Barış mı Otoriter Rejim Mi? Gündem Bomba Gibi!

Barış mı Otoriter Rejim Mi? Gündem Bomba Gibi!

Türkiye, 40 yıllık bir savaşın sonu ile 100 yıllık cumhuriyetin geleceği arasında tarihi bir kavşakta. Saray'ın barış arayışları, ardındaki otoriter rejim inşası planlarıyla çelişirken, DEM ve CHP'nin sürece mesafeli duruşu ve 12 şehit haberi, dengeleri..

Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde belki de en kritik dönemeçlerden birini yaşıyor. Bir yanda 40 yıllık acı dolu bir çatışmayı sona erdirme ihtimali, diğer yanda ise asırlık cumhuriyetin temel değerlerini kaybetme korkusu… Bu çelişkiler yumağı içinde, barışa doğru atılan her adım, aynı hızla demokrasiden uzaklaşma sinyalleriyle gölgeleniyor. Bu makalede, bu karmaşık tablonun tüm detaylarını, perde arkasındaki gerçekleri ve yaşanan şok edici gelişmeleri adım adım inceleyeceğiz. Türkiye'nin geleceğini derinden etkileyecek bu sürecin tüm bilinmeyenleri, www.avazturk.com farkıyla şimdi gözler önüne seriliyor ve makalemizin ilerleyen kısımlarında çok daha çarpıcı detaylarla devam edecek.

Kritik Kavşakta Çatışan İhtimaller ve Derin Hesaplar

Usta gazeteci Can Dündar, "Can Dündar" adlı YouTube kanalında yayınladığı "Günün Yorumu" başlıklı analizinde, Türkiye'nin tarihinin en kritik kavşağında olduğunu vurguluyor. Dündar'a göre, bir yanda 40 yıllık bir savaşı bitirme şansı dururken, öte yanda 100 yıllık bir cumhuriyeti yitirme kaygısı mevcut. Tüm tarafların uzlaştığı bir barış arayışı var gibi görünse de, Saray'ın CHP üzerindeki kıskacı, barışa yaklaşırken aynı hızla demokrasiden uzaklaşan bir çelişkiler yumağı yaratıyor.

Bu karmaşık sürecin başlangıcında, Devlet Bahçeli'nin geçen Ekim ayında ateşlediği "terörü bitirme" hamlesinin, bölgesel bir planın parçası olduğu artık çok daha net anlaşılıyor. Can Dündar, bu hamlenin ABD ve Suriye'deki yönetim değişikliği ile İsrail'in bölgedeki yayılışıyla doğrudan bağlantılı bir refleks olduğunu belirtiyor. Asıl amacın, Kürtleri kazanarak İsrail'i bir kozundan mahrum bırakmak ve Kürt kartıyla bölgede nüfuz elde etmek olduğu iddia ediliyor. Ancak burada dikkat çekici bir çelişki ortaya çıkıyor: Saray, barışla birlikte bir demokrasi açılımı öngörmüyor. Hatta tam tersine, Can Dündar'ın analizine göre, PKK ile barışın içeride muhalefeti parçalayacağı ve Erdoğan'ın gücüne güç katacağı hesabı yapılıyor. Bu, gerçekten de hayli karmaşık bir plan olarak nitelendiriliyor.

Muhalefetin Tavrı ve Şahinlerin Etkisi

Demokratik olmayan bir barışın toplumsal rıza yaratmayacağını söyleyen DEM (Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi) haklı olarak sürece mesafeli duruyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ise, Erdoğan'ın "terörsüz Türkiye" hedefinin otoriter rejim inşasının bir manivelası olduğunu görerek sürece temkinli yaklaşıyor. Can Dündar, bu süreçte iki tarafın şahinleri meselesinin de olduğunu dile getiriyor. İktidar cenahında da PKK içinde de "ne veriyoruz, ne alıyoruz" sorularının henüz baskın olmasa da çok yaygın olduğunu belirtiyor. İlk iki barış denemesinin provokasyonlarla zehirlendiğini bilenler, bu süreçte kaygılı bir bekleyiş içinde.

Kan Donduran Şehit Haberi ve Sürecin Akamete Uğraması

İşte tam da bu kritik ortamda, Can Dündar'ın aktardığına göre, DEM heyetinin İmralı'da Abdullah Öcalan'la ve Saray'da Recep Tayyip Erdoğan'la peş peşe görüşmesi sırasında gelen 12 şehit haberi, hız kazanan sürece yeniden fren yaptırdı. Bu korkunç haberin duyulmasıyla birlikte, heyetin Adalet Bakanı ile görüşmesi ertelendi. Öte yandan, Süleymaniye'de sembolik bir silah imha töreni hazırlanıyordu ancak örgüt, değişen güvenlik durumu nedeniyle bu törene gazetecilerin alınmayacağını ve canlı yayın yapılmayacağını duyurdu. Can Dündar, bu olayların, barış sürecindeki kırılganlığı ve derin güvensizlik ortamını net bir şekilde gözler önüne serdiğini vurguluyor.

Erdoğan'ın İmajı ve Gerçek Barışın Önündeki Engeller

Can Dündar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir elinde balyoz, bir elinde zeytin dalıyla poz vererek "terörsüz Türkiye" yaratma sözü verdiğini belirtiyor. Ancak Can Dündar'a göre, ülkenin muhalefetini yok etmeye çalışan bir iktidarın kalıcı barış sağlayabileceğine inanmak neredeyse imkansızdır. Bu, barış söylemlerinin samimiyeti ve sürecin geleceği hakkında büyük soru işaretleri yaratıyor. Muhalefetin tasfiyesi hedefiyle bir arada yürütülen barış arayışları, Türkiye'nin adalet ve demokrasi anlayışını derinden sarsıyor.

Bu 40 yıllık kanın artık durmasını isteyenlere düşen, sadece barış arayışlarına destek vermekle kalmayıp, asıl gerçeği tüm dünyaya haykırmak olmalıdır. www.avazturk.com olarak, bu tarihi sürecin her adımını büyük bir dikkatle takip etmeye devam edeceğiz. Bu karmaşık ve gerilim dolu süreçte, gerçek barışın ancak ve ancak güçlü bir demokraside gerçekleşebileceğini savunmak, tüm vicdan sahibi insanların ortak sorumluluğudur. Unutulmamalıdır ki, bir ülkenin gerçek huzuru ve istikrarı, ancak tüm vatandaşlarının özgürlük ve adalet ilkeleri etrafında birleşmesiyle mümkündür.