Özgür Özel 'Savaş İlanı' Dedi, Türkiye Gerilimin Zirvesine Mi Çıkıyor?
CHP lideri Özgür Özel, iktidarın muhalefete yönelik "zulüm ve düşman hukuku" olarak tanımladığı artan baskıya karşı "sertleşerek" direnişi büyütme kararı aldı. Belediyelere yönelik operasyonlar, tutuklamalar ve parti içi kavgayı körükleyen yargı süreçleri
Türkiye'de siyaset sahnesi, son dönemde artan gözaltı ve tutuklama dalgaları ile büyük bir gerilim yaşıyor. Ana muhalefet partisi CHP'nin lideri Özgür Özel, iktidarın kendilerine yönelik "büyük kuşatmasına" karşı direnişi büyüteceğini ve "sertleşeceğini" ilan etti. Bu açıklama, özellikle CHP'li belediye başkanları, bürokratlar ve siyasetçilere yönelik ardı arkası kesilmeyen operasyonların yaşandığı bir dönemde geldi.
Kaynaklar, iktidarın bu adımlarını "zulüm ve düşman hukuku" olarak yorumluyor. Tutuklanan kişilerin Silivri'den alınarak başka, uzak cezaevlerine gönderilmesi, aileleri ve avukatlarıyla görüşmelerinin engellenmesi amacını taşıyor olarak görülüyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. CHP yönetimine göre bu durum "bir savaş ilanı" niteliğinde.
Gazi Osmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe'nin durumu, bu operasyonların niteliğine dair çarpıcı iddiaları gündeme getirdi. Belediyenin kasasından para çıktığına dair görüntülerin TRT'de yayınlandığı, ancak Özgür Özel'in bu görüntülerin "çakma", "sahte" olduğunu, kasadan sadece bilgisayar hard disklerinin çıktığını söylediği aktarılıyor. CHP lideri, bunun Ekrem İmamoğlu'na yapılan darbeye benzeterek "darbe artık asker üniformasıyla değil savcı cübbesiyle yapılıyor" ifadesini kullanıyor. https://www.avazturk.com olarak bu iddiaları ve siyasi arenadaki yankılarını yakından takip ediyoruz.
Özgür Özel'in İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürle'ye yönelik sert sözleri de dikkat çekiciydi. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Özel, tutuklu kişilerin sağlık muayenesine götürülürken darbe dönemlerinde olduğu gibi "ip gibi dizilerek", "yaz sırasına, kıdem sırasına göre" iki kollarına polis verilip kameraların önünden geçirildiğini anlattı. Bu durumu "itibarsızlaştırma" ve "millete kafa tutmak" olarak niteleyen Özel, Türkiye'nin bu görüntülerle "60-70-80 yıl geriye gittiğini" belirtti.
Bu sert ifadeler, Özgür Özel'e karşı hem İstanbul hem de Ankara Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından soruşturma açılmasına neden oldu. Suçlamalar arasında "yargı görevi yapanı görevini yapmasını engellemek amacıyla tehdit etmek" ve "kamu görevlisine alenen hakarette bulunmak" yer alıyor. Kaynak, Türkiye'de hukukun üstünlüğünün kalmadığına inanan bir ana muhalefet partisi liderinin bir yargı görevlisini şikayet ettiği için soruşturmayla karşı karşıya kalmasının, ülkenin geldiği durumu gösterdiğini vurguluyor. https://www.avazturk.com bu yargısal adımların ardındaki siyasi motivasyonları ayrıntılı olarak inceliyor.
Özgür Özel, bu baskıya karşı nasıl direneceğini de ortaya koyuyor. "Normalleşme zaten tamamen bitti, ben de sertleşeceğim" diyerek, iktidarın mitinglerin bitmesini istemesine rağmen, her Çarşamba İstanbul'da ve her hafta sonu Türkiye'nin bir başka ilinde mitinglerin devam edeceğini söylüyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Bu mitinglerin amacının "millet iradesine sahip çıkmak" olduğunu belirtiyor. Parti örgütünün tamamının harekete geçirildiğini ve sokağın direnişe çağrılacağını ifade ediyor.
