Deniz Zeyrek Analizi: Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in Tartışmalı Sözleri, İmamoğlu'na Yönelik Operasyonlar ve Ekonomik Çıkmaz
Gazeteci Deniz Zeyrek'in bir yayındaki analizine göre, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in kız ve erkek öğrencilerin ayrı okullara gitmesi isteği tartışma yaratırken, İmamoğlu'na yönelik soruşturmaların siyasi hedef taşıdığı öne sürülüyor. Ekonomi...
Gazeteci Deniz Zeyrek'in bir YouTube yayınında yaptığı güncel değerlendirmeler, Türkiye'nin eğitim sisteminden siyasete, ekonomiden yargıya kadar pek çok alandaki çalkantılı gündemini mercek altına aldı. Analizde öne çıkan başlıklar arasında Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in tartışmalı sözleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik operasyonlar ve ülkenin derinleşen ekonomik sıkıntıları yer alıyor.
Yayın, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in "bazı veliler kız ve erkeklerin aynı okula gitmesini istemiyor" şeklindeki açıklamasına odaklanarak başlıyor. Deniz Zeyrek, bu açıklamayı "anlamak çok zor" olarak nitelendiriyor ve Bakan'ın başka hiçbir sorununun olmadığını ima ediyor. Zeyrek'e göre, Bakan'ın "aklı fikri başka yerlerde" ve sürekli kadını "cinsel obje olarak gördüğü" izlenimi ediniyor. Küçük çocukların birlikte okumasının ne sakıncası olduğunu sorgulayan Zeyrek, 6 yaşındaki kız çocuklarının bile evlendirilebilecek gibi görüldüğü bir zihniyetin, kızlarla erkeklerin bir arada okumasını sorun etmesinin şaşırtıcı olmadığını belirtiyor. Zeyrek, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in olduğu bir ortama kızını göndermek istemeyeceğini, hatta Tekin öğretmen olsa kızını onun sınıfına göndermeyeceğini, çünkü "kafası başka şekilde çalıştığını" ifade ediyor. Bu bakış açısını "cinsiyetçi" ve "cinsel açıdan bakan" olarak değerlendiren Zeyrek, bilimle, matematikle, temel bilimlerle uğraşılması gerekirken cinsiyetle uğraşılmasını eleştiriyor.
Eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumun vahametine dikkat çeken Zeyrek, iktidar değiştiğinde eğitim sistemini toparlamanın "en büyük sorunlardan biri" olacağını ve ayağa kaldırmanın zorlaşacağını öne sürüyor. Ancak "bu zihniyetten kurtulunca" toparlanabileceği umudunu dile getiriyor. Yayında, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin tarikat ve cemaatlerin Çedes projesi kapsamında okullara gönderdiği "abiler ve ablalar" tarafından çocukların beyninin yıkandığından şikayetçi oldukları bir anekdot da yer alıyor. Boğaziçi Üniversitesi'ne çağrılan konuşmacılar üzerinden ilahiyat alanında daha yetkin isimler varken yapılan tercihler sorgulanıyor. Bu zihniyetin belirlediği okullara çocuk göndermenin "büyük cesaret işi" olduğu yorumu yapılıyor.
Eğitim sisteminin pratik sorunları da dile getiriliyor. CHP Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır'ın açıklamalarına göre, okulların çoğunda temizlik malzemelerini ve ihtiyaçlarını veliler ve belediyeler karşılıyor. Ülkede 1 milyon öğretmen açığı olduğu belirtilirken, Cumhurbaşkanı'nın Maarif Vakfı'na bütçeden 7 milyara yakın para ayırması eleştiriliyor. Ayrıca Yunus Emre Vakfı'nda yaşanan ve 700 milyon liraya yakın paranın "çalındığı, soyulduğu" öne sürülen olay ve sorumluların paralarla hayatını yaşaması da gündeme getiriliyor.
