İmamoğlu'nun Kaderi Yargının Elinde!
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, iptal edilen diploması nedeniyle "zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik" suçundan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası ve "siyasi yasak" talebiyle düzenlenen iddianame, Türkiye gündemine bomba
Türkiye siyasetinin kalbi İstanbul'da atarken, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan bir soruşturma, tüm ülkenin nefesini tutmasına neden olan şok edici bir iddianameyle sonuçlandı. Bu gelişme, sadece İmamoğlu'nun siyasi kariyerini değil, aynı zamanda gelecek seçimler ve Türk siyasetinin genel seyrini de derinden etkileyecek potansiyel taşıyor. Haberimizin devamında, bu tarihi anın perde arkasını, suçlamaların niteliğini ve olası sonuçlarını tüm detaylarıyla ele alacak ve gelişmeleri sizlere aktarmaya devam edeceğiz. Bu kritik sürecin tüm ayrıntılarını, www.avazturk.com olarak en tarafsız ve kapsamlı şekilde sizlere sunmaya devam edeceğiz. Peki, Ekrem İmamoğlu'nun lisans diplomasına ilişkin iddialar nasıl bu noktaya geldi ve şimdi bizi ne bekliyor?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ve uzun süredir kamuoyunun dikkatle takip ettiği soruşturma, nihayet bir iddianameyle tamamlandı. Bu iddianameyle birlikte, görevden uzaklaştırılması gündemde olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında "zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik" suçlamasıyla 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası talep edildi. Suçlamaların vahameti ve istenen cezanın ağırlığı, dosyanın ciddiyetini gözler önüne seriyor. İddianamenin en çarpıcı taleplerinden biri ise, İmamoğlu hakkında "siyasi yasak" getirilmesi oldu. Bu talep, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 53. maddesi uyarınca, kasıtlı bir suçtan mahkumiyet halinde belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasını öngörüyor. Ayrıca, iddianamede, sahte olduğu iddia edilen evrakın TCK'nın 54. maddesi uyarınca müsadere edilmesine de karar verilmesi talep edildi.
Peki, bu soruşturma nasıl başladı ve hangi deliller üzerine inşa edildi? Soruşturma, İmamoğlu'nun lisans diplomasının sahte olduğuna dair ihbarlar ve Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) hazırlanan bir raporun ortaya koyduğu tespitler üzerine harekete geçirilmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bu iddiaları titizlikle inceleyerek, 5 Mart'ta Ekrem İmamoğlu'nun ifadesini almıştı. İddianame, değerlendirilmek üzere Asliye Ceza Mahkemesine gönderilerek yargı sürecinin ilk adımı resmen atılmış oldu.
Başsavcılık, soruşturma kapsamında İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne gönderdiği ilk yazılarda, meselenin kökenine inmişti. Yazılarda, söz konusu dönemde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) faaliyet gösteren yükseköğretim kurumlarından sadece Doğu Akdeniz Üniversitesinin YÖK tarafından tanındığına dikkat çekilmişti. YÖK raporunda yer alan yazışmalar incelendiğinde, yatay geçiş işlemlerinde yabancı ülkedeki yükseköğretim kurumlarının tanınırlığı şartının arandığı açıkça belirtiliyordu. Bu durum, tanınırlığı olmayan University College of Northern Cyprus'tan (UCNC) yapılan yatay geçiş işlemlerinin, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanlığınca YÖK kararlarına uygun yürütülmediğini ortaya koyuyordu.
Başsavcılık yazısında, YÖK Başkanlığının araştırma raporu kapsamında, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanlığı tarafından tanınırlık, yatay geçiş kontenjanları, ilan süreleri ve yatay geçiş kabulüne dair idari işlemlerin YÖK kararlarına aykırı olarak yapıldığının tespit edildiği vurgulanmıştı. Yazıda ayrıca, bahse konu diplomanın Yüksek Seçim Kurulu (YSK) gibi kurumlarda kullanılmaya devam edildiği ve bu kapsamda diplomanın dayanak gösterilerek kurulacak iş ve işlemlerin hukuka aykırı olmaması adına gerekli işlemlerin bir an önce yapılması gerektiği ifade edilmişti. Savcılık, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünden, rapor doğrultusunda diplomanın kullanılması sonucunda doğacak hukuken telafisi mümkün olmayan sonuçlar göz önüne alındığında idari soruşturmanın yürütülmesini veya yürütülen bir idari soruşturma varsa, bahse konu soruşturma raporlarının Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini talep etmişti.
Soruşturmayı derinleştiren Başsavcılık, İmamoğlu'nun İstanbul Üniversitesi'nde gördüğü öğrenime ilişkin tüm belgelerin onaylı suretinin gönderilmesini istedi. Dahası, 12 Eylül 1990'da yatay geçişin kabulüne ilişkin iş ve işlemlerin kim ve kimler tarafından yapıldığının tespiti ile bu kişilerin açık kimlik bilgilerini talep etti. Savcılık, yatay geçişe ilişkin raporda belirtilen tarihlerde benzer yatay geçiş işlemlerinin yapılıp yapılmadığı hususuna ilişkin cevabın da ivedi şekilde gönderilmesini istedi. Tüm bu talepler, soruşturmanın her detayı aydınlatma ve iddiaları tüm yönleriyle araştırma kararlılığını gösteriyor.
Şimdi tüm gözler Asliye Ceza Mahkemesinde. Bu iddianamenin kabul edilip edilmeyeceği ve yargılamanın nasıl seyredeceği, Ekrem İmamoğlu'nun siyasi geleceği için bir dönüm noktası olacak. Eğer mahkeme, Başsavcılığın taleplerini yerinde bulur ve İmamoğlu "zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik" suçundan mahkumiyet alırsa, istenen hapis cezasının yanı sıra, Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesi uyarınca siyasi haklarını kullanmaktan yoksun bırakılması gündeme gelebilir. Bu da, İmamoğlu'nun siyasi arenadaki konumunu tamamen değiştirebilecek, hatta sona erdirebilecek kritik bir gelişme anlamına geliyor. Böylesi bir karar, sadece İmamoğlu'nun değil, aynı zamanda ana muhalefet partisinin ve genel olarak Türk siyasetinin geleceğini de derinden etkileyecek zincirleme reaksiyonlara yol açabilir. Türkiye, bu davanın sonucunu büyük bir merak ve gerilimle beklerken, gelişmelerin her an yeni bir boyut kazanabileceği bu kritik süreçte, www.avazturk.com olarak gelişmeleri sizlere anbean aktarmaya devam edeceğiz.