DEM Parti'den Çarpıcı Yeni Anayasa, Kimlik ve Af Analizi
DEM Parti'den kritik açıklamalar: Yeni anayasa neden gerekli? İlk dört madde tartışılacak mı? Kimlik ve vatandaşlık nasıl ele alınmalı? Af beklentisine net yanıt: 'Af' gündemde değil ama infaz yasası... KRT TV yayınında konuşan DEM Parti yetkilisi...
Türkiye siyasetinin önemli aktörlerinden DEM Parti, ülkenin gündemindeki sıcak başlıklar ve partinin bu konulara ilişkin pozisyonu hakkında dikkat çekici açıklamalar yaptı. KRT TV canlı yayınında konuşan bir DEM Parti yetkilisi, yeni anayasa tartışmalarından kimlik meselelerine, af beklentisinden ceza infaz yasası düzenlemelerine kadar birçok konuda önemli analizlerde bulundu ve partinin bakış açısını detaylandırdı. Kaynağını doğrudan partinin yetkili isimlerinden alan bu değerlendirmeler, önümüzdeki dönemin siyasi atmosferine dair ipuçları taşıyor.
Demokratik Türkiye Vurgusu: Kavram Tartışması Yerine Adım Atılmalı
Programda ilk olarak gündemdeki 'terörsüz Türkiye' süreci değerlendirildi. DEM Parti yetkilisi, parti olarak bu süreci 'demokratik Türkiye' süreci olarak adlandırmayı tercih ettiklerini belirtti. Bunun sebebinin, hedeflerinin Türkiye'nin siyaset ve hukuk alanlarında demokratikleşmesi olduğunu söyledi. Kavram tartışmalarında boğulmak yerine, bu alanda atılacak adımlara odaklanmanın kendileri için daha önemli olduğunu vurguladı. Barış ve demokratik toplumun inşası açısından, Cumhur İttifakı'nın (AK Parti ve MHP) bu konudaki katkılarının önemli olduğunu ancak daha hızlı ve fazla adım atılması yönünde beklentileri bulunduğunu da ekledi.
Yeni Anayasa Tartışması: Darbe Anayasası Değil, Sivil ve Özgürlükçü Bir Metin!
DEM Parti'nin en net vurgu yaptığı konulardan biri, yeni bir anayasa ihtiyacı oldu. Parti yetkilisi, mevcut anayasanın 1982 darbe koşullarında kabul edildiğini ve Türkiye'nin 43 yıldır bir darbe yönetiminin yaptığı anayasayla yönetildiğini söyledi. Meseleye tek tek maddeler üzerinden değil, bir bütün olarak bakılması gerektiğini belirten yetkili, anayasanın yapıldığı koşullar, şekil ve içeriği itibarıyla mutlaka değişmesi gerektiğini ifade etti.
Mevcut anayasanın zaman içinde yapılan revizyonlarla 'yamalı bohçaya' döndüğünü ve eklektik bir hal aldığını savunan DEM Partili yetkili, içinde otoriter yaklaşımlarla demokratik yaklaşımların iç içe geçtiğini ve bütünlüğünü yitirdiğini dile getirdi. Türkiye'nin ihtiyacının sivil, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa olduğunu yineledi.
Anayasa tartışmalarında en çok merak edilen sorulardan birine de net yanıt verildi: DEM Parti'nin anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili bir gündemi veya tartışması bulunmuyor. Parti yetkilisi, bütün anayasanın değiştirilmesi talepleri olduğunu ancak ilk dört maddeye ilişkin herhangi bir tartışma veya gündemlerinin olmadığını açıkça ifade etti.