Yayında ayrıca ülkenin içinden geçtiği siyasi süreç ve yargı pratikleri üzerine çarpıcı değerlendirmeler yapılıyor. Deniz Zeyrek, Ekrem İmamoğlu'na yönelik "operasyonlar"ın ve soruşturmaların "çıkar amaçlı İmamoğlu suç örgütü" başlığı altında yürütülmesinin inandırıcı olmadığını belirtiyor. Özellikle İmamoğlu'nun ikinci telefonu olduğu iddialarının "bulunmamış da şimdi bulunmuş" gibi sunulmasını "Graham Bell'in telefonu icadı gibi" yorumluyor. Özgür Özel'in açıklamalarına atıfta bulunarak, söz konusu telefon numarasının 5 senedir hiç kullanılmadığı, sekretere yönlendirildiği ve fiziksel bir cihazı olmadığı için içinde hiçbir şey bulunmadığı bilgisi paylaşılıyor. Analist, bu operasyonlardaki taktiğin, önce birinin kriminalize edilmesi, sonra onunla görüşen herkesin kriminalize edilmesi şeklinde ilerlediğini iddia ediyor. Görüşen kişilerin (CHP iletişim başkanı, Medya A.Ş. başkanı, gazeteciler) işleri gereği görüştüğünü ve bunun doğal olduğunu vurguluyor. Zeyrek, Özgür Özel'in mitingde söylediği iddia edilen "Telefonu bulan Graham Bell bile sizin kadar sevinmedi" sözüne atıfta bulunarak bu durumu ti'ye alıyor.
İmamoğlu'na yönelik bu adımların ekonomi üzerindeki etkisine de değiniliyor. Mehmet Şimşek'in Katar'daki bir ekonomi forumunda "İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ardından yatırımcılar Türkiye'ye dönme konusunda tereddütlü görünüyor ne yapacaksınız?" şeklinde bir soruyla karşılaştığı ve yuvarlak bir cevap verdiği aktarılıyor. Eski bir AK Partili olan Nihat Zeybekçi'nin bile İmamoğlu'nun tutuklanmasının ekonomiyi etkilediğini kabul ettiği belirtiliyor. Analist, siyasi iktidarın "ülke ekonomisinin batmasını bile göze almış" şekilde bu operasyonları sürdürmeye devam ettiğini öne sürüyor.
Ekonomi ve enflasyon gündemi de yayın boyunca önemini koruyor. Merkez Bankası'nın 2025 için %24, 2026 için %12, 2027 için ise %8'lik enflasyon tahminleri aktarılıyor. Deniz Zeyrek bu hedefe ulaşılmasını "zor" olarak nitelendiriyor. %40'ın üzerindeki mevcut enflasyondan %24'e inebilmek için aylık enflasyonun eksiye düşmesi gerektiğini, ancak bunun henüz 2.5'in altına bile düşmediğini belirtiyor. Gıda fiyatlarında artış olacağı yönündeki Merkez Bankası Başkanı'nın açıklamasıyla %24 hedefinin yalan olduğunu iddia ediyor.
Asgari ücret tartışması da gündemde. CHP lideri Özgür Özel'in Temmuz ayında ara zam için sendikalarla görüşerek çalışma başlatacakları açıklaması destek buluyor. Zeyrek, işçi sınıfının sesini çıkarması ve taleplerini duyurması gerektiğini vurguluyor. Çalışma Bakanı'nın asgari ücrete zamın gündemlerinde olmadığını söylemesine rağmen, halkın 22.000 lirayla geçinemediği gerçeğinin ortada olduğunu belirtiyor. Mehmet Şimşek'in, zamın halkın harcamalarını artırarak enflasyonu yükselteceği gerekçesiyle direnebileceğini ancak işçi sınıfının birleşmesi halinde zammın kaçınılmaz olabileceğini ifade ediyor.
