Muhalefetin Kaderini Değiştirecek O "Çare" Ortaya Çıktı
Seçim sonrası Türk siyasetinin çetin sınavı devam ederken, deneyimli siyasetçi Emin Şirin'den muhalefete "radikal" bir çağrı geldi. Erdoğan'ın beklenmedik hamleleri ve yargıdaki derin sorunlarla birlikte, siyasetin geleceğine dair sarsıcı bir "çözüm" bu..
Seçimlerin ardından Türk siyaseti, herkesin merakla beklediği o kritik eşiğe geldi. Deneyimli siyasetçi Emin Şirin, seçim sonrası sürecin beklenenin aksine daha da sertleşeceğini öngörüyor. Bu sertleşmenin hem dış konjonktürün Türkiye'de yapılmasını mecbur kıldığı konularla (açılım gibi) hem de iktidarın kendi varlığını koruma refleksiyle ilgili olduğunu dile getiren Şirin, mevcut durumun siyasetteki herkes tarafından kabul edilen bir gerçek olduğunu vurguluyor. Hatta iktidara oy veren seçmenlerin bile durumun farkında olduğunu belirtiyor. Bu gelişmelerin ortasında, www.avazturk.com olarak takip ettiğimiz siyasi arenada, muhalefetin bu cendereden nasıl çıkacağı sorusu gündemi meşgul ederken, Emin Şirin'den gelen ezber bozan bir öneri, tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Makalemiz, bu sarsıcı analizi ve beklenmedik çıkış yolunu ayrıntılarıyla aktarmaya devam ediyor.
Peki, siyasetin bu sertleşen ve giderek karmaşıklaşan tablosunda, muhalefet ne yapmalı? Emin Şirin'e göre, mevcut şikayetleri dile getirmenin tek başına bir faydası yok. Hatta bu durumun, siyasetin gerilimini almaktan öteye geçmediğini ve iktidarın eylemlerine mani olamadığını ifade ediyor. SÖZCÜ Televizyonu muhabirinin "kamuoyu baskısı oluşturma anlamında kıymetli değil mi?" sorusuna karşılık, Şirin "hiçbir şey fark etmiyor" diyerek durumu özetliyor. Muhabir, Ekrem İmamoğlu'nun veya Fatih Altaylı'nın hapse atılacağını kimsenin düşünmediğini belirtirken, Şirin, daha fazlasının da olacağını ve siyasetin buna bir çare bulması gerektiğini kesin bir dille ifade ediyor.
Konuşmanın en çarpıcı anlarından biri ise, Emin Şirin'in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilgili ortaya attığı varsayımsal senaryo oluyor. Şirin, Tayyip Erdoğan'ın yarın kalkıp "ben parti başkanlığından istifa ediyorum, Anayasa'dan parti başkanlarının Cumhurbaşkanı olabileceği maddesini kaldırtmayı teklif ediyorum, yeni bir hükümet kuruyorum ve bunu teknik insanlardan kuruyorum, bütçe yapımını Meclis'e bırakıyorum" dese, Türkiye'nin rahatlığa kavuşabileceğini dile getiriyor. Bu sözler, SÖZCÜ Televizyonu muhabirini gülümsetmekten kendini zor tutmasına neden olurken, Şirin, bu ihtimalin Erdoğan'ı tenkit etmekten ziyade, sorunlara radikal çözüm yollarının da olabileceğini göstermek adına söylendiğinin altını çiziyor. Zira Şirin'e göre, Türkiye'de büyük bir ahlak sorunu var ve bunun en somut örneği, yeminlerine sadık kalmayan milletvekillerinin varlığı. 600 milletvekilinden çok azının yemine uygun hareket ettiğini, hatta rejimi değiştirmeye çalışanların bile Cumhuriyet değerlerinden bahsettiğini vurguluyor.
