İsrail'in Suriye'yi hedef alan saldırıları Ortadoğu'yu alevlendiriyor

İsrail'in Suriye'yi hedef alan saldırıları Ortadoğu'yu alevlendiriyor

İsrail'in Suriye'ye yönelik son hava saldırıları, bölgede tansiyonu en üst seviyeye çıkarırken, Türkiye'den peş peşe sert tepkiler ve kritik uyarılar yükseldi. Ankara, bu saldırıları "açık provokasyon" ve "istikrarsızlaştırma politikası" olarak...

Ortadoğu, bir kez daha alarm verici gelişmelerle sarsılıyor ve bu sefer dikkatler İsrail'in Suriye'ye yönelik artan saldırılarında yoğunlaşıyor. Bölgenin kaderini derinden etkileyebilecek bu süreç, Ankara'nın sert ve net tepkileriyle daha da önem kazanıyor. Bu haber, İsrail'in Suriye topraklarına düzenlediği son saldırıların tüm boyutlarını, Türkiye'nin bu saldırılara karşı gösterdiği kararlı duruşu ve uluslararası topluma yaptığı çarpıcı çağrıları detaylıca ele alarak, bölgedeki gerilimin ulaşabileceği vahim boyutlara ışık tutuyor.

Geçtiğimiz günlerde, İsrail, Suriye'nin başkenti Şam'a ve kentin hemen dışındaki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın yakınlarındaki bir "askeri" noktaya hava saldırıları düzenledi. İsrail ordusu, Şam'daki Savunma Bakanlığı'nı da hedef aldığını açıkladı. Bu saldırılardan önce, İsrail, Suriye'nin güneyindeki Dürzilerin yoğun yaşadığı Süveyda'da Şam yönetimine bağlı güvenlik güçlerine yönelik saldırılar gerçekleştirmişti. İsrail, bu saldırıların arkasındaki neden olarak Dürzileri koruma amacını öne sürse de, bu durum, 13 Temmuz Pazar gününden bu yana Dürzi gruplar ve bölgedeki Bedevi aşiretler arasında yaşanan çatışmaları daha da karmaşık hale getirdi. Şam yönetimi, bu çatışmaları sona erdirmek için bölgeye güvenlik güçleri gönderdiğini belirtirken, İsrail ise hükümete bağlı askeri güçlere ait silahların Dürzilere karşı kullanılacağını iddia etti. Bu hava saldırıları, genel olarak bölgede ciddi bir tırmanmaya işaret ettiği yorumlarına yol açtı.