Yargıdaki sorunlar ve hukukun uygulanması da kritik bir konu olarak ele alınıyor. Ertan Yıldız'ın ikinci defa etkin pişmanlıktan yararlanarak tahliye olduğu (veya ev hapsinde olduğu – bu konudaki bilginin net olmadığı belirtiliyor), "zincirin zayıf halkalarını bulup itirafçı yapma" taktiğinin devamı olarak yorumlanıyor. Borsa manipülasyonu operasyonu kapsamında eski AK Partili milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu'nun eski eşi Ünsal Ban'ın kaçarken yakalanması olayı hatırlatılıyor. Zeyrek, Zehra Hanım'a "hiçbir şey olmadığını", sanki her şeyi Ünsal Ban yapmış gibi bir algı yaratıldığını ve AK Partili olduğu için zenginliğinin kaynağının sorgulanmadığını öne sürüyor.
Eylem Tok davasında ölen Oğuz Murat Acı'nın ailesinin Eylem Tok'un eşi hakkındaki şikayetini geri çekmesi, yayında üzüntüyle karşılanıyor. Bunun "Ortadoğu'ya özgü yöntemlerle" sorunu çözmek olduğunu, para karşılığında şikayetten vazgeçildiğini iddia ediyor. Aile şikayetten vazgeçince davanın sadece kamu davasına döneceğini, tazminat yoluyla süreç devam etseydi cezalandırma konusunun süreceğini belirtiyor. Türkiye'de kalsalardı ceza almayacaklarına dair ABD'deyken yapılan yorumları hatırlatıyor ve Kızılay başkanı ve Somali/Sudan Cumhurbaşkanı'nın oğulları gibi örnekleri vererek Türkiye'de kimsenin cezaevinde bir gün bile yatmadığını iddia ediyor. Hayatını kaybeden gencin annesinin, oğlunun maddi ihtiyacı olmadığını (lüks aracı, kira gelirleri, annesinin yanına taşınması) belirtmesine rağmen şikayetin geri çekilmesini, paranın bir "zaaf" olabileceği şeklinde yorumluyor.
Diğer bazı gündem maddeleri de yayında kısaca değerlendiriliyor: Tunceli Valisi'nin PKK liderlerinin anılmasına izin vermediği için merkeze çekilmesi girişimi ve İçişleri Bakanlığı'nın valiyi emrine alması. Bu durumun, çözüm sürecindeki hatalara dönüş ve iktidarın kendi tabanını bile ikna edemediğinin göstergesi olduğu iddia ediliyor. Cumhurbaşkanı'na ordudan ihraç yetkisi veren düzenlemenin tepkiler üzerine torba yasadan çıkarılması ancak ileride tekrar gündeme gelebileceği endişesi. Belediyelere kayyum atama tartışmaları ve iktidarın büyükşehir yasasını kendi aleyhine dönünce değiştirmek istemesi. Meclis'in çoğunluk sağlanamadığı için çalışamaması ve milletvekillerinin "rehavet" içinde olması. Üsküdar Belediyesi'ne gelen hacizlerin eski belediye başkanı Hilmi Türkmen'in kendi borcu olduğunun ortaya çıkması. Çevre Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un 2B arazilerini kayıt altına alma projesi ve imar affı hatasının tekrarlanmaması gerektiği uyarısı. İstanbul'daki özel halk otobüsleri sorununun, otobüsçülerin hizmeti durdurmasıyla çözüldüğü.
Tüm bu gelişmelerin yaşandığı bir ortamda, Deniz Zeyrek, ülkenin geldiği noktada "bedeli biz ödüyoruz" diyerek halkın ödediği vergilere, emeğe yazık olduğunu, siyasi amaçlar uğruna bu paraların çarçur edildiğini vurguluyor. Yargı darbesi ve otoriterleşme gibi konuları takip etmenin önemine değinmekle birlikte, sokaktaki vatandaşın ekonomik krizi (kira ödeyememe, genç işsizliği vb.) unutmasının hayati olduğunu ve muhalefetin bu sorunları da güçlü bir şekilde dile getirmesi gerektiğini belirtiyor.
Yayın, ülkenin karşı karşıya olduğu çeşitli sorunları ve bu sorunlara yönelik siyasi yaklaşımları eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirerek sona eriyor.