Peki, madem ki siyasetin ve devletin zirvesinde dahi bir yemin sadakati sorunu yaşanıyor, muhalefetin rolü ne olmalı? Emin Şirin'e göre buradaki asıl mesele, muhalefet siyasetinin, özellikle de Özgür Özel'in, Müsavat Dervişoğlu'nun, Ümit Özdağ'ın ve Fatih Erbakan'ın toparlanarak halka gerçekten ümit verebilecek bir siyaset ortaya koymaları. Mevcut meclisin halkı temsil etmediği kanaatinde olduğunu belirten Şirin, Özgür Özel'in bu ülkeyi hukuk düzeni içinde seçime götürmek dışında başka hiçbir görevinin kalmadığını savunuyor. Aksi takdirde, mecliste kalmaya devam ettiği ve kurulan komisyonlara katıldığı sürece, çıkan kanunlara varlığıyla meşruiyet kazandırdığını ve hata yaptığını dile getiriyor.
Emin Şirin'in kendi hayatından verdiği çarpıcı örnekler de Türk yargısındaki derin sorunlara ışık tutuyor. Şirin, Ergenekon sanığı olarak 12 sene yargılandığını ve davasındaki tüm hakim ve savcıların FETÖ'cü çıktığını aktarıyor. Türk milleti adına karar vermeyen bu isimlerin verdiği kararların "mutlak butlan" yani "yoklukla malul" olması gerektiğini savunsa da, yaşadığı süreçte "hepsi FETÖ'cü olabilir ama hadiseler doğru olabilir, siz doğru yargılandınız" denildiğini belirtiyor. Önce terör örgütü üyesi olarak bir satır gerekçe olmadan mahkum edildiğini, sonra yine bir satır gerekçe olmadan beraat ettiğini anlatarak Türk yargısındaki keyfiliği ve gerekçesiz kararları gözler önüne seriyor. Şirin'e göre, savcıların hakimlerle aynı hizada oturmasının bile "devlet üstün" anlayışının bir yansıması olduğunu, oysa avukatın aşağıda oturduğunu dile getirerek, yargı sistemindeki yapısal sorunlara dikkat çekiyor.
Bu denli köklü sorunların ancak siyasi bir değişiklikle çözülebileceğini vurgulayan Şirin, RTÜK'ün değişmesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısının gözden geçirilmesi gibi adımların siyaseten atılması gerektiğini belirtiyor. Muhalefetteki tüm siyasilere seslenerek, ettikleri yemini bir daha okumalarını ve bu yemine sadık olup olmadıklarını gözden geçirmelerini salık veriyor. Şirin, Cumhurbaşkanı'nın da ettiği yeminin dışına çıkmaması gerektiğini hatırlatarak, Türkiye'de yemin kavramının kıymetini yitirdiğini, bunun da büyük bir ahlak sorunu olduğunu sözlerine ekliyor.
Tüm bu sertleşen siyasi ortam, çözümsüz gibi görünen yargısal düğümler ve ahlaki erozyonun ortasında, www.avazturk.com'un da yakından takip ettiği üzere, Emin Şirin muhalefete öyle bir "çare" öneriyor ki, bu sözler siyasetin seyrini tamamen değiştirebilir! Şirin'in kesin kanaatine göre, muhalefetin Türkiye'yi düzlüğe çıkarabilmesi için atması gereken en radikal adım: Meclis'i terk etmeleri! Sines-i millete dönmeleri, yani milletin arasına karışmaları gerektiğini savunan Şirin, eğer dönemiyorlarsa bile kurulacak komisyonlara katılmamalarını tavsiye ediyor. Ona göre, eğer CHP gibi büyük bir parti 130 milletvekilinden 55'iyle Meclis'e gitmiyorsa, kalanların orada sırf maaş almak için oturan ve bugünkü sistemi varlıklarıyla meşru gösteren insanlar durumuna düşeceğini belirtiyor. Zira Emin Şirin'e göre, bugünkü sistemin hukuki meşruiyeti olsa da, siyasi meşruiyeti yok ve siyasi meşruiyet ancak yenilenmiş bir seçim ve yenilenmiş bir meclisle mümkün olabilir. İşte bu, Emin Şirin'in muhalefete yaptığı o sarsıcı çağrı: Mevcut sistemi siyaseten gayrimeşru kılmak ve yeni bir seçim zeminini zorlamak için milletin bağrına dönmek! Bu çıkış, tüm ezberleri bozacak ve Türk siyasetinde yeni bir dönemin kapılarını aralayabilecek mi, merakla bekleniyor.