Diyanetin Yeni Kur'an Mealleri Düzenlemesi: "Engizisyon Gibi" Yorumlar ve Hedefteki İsimler

Diyanetin Yeni Kur'an Mealleri Düzenlemesi: "Engizisyon Gibi" Yorumlar ve Hedefteki İsimler

eni bir yasal düzenlemeyle Diyanetin Kur'an meallerini toplatma ve imha etme yetkisi tartışılıyor. Kaynakta "engizisyon" benzetmesi yapılan düzenlemenin detayları ve olası etkileri derinlemesine inceleniyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden Perşembe gecesi torba yasaya eklenen çarpıcı bir düzenleme, din çevrelerinde ve kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Yeni maddeye göre, Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu, Kur'an-ı Kerim meallerini veya tercümelerini inceleme yetkisi kazanıyor. Bu incelemeler, Diyanetin kendisinin talebiyle, diğer kamu kurumları veya özel kişi ve kuruluşların başvurusu üzerine ya da resen (kendiliğinden) yapılabilecek. Kaynakta, bu durum "çok kaba bir tabirle ipini koparan[ın] piyasadaki Kur'an-ı Kerim meallerini ya da tercümelerini ispiyonlayabileceği" şeklinde yorumlanıyor.

Yapılacak inceleme sonucunda, Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından "İslam dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı olduğu" tespit edilen yayınlar hakkında önemli kararlar alınabilecek. Kurulun bu tespiti sonrası Diyanet, yetkili yargı merciine başvuracak. Yargı kararı üzerine, basılı yayınların basım ve yayımı durdurulacak, dağıtılmış olanlar toplatılacak ve imha edilecek. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) İnternet ortamındaki yayınlar için ise yine başkanlığın başvurusuyla yetkili yargı merci, içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verebilecek. Bu kararlar, gereği yapılmak üzere erişim sağlayıcıları birliğine gönderilecek. Yargı kararlarına veya başkanlığın talebinin reddine itiraz yolu açık olsa da, itiraz üzerine verilen karar kesin olacak ve bu süreç sadece iki hafta içinde tamamlanmak zorunda.

Düzenlemenin bir diğer önemli boyutu ise yeni basılacak mealleri etkiliyor. Bir meal hazırlayıp piyasaya sürmek isteyen yayınevleri, bandrol için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvurduğunda, bu meallerin de Diyanet'e havale edileceği ve Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından inceleneceği anlaşılıyor. Kurul beğenirse bandrol verecek, beğenmezse bandrol verilmeyecek ve o meal yayınlanamayacak. Kaynakta, bu durumun "Din İşleri Yüksek Kurulu diye bir yüksek bir kurul[un] beğendiğini beğenmediğini[n] nedir kıstas[ının] islam dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı olmak [olduğu] nedir bu kim belirliyor bunları" sorularını akla getirdiği belirtiliyor.

Bu düzenlemenin getireceği sonuçlar hakkında yapılan yorumlar oldukça sert. Makalenin dayandığı kaynakta, uygulamanın tam adıyla bir "engizisyon" olduğu ifade ediliyor. Eğer Din İşleri Yüksek Kurulu bir meali beğenmezse, o kitaba ulaşılamayacağı, hatta internet ortamında bile VPN gibi yöntemlerle ancak okunabileceği gibi akıl almaz bir durumun ortaya çıkacağı endişesi dile getiriliyor. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) Düzenlemenin, daha önce Diyanet'in İhsan Eliaçık'ın Kur'an mealini toplatmak istemesi ancak mahkemenin bu talebi reddetmesi üzerine Diyanet'in "meal avcılığına çıktığının" ve bu kanunu geçirdiğinin bir göstergesi olduğu öne sürülüyor. İhsan Eliaçık'ın mealinin bu yasa kapsamında hedef alınacağı anlaşılıyor.

Geleneksel Sünni anlayışta "ruhban sınıfı yoktur", "herkes İslam'ı istediği gibi yaşamakta hürdür" denilirken, gelinen noktanın Türkiye'de Diyanet içerisinde bir tür "Vatikan inşa ediliyor" gibi olduğu benzetmesi yapılıyor. Bu durumun, hangi mealin İslam'a uygun olduğuna karar verme yetkisini bir kuruma vermesi açısından düşündürücü olduğu vurgulanıyor. Burada söz konusu olanın, dinsizlik propagandası yapan değil, kendini yetkin gören ve Kur'an'ı Arapça bilgisini kullanarak günümüz Türkçesine çevirmeye çalışan kişiler olduğu belirtiliyor. Geçmişte popüler olan Ali Bulaç'ın mealinin bile toplatma kararı gelip gelmeyeceği konusunda şüphe dile getiriliyor.