Ankara'dan gelen tepkiler ise İsrail'in bu adımlarının "açık provokasyon" ve "istikrarsızlaştırma politikası" olduğunu net bir şekilde ortaya koydu. Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk, İsrail'in Şam'a yönelik saldırılarını "açık provokasyon" olarak nitelendirirken, Türk askeri birliklerinde herhangi bir olumsuz durum bulunmadığını da ekledi. Aktürk, daha önce de belirtildiği gibi, talep etmeleri durumunda Suriye'nin savunma kapasitesini güçlendirmek ve terörle mücadelesine destek olmak için ellerinden gelen desteği sağlayacaklarını yineledi. Bu bağlamda, bölgesel dengelerin ne denli hassas olduğunu gözler önüne seren bu gelişmeler, https://www.avazturk.com gibi bağımsız haber platformlarının da yakından takip ettiği önemli bir süreci işaret etmektedir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 17 Temmuz'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile yaptığı telefon görüşmesinde İsrail'in saldırılarını gündeme getirdi. Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Erdoğan, İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırılarının "kabul edilemez" olduğunu ve Türkiye'nin Suriye halkına destek vermeyi sürdüreceğini vurguladı. Ayrıca, Suriye'de Dürzilerle sağlanan ateşkesin memnuniyetle karşılandığını belirtti. Cumhurbaşkanı Şara ise Erdoğan'a Suriye'de siyasi birliğin, toprak bütünlüğünün ve egemenliğin korunmasına yönelik destekleri için teşekkür etti. Kabine Toplantısı sonrası da açıklamalarda bulunan Erdoğan, Ankara'nın Suriye'nin parçalanmasına rıza göstermeyeceğini net bir dille ifade ederken, "İsrail'in ipiyle kuyuya inenler çok büyük bir hesap hatası yaptıklarını er ya da geç anlayacaklardır" diyerek sert bir uyarıda bulundu.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 16 Temmuz'da ABD'de BM Güvenlik Konseyi'ne hitap ederken, "İsrail barış istemiyor. İsrail istikrar istemiyor" ifadelerini kullandı. Fidan, gün içindeki bir başka açıklamasında da uluslararası camiayı İsrail'e "Dur" deme çağrısı yaptı. New York'ta basına yaptığı açıklamada ise İsrail'in bölgede bir süredir "fiili istikrarsızlaştırma politikası" izlediğini ve bunu yaparken kendi milli güvenlik önceliklerini esas alıp bölgedeki "hiçbir kurala, kaideye, başka ülkelerin haklarına, egemenliklerine, toprak bütünlüğüne dikkat etmediğini" söyledi. Fidan, bu politikanın önce Gazze'de başladığını, sonra Batı Şeria, Lübnan, İran ve şimdi de Suriye'ye yayıldığını belirtti. Bölge ülkelerinin bu gelişmeleri yakından takip ettiğini, büyük bir koordinasyon içinde olduklarını ve bu durumu tolere etmelerinin mümkün olmadığını vurguladı. Fidan, ABD, Avrupa Birliği ve bölge ülkeleri dahil uluslararası camianın İsrail'e "Dur" demesi gerektiğini yineleyerek, "Aksi takdirde bölgede istenmeyen sonuçların ortaya çıkacağını söylemek mümkün" uyarısında bulundu. Hatta Ankara'nın, istihbarat teşkilatı üzerinden İsrail'e bölgede istikrarsızlık istemediklerini ilettiklerini de açıkladı. Bakan Fidan, Suriye'nin güneyindeki Süveyda'da devam eden çatışmalardan Halkın Savunma Birlikleri'nin (YPG) yararlanmaya çalıştığına dair duyumlar aldıklarını belirterek, YPG'ye "aman diyeyim, yani buradaki karışıklığı fırsat bilip istenmeyen bir duruma girişmesinler" mesajını iletti ve "yapıcı bir rol oynama" çağrısı yaptı, aksi takdirde fırsatçılığın büyük bir risk getireceği uyarısında bulundu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) de bu konuda sessiz kalmadı ve genel kurulda kabul edilen bir tezkere ile "İsrail'in başta başkent Şam olmak üzere Suriye'ye yönelik alçak saldırılarını en sert şekilde kınıyoruz" denildi. Türkiye Dışişleri Bakanlığı da yazılı açıklamasında İsrail'in saldırılarını, "Suriye'nin barış, istikrar ve güvenliği sağlama çabalarına karşı bir sabotaj girişimi" olarak değerlendirdi. Açıklamada, "Suriye halkının önünde, huzur içinde yaşamak ve dünya ile entegre olmak için tarihi bir fırsat bulunmaktadır" denilerek, bu çabalara destek verilmesi çağrısında bulunuldu.

Siyasetçiler de sosyal medya platformları üzerinden İsrail'i kınama yarışına girdiler. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail'in saldırılarını şiddetle kınayarak, bunların "tüm bölge ve dünya için güvenlik tehdidi" olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, saldırıların sadece Suriye'nin istikrar ve güvenliğini değil, bölgenin tamamının huzurunu hedef aldığını kaydetti ve "Suriye'nin egemenliğini ve birliğini tehdit eden bu saldırıyı kınıyorum" dedi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, İsrail'i "Komşumuz ve kardeş ülke Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti'nin egemenlik haklarını aymazca ihlal eden, bu haksız fiilini pervasızca sürdüren, uluslararası hiçbir kural tanımayan soykırımcı İsrail'i" şiddetle kınadığını açıkladı. AKP Genel Başkan Vekili Mustafa Elitaş, saldırıların yalnızca Suriye'nin toprak bütünlüğünü değil; aynı zamanda "bölgesel barış, küresel güvenlik ve insanlığın ortak huzur umudunu doğrudan hedef aldığını" vurguladı ve bunların "uluslararası teamüllerin, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın ve uluslararası hukukun açık ihlali" olduğunu kaydetti. AKP Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu da benzer şekilde, "Kandan, yıkımdan ve gözyaşından beslenen siyonist İsrail rejiminin Suriye'ye yönelik saldırıları; yalnızca Suriye'yi değil, tüm bölgenin istikrarını ve huzurunu hedef almaktadır" dedi ve saldırıyı kınadı.

Tüm bu açıklamalar ve kararlı duruş, Ankara'nın İsrail'in saldırgan politikalarına karşı gösterdiği birleşik ve net tepkinin altını çiziyor. Bölgesel istikrarsızlığın derinleştiği bu kritik süreçte, Türkiye'nin attığı adımlar ve yaptığı çağrılar, sadece Suriye'nin değil, tüm Ortadoğu'nun geleceği için belirleyici olabilir. Eğer uluslararası toplum, Türkiye'nin bu "Dur" çağrısına kulak vermezse ve İsrail'in sorumsuz adımları devam ederse, bölgeyi ve belki de küresel ölçekte barışı tehdit eden çok daha büyük, istenmeyen sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelecektir.