Ekrem İmamoğlu'nun Diploma Davası Şoke Etti
Ekrem İmamoğlu'nun diploma davası siyaset gündemine bomba gibi düştü! İstanbul Üniversitesi'nden beklenen belgeler gelmeden mahkeme heyetinin dağıtılması akıllarda soru işareti bıraktı. Bu kritik hamle ne anlama geliyor?
Türkiye siyasetinin kalbi, son günlerde adeta soluksuz bir gerilime sahne oluyor. Kamuoyunun yakından takip ettiği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diploma davasında yaşanan akıl almaz gelişmeler, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesi üzerine gölgeler düşürdü. Sürecin her adımında yeni bir muamma ile karşılaşan bu dava, nihayetinde öyle bir noktaya geldi ki, kulislerdeki fısıltılar yerini şaşkınlık dolu haykırışlara bıraktı. Adeta bir satranç tahtasına dönen siyaset arenasında atılan son hamle, herkesi şoke ederken, ardındaki sır perdesi büyük bir merak konusu haline geldi.
Her şey, 18 Mart'ta Ekrem İmamoğlu'nun 31 yıllık diplomasının iptal edilmesiyle başladı. İmamoğlu, bu kararın "usulsüzce iptal edildiğini" belirterek, İstanbul İdare Mahkemesi'ne kararın iptali için dava açtı. Avukatları, kararın tebliğ edilmesinin ardından ancak 49 gün sonra hukuki süreci başlatabildi. Davaya bakan İstanbul 5. İdare Mahkemesi, bu karmaşık süreçte ilk adım olarak İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu'ndan ve rektörlüğünden, iptal kararı ile yatay geçiş mevzuatlarına ilişkin tam 23 adet dosyayı talep etti. SÖZCÜ Televizyonu'ndaki yorumcunun aktardığına göre, mahkeme, "bu belgeleri isteyen neye dayanak aldınız bakalım bu diplomayı iptal ederken" diye adeta üniversiteye sorular sormuştu. Ancak üniversite yönetimi, mahkemeye gönderdiği yazıda, istenen bilgi ve belgeler için 30 günlük ek süre talep etti.
Ancak davanın seyrini tamamen değiştiren ve kamuoyunda büyük yankı uyandıran gelişme, tam da bu ek süre talebinin ortasında yaşandı. Belgeler üniversiteden henüz mahkemeye ulaşmadan, İmamoğlu'nun diploma iptaline karşı açtığı davaya bakan mahkeme heyeti adeta apar topar dağıtıldı. SÖZCÜ Televizyonu'ndan aktarılan bilgilere göre, mahkeme başkanı Recep Şendil ve üye Gün Yazıcı görevden alınarak Bölge İdare Mahkemesi'ne atandı, heyette yalnızca Neslihan Demir'in kaldığı belirtildi. Ekrem İmamoğlu, yaşanan bu duruma ilişkin sert tepki göstererek, "35 yıllık diplomamı geçersiz ilan etmek üzere kimileri adeta seferberlik ilan ettiler," ifadelerini kullanmıştı. İmamoğlu ayrıca, tüm dertlerinin "benim Erdoğan’ın karşısında seçime girmemi engellemek" olduğunu vurgulamış, "aparat gibi kullandığın hiçbir kişiden de kurumdan da korkmuyorum, hepsi milletin karşısında haddini bilecek günü geldiğinde" diyerek adeta meydan okumuştu. Yargıdaki bu kritik hamle ve benzeri gelişmelere dair daha detaylı bilgi ve analizler için, Türkiye'nin gündemini yakından takip eden kaynaklardan biri olan https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz. İmamoğlu, "Bunların aklı yarın sizin tarlanıza çöker, yarın sizin tapınızı elinizden alır," sözleriyle de halkı adeta uyarmıştı.
SÖZCÜ Televizyonu'ndaki yorumcu, bu gelişmeyi "belgeler de daha gelmeden oluyor bunlar" diyerek durumun vahametine dikkat çekiyor. Yorumcu, mahkemenin üniversiteden dayanak belge istemesi ve normal seyrinde ilerlemesi gerekirken, heyetin dağıtılmasının yargı bağımsızlığı açısından endişe verici olduğunu belirtiyor. Ayrıca, izin ve güvenceye vurgu yaparak "yargının sıklıkla vurguladığımız üzere kulisi olmaz, az sonrası olmaz" diyerek sürecin şeffaflığı ve dürüstlüğü konusundaki eleştirisini dile getiriyor. Yayın sırasında, bir "IB soruşturması" hareketliliği olduğu söylentisinin de teyit edilmeye çalışıldığı ve teyit edilirse ekranlara yansıyacağı bilgisi verildi, ancak kesin bir detay sunulmadı. Bu durum, davanın sadece diploma iptali meselesi olmaktan çıkıp, çok daha geniş siyasi hesaplaşmaların bir parçası haline geldiği yönündeki yorumları güçlendiriyor.
Peki, belgeler gelmeden mahkeme heyetinin dağıtılması ne anlama geliyor? Bu kritik hamle, SÖZCÜ Televizyonu'ndaki yorumcunun da işaret ettiği gibi, davanın hukuki bir süreçten öte, siyasi bir müdahaleye dönüştüğü iddialarını güçlendiriyor. İmamoğlu'nun "kul hakkı yediler" ve "bütün dertleri benim Erdoğan’ın karşısında seçime girmemi engellemek" sözleri, bu adımların arkasındaki niyetin seçim hesaplaşması olduğu yönündeki kuvvetli inancı pekiştiriyor. Zira yorumcu, Ekrem İmamoğlu'nu mevcut hükümete muhalif, yargıda ve ekonomide atılan adımları doğru bulmayan herkes için bir cumhurbaşkanı adaylığı olarak niteliyor. Yorumcunun da ifade ettiği gibi, milletin "etkin sabır" gösterdiği, ancak emeklide ve asgari ücretlide sabrın kalmadığı bir dönemde, bu türden siyasi müdahaleler, beklenenin aksine ters tepebilir. Geçmişte benzer yargı süreçlerinin nasıl sonuçlandığına dair örtülü göndermelerle, "bu milletin bu zulmü kabul etmeyeceği, ceza vereceği" ve "en sonunda da Allahu Teala'nın cezalandıracağı" vurgulanıyor. Bu akıl almaz hamle, yargının bağımsızlığına ve adalete olan güvene indirilen bir darbe olarak kayıtlara geçerken, aslında Ekrem İmamoğlu'nun siyasi kariyerini engelleme amacı taşıyanların, sandıkta ve tarihin önünde çok daha büyük bir hezimetle karşılaşma ihtimalinin kapılarını aralıyor! Zira asıl gaye, adeta bir kumpasla, Ekrem İmamoğlu'nun önünü kesmek gibi görünse de, bu durum, halkın vicdanında derin yaralar açarak, beklenmedik bir siyasi dalgayı tetikleyebilir ve İmamoğlu'nu daha da güçlendirebilir.