DEM Parti olarak, anayasa tartışması yapmak isteyen hiçbir partiye kapıları kapatmadıklarını, mecliste böyle bir adım atılması halinde tartışmanın içinde yer alacaklarını belirttiler. Ancak tartışmanın sonunda hangi maddelerde uzlaşma sağlanıp sağlanmayacağının şimdiden bilinemeyeceğini, bunun ancak açık ve şeffaf bir tartışma süreciyle ortaya çıkacağını söylediler. 2011 yılında kurulan Anayasa Komisyonu'nun 60'tan fazla maddede uzlaşma sağladığını ancak çalışmanın devam etmediğini hatırlattılar. Parlamentonun yeni bir anayasa yapma meşruiyetinin ve hakkının olduğunu da vurguladılar.
Kimlik ve Vatandaşlık Tartışması: Eşitlikçi Bir Anayasa ve 'Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıdır' Vurgusu
Türkiye'deki farklı kimliklerin, kültürlerin, inançların ve ana dillerin bir arada yaşadığı gerçeği üzerinde duran DEM Parti yetkilisi, yeni anayasanın bu farklılıkların anayasal düzeyde saygın ve eşit olduğunu, birbirini zenginleştirdiğini ifade eden maddelere ihtiyacı olduğunu belirtti. Nihai hedefin, bu ülkede yaşayan bütün farklılıkların eşit, saygın ve özgür olduğunun anayasada vurgulanması olduğunu söyledi. Bunun toplumsal barışa ve uzlaşmaya hizmet edeceğini dile getirdi.
Anayasanın 66. maddesindeki 'Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür' ifadesi de tartışılan konulardan biriydi. DEM Parti yetkilisi, anayasanın kimi yerlerinde zaten 'Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır' şeklinde yazdığını ve zihniyetin bu olması gerektiğini savundu. Mevcut maddedeki sorunun, vatandaşlığın etnik bir kimliğe ('Türk') bağlanması olduğunu belirtti. Kürt olan birine 'Sen Türksün' denmesinin sorun olarak görülebileceğini, aynı şekilde Antalya'da yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan binlerce Rus'un 'Türk' olmadığını, onlara 'Türksün' denmesinin tuhaf olacağını örnek gösterdi.
Bu konuların artık Türkiye'de rahatça, eşitlikçi bir dille tartışılarak çözüm bulunabilecek meseleler olduğunu belirten yetkili, önemli olanın demokratik bir tartışma ortamı yaratmak ve ortak çözümler bulmak olduğunu söyledi. Dünyanın birçok ülkesinde bu tür kimlik ve vatandaşlık meselelerine çözümler bulunduğunu hatırlattı. Buranın ortak vatan olduğunu, herkesin yan yana, eşit koşullarda yaşamak istediğini ve toplumsal barışın herkesin birbirinin kültürüne, ana diline, kimliğine, inancına saygı göstermesiyle mümkün olacağını ifade etti. 'Türkiye'de yaşayan Kürt kökenli Türkiye vatandaşı' denilmesinin makul olabileceğini imâ ederek, gerçeğin hukuk diline çevrilmesi gerektiğini belirtti. Tartışma sürecinde kimsenin incinmemesi, rencide olmaması ve toplumun bölünmesi gibi kaygıların büyümemesi gerektiğini, bunun yolunun da demokratik konuşma olduğunu söyledi.
LGBT Tartışması: İnsan Hakları Temelinde Yaklaşım
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'LGBT sapkınlığına karşı mücadele insanlığın istikbalini kurtarma mücadelesidir' sözleri hatırlatıldığında, DEM Parti yetkilisi partinin meseleye temel insan hakları açısından yaklaştığını belirtti. Evrensel insan haklarının herkese hangi hakları gösteriyorsa, kendilerinin de konuya o çerçevede baktıklarını söyledi. İnsanların farklı cinsiyet tercihlerinin toplumsal dışlamaya veya şiddete yol açacak şekilde değerlendirilmesinin çok yanlış olduğunu dile getirdi.
