Çevresel Riskler ve Ekonomik Etkileri: Moody's Raporu 4 Trilyon Dolarlık Borcu Ortaya Koyuyor

Çevresel Riskler ve Ekonomik Etkileri: Moody's Raporu 4 Trilyon Dolarlık Borcu Ortaya Koyuyor

Moody's tarafından yayınlanan yeni rapor, çevresel risklerin küresel ekonomi üzerindeki etkilerini derinlemesine inceliyor ve çarpıcı veriler sunuyor. Bu makale, raporun temel bulgularını ve ekonomik sisteme etkilerini kapsamlı bir şekilde ele alıyor.

Dünyanın önde gelen kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody's, çevresel riskler ve bu risklerin küresel borç üzerindeki etkileri hakkında çarpıcı bir rapor yayınladı. Rapor, özellikle iklim değişikliği, atık ve kirlilik gibi çevresel baskıların 82 trilyon dolarlık toplam borcu olan 90 sektör üzerindeki potansiyel kredi etkilerini araştırıyor. Moody's tarafından yapılan analize göre, çevresel risklere daha fazla maruz kalan borç miktarı on yıldan kısa bir süre içinde iki katından fazla artarak 4 trilyon doları aşmış durumda.

Bu artış, küresel ısınmanın gezegen üzerindeki yıkıcı etkilerinin tartışılacağı Dubai'deki COP28 iklim değişikliği konferansının başlamasından sadece birkaç gün önce raporun yayınlanmasıyla daha da önem kazanıyor. Raporda belirtilen bazı sektörler, yükselen deniz seviyeleri, kasırgalar, karbon emisyonları ve biyoçeşitliliğe yönelik tehditler gibi çeşitli çevresel baskılar nedeniyle borçlarını ödeme kabiliyetlerinin potansiyel olarak daha büyük risklere maruz kalacağı vurgulanıyor.

Raporun dikkat çekici bir başka bulgusu ise, yüksek çevresel kredi riskiyle karşı karşıya olan borçların büyük bir kısmını şirket finansmanı bölümünün oluşturması. Özellikle petrol ve gaz sektöründeki şirketler, 4 trilyon dolarlık toplam borcun yaklaşık 1,7 trilyon dolarını kapsarken, kimyasal sektör ise yaklaşık 594 milyar dolarlık bir paya sahip. Ayrıca, bankalar gibi çevresel faktörlerden kaynaklanan düşük kredi riskiyle karşı karşıya olan kurumlar, karbon dönüşüm hedeflerini tutturmak için müşteriler, yatırımcılar ve düzenleyicilerin artan baskısıyla yüzleşmek zorunda.

Moody’s raporunda, altı sektör "çok yüksek" çevresel kredi riski altında olduğu belirtiliyor. Bunlar arasında kömür madenciliği ve kömür terminalleri, kimyasallar, kömür dışı metaller ve diğer malzemelerin madenciliği, bağımsız araştırma ve üretim, entegre petrol ve gaz, rafineri ve pazarlama sektörleri bulunuyor. Bu sektörlerin toplamda 5.1% oranında bir artış gösterdiği ve 2020'ye göre %27'lik bir artış yaşadığı ifade ediliyor.

Rapor, çevresel risklerin politika ve düzenleme sorunları, çevresel tehlikeler veya her ikisinin bir kombinasyonu gibi çeşitli kaynaklardan kaynaklanabileceğini de belirtiyor. Kredi kalitesine en çok etki eden çevresel faktörler arasında karbon geçişi, fiziksel iklim riskleri (örneğin sıcaklık stresi, seller veya kasırgalar gibi), su yönetimi, atık ve kirlilik, ve doğal sermaye (doğadan elde edilen mallar ve hizmetlere bağımlılık gibi) yer alıyor.

Son yıllarda çevresel olarak maruz kalınan borç miktarındaki artış, yüksek riskli olarak kategorize edilen sektörlerin sayısındaki büyümenin bir sonucu olarak görülüyor. Havayolları, gelecekteki karbon emisyonu düzenlemeleri nedeniyle işletme maliyetlerinin artacağı ve rekabetçi koşullar nedeniyle bu maliyetleri müşterilere yansıtma yeteneğinin kısıtlı olduğu için yüksek çevresel kredi riski kategorisine giren sektörler arasında yer alıyor.

Protein ve Tarım sektörü, karbon geçişine ve su yönetimine maruz kalması, ormansızlaştırma ve arazi kullanımı değişikliklerinden kaynaklanan sorunlar nedeniyle "düşük risk" kategorisinden "yüksek risk" kategorisine geçen tek sektör olarak dikkat çekiyor. Bu yeni yüksek riskli sektörler toplamda 765 milyar dolarlık bir borcu temsil ediyor.

Rapor ayrıca, sektörlerin her bir çevresel risk kategorisine maruziyetini değerlendirerek, 16 sektörün 4.9 trilyon dolarlık derecelendirilmiş borcunun çok yüksek veya yüksek karbon geçiş riskine, 14 sektörün 6.4 trilyon dolarlık borcunun fiziksel iklim riskine, 14 sektörün 4.4 trilyon dolarlık borcunun atık ve kirlilik riskine, 9 sektörün 1.7 trilyon dolarlık borcunun doğal sermaye ile ilgili risklere ve sekiz sektörün 1.9 trilyon dolarlık borcunun yüksek su yönetimi riskine maruz kaldığını ortaya koyuyor.