Fatih Altaylı'nın Tutuklanmasıyla Başlayan Küresel Gerilim: Türkiye Bir Felaketin Eşiğinde mi?

Fatih Altaylı'nın Tutuklanmasıyla Başlayan Küresel Gerilim: Türkiye Bir Felaketin Eşiğinde mi?

Gazeteci Fatih Altaylı'nın şaşırtıcı tutuklanması, Orta Doğu'daki nükleer tesis saldırıları ve Hürmüz Boğazı kriziyle birleşince dünya yeni bir savaşın eşiğine mi sürükleniyor? Dünya liderlerinin çelişkili açıklamaları, yapay zeka ürünü sahte görüntüler..

22 Haziran Pazar sabahı, Türkiye'yi sarsan bir haberle güne uyandık: Deneyimli gazeteci Fatih Altaylı tutuklandı. Serdar Akinan'ın ifadelerine göre, bu gelişme her ne kadar beklenen bir durum olsa da derin bir üzüntüye yol açtı. Akinan, Altaylı hakkında yöneltilen 'Cumhurbaşkanına ölüm tehdidi' suçlamasının akla aykırı olduğunu, hatta küçücük bir çocuğun bile bu konuşmayı dinlese bunun tehdit içermediğini anlayabileceğini belirtti. Ona göre bu tutuklama, açıkça siyasi bir operasyon ve halkın haber alma hakkının gasp edilmesiydi; Türkiye'de susturulan seslere bir yenisi daha eklenmiş oldu. Ülke içindeki bu karanlık tablo, dünyanın dört bir yanından gelen haberlerle birleşince, insanlığın topyekûn bir felakete doğru sürüklendiği endişesi tavan yaptı. Orta Doğu'da yükselen savaş tamtamları, nükleer bir kıyamet senaryosunu akıllara getirirken, Ankara'daki sessizlik bu kaotik tablonun sadece küçük bir parçasıydı...

Bu küresel kargaşanın merkezinde, Amerika Birleşik Devletleri'nin İran'daki nükleer tesislere düzenlediği saldırı yer alıyordu. Serdar Akinan, Amerikan Genelkurmay Başkanı'nın yaptığı basın toplantısındaki açıklamalara atıfta bulunarak, saldırının büyük bir aldatmacayla gerçekleştirildiğini aktardı. Uçaklar, kalkışta batı yönüne doğru ilerlerken, transponderlarını kapattıktan sonra Akdeniz üzerinden toplam 37 saatlik bir uçuşla hedeflere ulaştı ve üç nükleer santrali bombaladı. Ancak Akinan'ın aktardığı sızan bilgilere göre, Amerikan yönetimi saldırıdan kısa bir süre önce İran'a "vuracağız" bilgisini iletmişti. Fordov Üssü'nden saldırıdan iki gün önce çekilen uydu görüntülerinde bir konvoyun ayrıldığı görülürken, İranlı ve Rus kaynakların da nükleer tesisteki radyoaktif maddelerin ve santrifüjlerin taşındığını belirtmesi, bu saldırının İran'ın nükleer programını aksatacak veya geciktirecek düzeyde anlamlı bir darbe olmadığına işaret ediyordu. Buna karşın, Amerikan kamuoyuna saldırının "muazzam" olduğu ve tesislerin tamamen yok edildiği şeklinde sunulduğu belirtildi. Amerika içinde ise protestolar başlamış, Washington'da kongrede Başkan Trump'ın azli için bir taslak hazırlanıp imzaya açılmıştı. Akinan, nükleer bir tesise saldırmanın savaş ilanı olmadığını Amerikan halkına anlatmanın mümkün olmadığını ifade ederek, demokratların bu saldırıyla ilgili hiçbir şekilde bilgilendirilmemiş olmasının sembolik bir önem taşıdığını vurguladı.

Küresel gerilim, dünya liderlerinden gelen açıklamalarla daha da tırmandı. Putin, dünyanın bir 'Dünya Savaşı'na gittiğini' belirtirken, Medvedev ise 'dünyada birçok nükleer silaha sahip ülkenin İran'a nükleer silah vermeye hazır olduğunu' iddia etti. Kuzey Kore nükleer başlıklı füzelerini sergilemeye başlarken, Pakistan 'nükleer silahlarımın bir kısmını İran'a verebilirim' diyerek kartlarını açıkça masaya koydu. Serdar Akinan, bu durumu 'son derece tehlikeli bir tırmanış' olarak nitelendirdi. Ancak asıl somut ve Türkiye'yi doğrudan etkileyecek tehdit, İran Meclisi'nin oybirliğiyle aldığı kritik bir kararla ortaya çıktı: Hürmüz Boğazı'nın kapatılması. Henüz fiilen kapatılmamış olsa da, Hürmüz Boğazı'nda yoğun bir askeri hareketlilik gözleniyor; hatta Körfez'de bulunan birçok gemi boğazı terk etmeye çalışıyor. Dünyanın petrol arzının %20'sinin geçtiği bu boğazın kapanması, küresel ekonomiyi felce uğratabilir. Akinan, İran'ın bu konuda seçici davranarak, özellikle Avrupa'ya petrol taşıyan tankerleri hedef alabileceğini, bu durumda petrol fiyatlarının varil başına 170-200 dolara fırlayabileceğini belirtti. Bu durum, zaten kırılgan bir ekonomik dengeye sahip Türkiye için yıkıcı sonuçlar doğurabilir; daha fazla detay ve analiz için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