Yeni anayasada bu tür detayların yer alıp almaması gerektiği tartışmasına değinen yetkili, mevcut anayasanın kanunla halledilmesi gereken birçok detayı içerdiğini ve çok detaylı olduğunu belirtti. Yeni bir anayasanın mümkün olduğu kadar kısa, detaylara boğulmayan, temel evrensel insan haklarını esas alan bir metin olması gerektiğini savundu. Bu tür detay konuların anayasa maddesi yerine kanunlarla düzenlenmesinin daha doğru olacağını söyledi. DEM Parti'nin insan hakları meselesine, Türkiye'nin de imzacısı olduğu Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde baktığını vurguladı.
Af Beklentisi ve İnfaz Yasası Gerçeği: 'Af' Gündemde Yok Ama Eşitlik Geliyor mu?
Kamuoyunda 'terörsüz Türkiye' süreciyle birlikte ortaya çıkan genel af beklentisi de DEM Partili yetkiliye soruldu. Partinin bu konuda bir hazırlığı olup olmadığı veya diğer partilerle bu yönde görüşmeler yapılıp yapılmadığı sorusuna yetkili net bir yanıt verdi: 'Bir af başlığı altında bir şey tartışılmıyor.'
Ancak, 'infaz yasası' ile ilgili çeşitli tartışmaların olduğunu doğruladı. Bu tartışmaların sadece hasta ve yaşlı tutuklularla ilgili olmadığını, infaz yasasının başka maddeleriyle de ilgili olduğunu belirtti. Mevcut infaz yasasının büyük eşitsizlikler barındırdığını dile getiren yetkili, hukukta önemli bir kavram olan 'yargıda adalet, infazda eşitlik' ilkesine vurgu yaptı.
İnfaz yasasında yapılacak değişikliklerle (hemen gelecek 10. yargı paketinde kapsamlı olmasa da, sonraki paketlerde daha fazla adım bekleniyor) cezaevlerindeki insanların bir rahatlama yaşayacağını tahmin ettiklerini söyledi. Neden doğrudan 'af' tartışması yapmadıkları sorulduğunda ise, 'af' kelimesinin toplumda çok karmaşık tartışmaları (kişiye özel af, devlete karşı suçlar vb.) beraberinde getirdiğini ve şu anda bu tartışmayı yapmanın verimli olmayacağı kanaatinde olduklarını ifade etti. Bunun yerine, infaz yasası, ceza kanunu ve terörle mücadele kanununda çeşitli düzenlemeleri konuşup değerlendirmeyi planladıklarını ve bu tartışmaların önümüzdeki aylarda yapılacağını aktardı.
İmralı Heyeti ve Sürecin İhtiyaçları
Son olarak İmralı heyetinin mevcut durumu ve geleceği hakkındaki söylentilere değinildi. Sırrı Süreyya Önder'in heyette yer almaması ve Ahmet Türk'ün durumu sorulduğunda, son görüşmeye Pervin Buldan ve avukat olarak Özgür Erol'un katıldığını belirtti. Heyetin önümüzdeki dönemdeki ihtiyaçlara bağlı olarak parti kurulları tarafından yeniden şekillendirilebileceğini, bu ihtiyaçların sürecin nasıl gelişeceği, hangi adımların atılacağı ve heyette hangi niteliklere sahip kişilere ihtiyaç duyulacağı ile ilgili olduğunu söyledi. Şu ana kadar herhangi bir düzenleme yapılmadığını da sözlerine ekledi.
DEM Parti yetkilisinin bu detaylı analizleri, partinin hem temel prensiplerini hem de güncel siyasi başlıklara yaklaşımını açıkça ortaya koyuyor. Özellikle yeni anayasa sürecine dair duruşu, kimlik ve vatandaşlık konusundaki hassasiyeti ve af yerine infaz yasası düzenlemelerine odaklanması, önümüzdeki dönemde de bu partinin siyasi tartışmalardaki rolünün şekillenmesinde etkili olacak gibi görünüyor.