Ekrem İmamoğlu Soruşturmasında Korkunç Gerçek Ortaya Çıktı!
Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Mehmet Pehlivan'ın tutuklanmasıyla patlak veren MASAK raporu skandalında şok eden iddialar ortaya çıktı. Eski MASAK İkinci Başkanı Ramazan Başak'ın Tele1'deki açıklamaları, raporların savcılık talepleri doğrultusunda manipüle...
Türkiye kamuoyu, adli süreçlerin ve devlet kurumlarının işleyişine dair endişeleri artıran, eşi benzeri görülmemiş bir skandalın tam ortasında. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Mehmet Pehlivan'ın yakın zamanda tutuklanması, gözleri doğrudan Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından hazırlanan raporlara çevirdi. Pehlivan'ın tutuklanmasının hemen ardından ortaya atılan şok edici iddialar, adaletin temellerini sarsacak nitelikte. Bir devlet kurumunun, savcılık talepleri doğrultusunda "yalana bulaştığı" iddiaları, yargı bağımsızlığına dair derin şüpheler uyandırırken, bu durumun ardındaki gerçekler titizlikle incelenmeyi bekliyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in aktardığına göre, avukat Mehmet Pehlivan, bizzat kendisine sunduğu son MASAK raporunun "yüzde 70'inin yalan olduğunu kanıtlayan" bir çalışma yaptığını belirtmiş. Pehlivan, raporun sarı ve mavi ile işaretlenmiş bölümleri olduğunu, sarıların "doğru hareketler", mavi kısımların ise "iftira" olduğunu ifade etmiş. Pehlivan'ın Özgür Özel'e aktardığı en sarsıcı cümlelerden biri ise, "İlk kez MASAK bir şekilde yalana bulaştı" ve "MASAK TÜİK gibi olmuş hocam" ifadeleri oldu. Avukat Pehlivan'a raporun bu çelişkili içeriği sorulduğunda, iddiaya göre kendisine "Yapay zeka bazen hata yapıyor" cevabı verilmiş. Bu akıl almaz savunma, insanların özgürlüklerini tehdit eden, siyasi yasaklar koyarak seçimlere katılmalarını engellemeye çalışan ve hatta aile üyelerini hapse atan kararların arkasında "yapay zeka hatası" gibi bir gerekçenin sunulmasını kamu vicdanına havale ediyor. Ortada somut bir kanıt olmamasına rağmen suç üretme çabası olduğu ve MASAK'a belirli bir rapor hazırlaması için baskı yapıldığı iddiaları ayyuka çıktı.
Bu korkunç iddiaların yankıları sürerken, Tele1 ekranlarında flaş bir gelişme yaşandı. MASAK'ın eski İkinci Başkanı Ramazan Başak, İnan Demirel'in sunduğu "Asıl Mesele" programına katılarak kamuoyunu şoke eden açıklamalar yaptı. Başak, 17 Mart 2025 tarihli rapora kadar düzenlenen mali analiz raporlarında "hiçbir suç isnadı olmadığını" net bir dille belirtti. Ancak ilginç bir şekilde, 19 Mart'tan sonra kamuoyunda ve yandaş medyada "rüşvet, terörün finansmanı, yolsuzluk, nitelikli dolandırıcılık" gibi suçlamaların dillendirilmeye başlandığına dikkat çekti. Ramazan Başak, MASAK raporlarının temel amacının, incelenmesi istenen veya şüphe duyulan kişi ve şirketlerin parasal hareketlerini ve mali varlık dökümlerini ortaya koymak olduğunu, kesinlikle bir "suç isnadı" içermediğini vurguladı. Kamuoyunda tartışılan bu iddiaların derinlemesine incelenmesi gerektiği uzmanlarca vurgulanırken, Türkiye gündemini meşgul eden bu tarz kritik gelişmeleri anbean takip etmek için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Başak, çok nadir durumlar dışında, MASAK raporlarının suç isnadında bulunmadığını, suç isnadının ve değerlendirmesinin Cumhuriyet Savcılığı'nın görevi olduğunu belirtti. Bu duruma tek istisna olarak Dilan Polat olayını örnek gösteren Başak, Polatlar olayında dahi mali analiz raporlarını hazırlayan ekibin yalnızca "aklama şüphesi" duyduğunu ifade ettiğini, bunun üzerine savcılığın ikinci bir inceleme yaptırdığını ancak söz konusu kişilerin daha sonra serbest bırakıldığını hatırlattı. Oysa İmamoğlu ve belediye soruşturmasında, özellikle 17 Mart 2025 tarihli rapora kadar hiçbir suç isnadı yokken, ikinci raporda "suç isnadının üretildiğini" iddia etti. MASAK'ın 6 Nisan'daki açıklamasında da bu raporların amacının suç isnadı yapmak olmadığını teyit etmesi, çelişkileri daha da büyüttü. Ramazan Başak, Mehmet Şimşek'in de bu durumun içinde olduğunu belirterek, Maliye Bakanlığı'na bağlı olan MASAK üzerindeki siyasi baskının boyutlarını gözler önüne serdi.
Bu iddialar sadece MASAK'ın bağımsızlığına gölge düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda insanların temel hak ve özgürlüklerinin nasıl tehdit altında olduğunu da gösteriyor. Siyasi yasaklarla seçimlere katılmanın engellenmeye çalışılması, özgürlüklerin elinden alınması ve hatta kişilerin aile üyelerinin (çoluk çocuğu, ailesi, yakınları, iş arkadaşları) gözaltına alınıp hapsedilmesi gibi akıl almaz uygulamalar yaşanıyor. Programın ilerleyen dakikalarında, Dede Korkut hikayelerindeki Deli Dumrul'un kendi canı pahasına eşinin canını kurtarmaya çalışması gibi derin kültürel bağlamlara atıf yapılarak, Türk toplumunda ailenin kutsallığına vurgu yapıldı. Bu kutsal değerlerin dahi "itirafçılık zorlamaları" adı altında tehdit edildiği, bir itirafçının ifadesi sonrası Spor AŞ Genel Müdürü'nün oğlu ve yeğeni hakkında tutuklama kararı istenmesinin "çok yaralayıcı" olduğu belirtildi.
Tüm bu gelişmelerin ışığında, eski MASAK İkinci Başkanı Ramazan Başak'ın Tele1 yayınında yaptığı açıklamalar, MASAK raporu skandalının boyutlarını gözler önüne serdi. Başak, ortadaki raporun önceki raporla bariz bir şekilde çeliştiğini ve en sarsıcı iddiasını dile getirdi: İkinci raporun, "savcılığın istemleri doğrultusunda hazırlandığının anlaşıldığını" belirtti. Türk Ceza Kanunu'nun 282. maddesi kapsamında ciddi suçlamalar doğurabilecek bu durum, bir devlet kurumunun siyasi amaçlarla manipüle edildiği yönündeki şüpheleri artık bir iddiadan öteye taşıyor ve yargılamayı bekleyen büyük bir "suç üretme" çabasının işaretlerini veriyor. Bu, Türkiye'nin yargı tarihindeki en büyük manipülasyonlardan biri olarak kayıtlara geçebilir.