İran'ın İsrail'e yönelik 'niceliksel değil niteliksel' saldırı stratejisi, bölgedeki gerilimi farklı bir boyuta taşıdı. Serdar Akinan, "Heyber Shiken" adlı balistik füzenin kullanılacağının belirtildiğini ve Ben Gurion Havalimanı ile bir biyolojik tesisin vurulduğu iddialarının dolaştığını aktardı. İsrail'den çıkışın yasaklanması ve sızan görüntülerde insanların bavullarıyla şehirlerden kaçmaya çalışması, Netanyahu hükümeti üzerindeki iç baskının arttığına işaret ediyor. Ancak İsrail'in sadece 'hafif yaralılar olduğu' açıklamaları, Akinan'a göre 'hiç inandırıcı gelmiyor'. Öte yandan, ABD'nin bölgedeki üç uçak gemisi gibi ciddi askeri varlığına rağmen, İran tesislerine yapılan saldırının 'ciddi bir çöküş veya programı vazgeçirecek düzeyde' olmadığı belirtildi. Emekli bir hava kuvvetleri albayı tarafından yapılan detaylı analizler, saldırının neden etkili olmadığını ortaya koyarken, atılan 67 GBU 57 bombasının beklenen büyük yangın ve patlama görüntülerini yaratmadığı uydu görüntülerinden anlaşıldı.

Bu küresel karmaşanın ortasında, Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın tavrı dikkat çekiyor. Serdar Akinan, Ankara'nın Amerikan saldırısını 'kınayamadığını', yalnızca 'endişe duyduğunu' belirtmesini eleştirdi. Akinan, bunun Türkiye'nin 'bağımsız bir devletin topraklarına yapılan saldırıyı kınamaktan bile çekindiğini' gösterdiğini ve Rahip Brunson olayının unutulmadığını hatırlattı. Dahası, bilgi savaşlarının da yoğunlaştığı bu dönemde, özellikle gece saldırılarına ait, adeta 'kıyamet günü filmlerini' anımsatan bazı görüntülerin yapay zeka tarafından üretildiği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Akinan, 'gerçekle sahteyi ayırt etmenin zorlaştığını' ancak cep telefonuna çekilmiş gerçek görüntülerin yine de ayırt edilebildiğini belirterek, 'sinema sahnesi gibi olan yanıltıcı görüntülere' kanmamak gerektiğini vurguladı.

Tüm bu gelişmelerin ışığında, durum henüz 'çığrından çıkmış' görünmese de, dünya liderleri ardı ardına açıklamalar yaparken, Serdar Akinan'ın en büyük kaygısı Türkiye'nin iç durumu. Fatih Altaylı'nın tutuklanmasını 'bir dikta rejimi'nin açık bir göstergesi olarak değerlendiren Akinan, 'iki eleştiriyi kaldıramayan, kendi suyunu kaynatan ve sonunu hazırlayan bir rejim haline geliyoruz' uyarısında bulundu. Akinan, ısrarla 'hukukun olmadığı yerde ot bitmez' diyerek, bu temelde hiçbir şey inşa edilemeyeceğinin altını çizdi. Etrafımızın bir 'ateş çemberi' olduğu bu günlerde, iktidarını korumak adına atılan her adımın Türkiye'yi daha da karanlık günlere sürüklediğini savunan Akinan, ancak bu gidişatın bir sonu olduğunu ve bu sonun 'yakın olduğunu' dile getirdi. "Bu devran mutlaka dönecek ve bunun hesabını millet sizden soracak" sözleriyle geleceğe dair çarpıcı bir tahminle noktayı koydu. Türkiye, bölgesel ve küresel fırtınaların ortasında, kendi iç dinamiğiyle de yüzleşmek zorunda kalacak gibi görünüyor. İşte tam da bu noktada, gerçek kıyamet senaryosu uluslararası arenadan değil, bizzat içeriden yükselecek gibi duruyor: Hukukun ve özgürlüklerin ayaklar altına alındığı bir ülkenin, dışarıdaki fırtınaya nasıl direneceği merak konusu. Kaderimiz, hem dünya sahnesindeki gelişmelerle hem de içerideki "diktatörlüğün" yıkılıp yıkılmayacağı ile ilintili olacak.