Sadece İhsan Eliaçık değil, Mustafa İslamoğlu'nun, Mustafa Öztürk'ün ve başka isimlerin meallerine de el koymaya kalkılacağı ve yeni basımlara izin verilmeyeceği ihtimali üzerinde duruluyor. Bu meallerin sanki yakılacağı endişesi dile getirilirken, bu eylemin laiklik iddiasındaki Türkiye Cumhuriyeti içerisinde yapılacak olmasının düşündürücü olduğu belirtiliyor. Özellikle https://www.avazturk.com gibi platformlarda bu tür yasal düzenlemelerin toplumsal yansımaları ve ifade özgürlüğü üzerindeki etkileri geniş yankı bulabilir. Kaynakta, Profesör Mustafa Öztürk'e atıf yapılarak, Mustafa Öztürk'ün kendi meallerini kendisinin yakacağını söyleyerek isyan ettiği bilgisi veriliyor. Sadece Mustafa Öztürk'ün değil, başka isimlerin de bu konuda çok tedirgin olduğu ekleniyor.

Bu düzenlemenin, önceki Diyanet İşleri Başkanları Ali Bardakoğlu ve Mehmet Görmez'in döneminde böyle bir şeye yanaşılmayacağı, onların döneminde bu tür uygulamaların olmadığı belirtilerek, mevcut başkan dönemindeki farklılıklar vurgulanıyor. Hatta AKP iktidarı öncesindeki Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz zamanında böyle bir kararın asla alınamayacağı, alınsaydı "Kur'an'ı yasaklıyorlar" diye kıyamet kopacağı hatırlatılıyor. Kaynakta, bugünkü meal yasaklamanın, vaktiyle "Kur'an'ı yasaklıyorlar" iddialarından (kaynak, bu iddiaların doğru olmadığını düşünüyor) hiçbir farkı olmadığı ifade ediliyor.

Kaynakta, mevcut Diyanet örgütlenmesinin, özellikle belirli Nakşibendi çevreleri tarafından önemli kadroların doldurulduğu ve bu çevrelerin, kendi Kur'an anlayışlarının dışındaki yorumların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ulaşmasını engelleme kararlılığında oldukları iddiası dile getiriliyor. Bu durumun, çok dar bir İslam yorumunu, bir Kur'an tercümesini tüm topluma devlet diliyle dayatma çabası olduğu ve uymayanın müsadere edilip yakılacağı şeklinde yorumlanıyor. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) Bu hızla giderse, yarın öbür gün belirli ilahiyatçıların veya kişilerin "bu Müslüman değil", "İslam'ın temel ilkelerine aykırı hareket ediyor" denilerek Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından "aforoz" edilmeye başlanması halinde hiç şaşırılmaması gerektiği uyarısı yapılıyor.

Karşı karşıya olunan durumun çok garip olduğu ve bu duruma en çok dindarların itiraz etmesi gerektiği vurgulanıyor. Dinle çok fazla haşır neşir olmayan insanları da ilgilendirdiği ancak en çok dindarları, kendilerine dar bir İslam yorumu dayatılması karşısında "olur mu böyle şey" demeleri gerektiği belirtiliyor. Ancak bu tepkinin çok fazla oluşmayacağı ve faturanın, Kur'an'ı günümüz Türkçesiyle düzgün çevirmeye ve anlatmaya çalışan ilahiyatçılara kesileceği öngörülüyor.

Sonuç olarak, yeni yasal düzenlemenin Kur'an meallerini Diyanet'in süzgecinden geçirme ve onaylamadıklarını imha etme yetkisi vermesi, kaynakta "engizisyon gibi" bir yaklaşım olarak nitelendiriliyor. Bu durumun, belirli bir dar yorumu topluma dayatma çabası olduğu, geçmişteki iddialarla benzerlik taşıdığı ve gelecekte kişilere yönelik "aforoz" gibi uygulamalara yol açabileceği endişeleri dile getiriliyor. Buna rağmen, insanların Kur'an'ı çağdaş bir şekilde okumanın ve öğrenmenin yollarını bulacaklarına dair bir inanç da ifade ediliyor. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.)