir kongrenin mahkemeye düşürülmesi, AKP içerisindeki hukukçular tarafından hukuki açıdan büyük bir tartışma konusu olarak ele alınıyor. Bu tartışmanın temelinde, CHP'ye duyulan sempati değil, tam aksine bu tür bir yaklaşımın ileride kendi aleyhlerine kullanılma potansiyeli yatıyor. AKP'li hukukçular, "mutlak butlan" kavramının siyasi partiler için bir dinamik olduğunu ve kimin elinde patlayacağının belli olmadığını vurguluyor. Onlara göre bu seçenek dernekler için kullanılabilirken, siyasi partiler için kullanılamaz; zira böyle bir durum tüm seçim süreçlerini mahkeme denetimine açmak anlamına gelir ki bu, seçim sistemi ve siyasi partileri zora sokacak yanlış bir kapıdır. Mahkemenin davayı reddetme seçeneği hala bulunsa da, diğer bir olasılık olarak mahkemenin 3 kişilik bir tertip heyeti oluşturarak 45 günde kongreye götürmesi de gündemde; ancak Kemal Kılıçdaroğlu gibi isimlerin bu heyette yer almasının mümkün olmayacağı yorumları yapılıyor. Bu gelişmeler, https://www.avazturk.com gibi platformlarda da yankı bulabilecek nitelikte, siyasi sahnenin geleceğine dair önemli sinyaller veriyor.

Partide, CHP davasından dahi daha önemli olarak altı çizilen konu ise ekonomi ve borsadaki dalgalanmalar. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile ekonomi yönetiminin, CHP davasında çıkacak olumsuz bir kararın en az 19 Mart kararı gibi etki yapacağını arkadaşlarına anlattıkları biliniyor. Ekonominin yeni bir kriz dalgasını kaldıramayacağı yorumları, partinin kapalı kapılar ardındaki görüşmelerinde sıkça dile getiriliyor. Aslında, CHP davasında kararın ertelenmesinin bile borsada yarattığı olumlu etki, partinin ekonomik hassasiyetini ve endişesini açıkça ortaya koyuyor.

Peki, kapalı kapılar ardında son derece soğukkanlı hukuki yorumlar yapan bu AKP'li hukukçuların ve siyasetçilerin neden "cesur yürek" olarak ortaya çıkmadıklarına gelince, bunun cevabı kısa süre önce arkadaşlarının başına gelenlerde gizli. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu davası ile ilgili "sadece hukukun sınırlarının zorlanmaması gerektiğini" söylediği için 24 saat geçmeden sözlerini düzeltmek zorunda kalmış, bu durum yazıcının başına ikinci kez gelmişti. Partinin YSK temsilcisi Recep Özel'in de CHP davasına atıf yaparak yetki ve sorumluluğun Yüksek Seçim Kurulu'nda olduğunu anımsatması ve mahkemenin yetkisinin sınırlı olduğuna dair açıklamaları, parti yönetiminin hiç hoşuna gitmedi. İşin ilginci, siyasi ve hukuki süreçleri bilen AKP'li siyasetçiler bu açıklamalara itiraz edecek bir şey bulamıyorlar; arkadaşlarına dedikleri tek şey ise "aman susun" oluyor. Bu durum, partinin içinde yükselen endişe dalgasının dışarıya yansımaması için gösterilen çabanın bir göstergesi.

Ancak tüm bu gerilim ve sessizliğin ortasında, AKP'nin üst düzey yöneticilerinden birinin dile getirdiği bir "kulis" bilgisi, siyaset kulislerinde bomba etkisi yaratacak cinsten. İmamoğlu'nun tutuklanması sürecine ve belediyeye kayyum atanmasına itiraz eden ve partide ikna süreci yürüten bu önemli isim, arkadaşlarına öyle bir itirafta bulundu ki, bu sözler partinin geleceğine dair tüm hesapları altüst edebilecek potansiyeldeydi. Bu üst düzey yöneticinin sözleri, hukuki olmaktan öte, siyasi bir kader anı olarak yankılandı: "Bu saatten sonra İmamoğlu cezaevinden çıkarsa aleyhimize olur, biteriz.". Bu ifade, aslında hukuki olmasa da, birincil çıkarıma bakma refleksiyle dile getirilmiş, partinin geleceğine dair derin bir korkuyu ve çaresizliği gözler önüne seren, tüm siyasi arenayı sarsacak bir fısıltı olarak kulislerde hızla yayılmaya devam ediyor.