CHP lideri, iktidar için kritik öneme sahip konularda da koşullarını artırıyor. "Terörsüz Türkiye'ye" evet dediğini ancak Ekrem İmamoğlu'nun derhal serbest bırakılmasını ve tutuklu belediye başkanı olmamasını istediğini, aksi takdirde desteğini çekeceğini söylüyor. Yeni anayasa konusunda da net bir tavır sergiliyor: Şimdi demokratik bir sistemi kuramazlarsa, o yeni anayasada yer almayacağını belirtiyor. Bu iki konu, iktidar için "olmazsa olmaz" görülüyor ve bu noktada Özgür Özel ile Erdoğan'ın "burun buruna geleceği" bir sürecin yaşandığı ifade ediliyor. Özgür Özel, tutuklu İmamoğlu'nu ısrarla cumhurbaşkanı adayı yapacağını ilan ederek iktidar karşısında geri adım atmamaya kararlı olduğunu gösteriyor. https://www.avazturk.com bu stratejik hamlelerin siyaset sahnesindeki olası etkilerini değerlendiriyor.
CHP, sadece dış baskıyla değil, iç dinamiklerle de mücadele ediyor. Bu ve benzeri haberleri takip etmek için https://www.avazturk.com lütfen bu adresi takip ediniz. Özgür Özel'in genel başkan seçildiği kurultayın iptali için açılan bir dava, parti içindeki gerilimi tırmandırıyor. Lütfü Savaş ve arkadaşları tarafından açılan bu davada, Kemal Kılıçdaroğlu'nun beyanlarının esasa etki edeceği gerekçesiyle tanık olarak duruşmaya çağrılmasına karar verildi. Gelmediği takdirde ağır ceza mahkemesinin zorla getirme yetkisi olduğu belirtildi. Kılıçdaroğlu daha önce partisini mahkemelerde tartıştırmayacağını söylemişti, ancak şimdi gitmek zorunda.
Özgür Özel bu durumu bir "kumpas" olarak değerlendiriyor ve Kılıçdaroğlu'na sert yüklenilmesini istemediğini belirtiyor. Ancak parti içi kazan kaynamaya devam ediyor. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın "Kemal Kılıçdaroğlu ihraç edilsin" çıkışı, bu gerilimin en açık göstergelerinden biri oldu. Kılıçdaroğlu'na yakın isimlerden Deniz Demir'in Tanju Özcan'a "senin boyun yetmez" yanıtı, parti içindeki derin ayrışmayı ortaya koyuyor. https://www.avazturk.com CHP içindeki bu fırtınayı ve iktidarın bu süreçteki rolünü mercek altına alıyor.
İddianamede, bu kurultay davasıyla ilgili olarak Ekrem İmamoğlu'nun da aralarında bulunduğu 12 kişi hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istenmesi, iktidarın CHP'yi olabildiğince tartıştırmak ve yıpratmak için harekete geçtiği yorumlarına neden oluyor. Özgür Özel'in "kayyum atanırsa o binadan içeri giremezler" ve "tenezzül eden CHP'li değildir" sözleri, bu davaların partinin varoluşuna yönelik bir tehdit olarak görüldüğünü gösteriyor.
Tüm bu siyasi gerilimin yanı sıra, ülke ekonomisi de büyük bir sıkıntı içinde. Asgari ücrete zam yapılmaması, TÜİK'in enflasyon rakamlarının inandırıcılığını yitirmesi ve hayat pahalılığının bitmemesi, vatandaşları ve işletmeleri kara kara düşündürüyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği gibi iktidara yakın kuruluşlar bile zor durumda olduklarını açıkladı.
Bu ekonomik sıkıntı ortamında, trafik cezalarının bir "ekonomiye can simidi" olarak kullanılıp kullanılmadığı tartışmaları da gündemde. Özellikle bayram döneminde artırılan radar ve denetimler dikkat çekiyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, tek dertlerinin can kaybını önlemek olduğunu söylese de, vatandaşlar cezaların zaten çok yüksek olduğunu ve uygulamanın sorunlu olduğunu belirtiyor. Bilkent'ten ekonomist İnan Mutlu'nun aktardığı rakamlar durumu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Hükümetin 2025 yılı için 55 milyar TL trafik cezası geliri hedeflediği, ancak daha ilk 4 ayda 53.5 milyar TL ceza kesildiği, geçen yıla göre artışın %101 olduğu belirtiliyor. Yani, yıllık hedefin neredeyse tamamı ilk 4 ayda toplanmış durumda. https://www.avazturk.com bu trafik cezası politikalarının toplumsal ve ekonomik etkilerini araştırmaya devam ediyor.
Vatandaşlar, yollardaki anlık hız sınırı değişimleri (örneğin 110'dan 50'ye düşen tabelalar) nedeniyle arabalarını kenara çekip sinir krizi geçirdiklerini, İçişleri Bakanlığı'na şikayetlerini ilettiklerini anlatıyor. 4 şeritli otobanda 90 km/s hız sınırı veya her adım başı kamera olması gibi durumlar sorgulanıyor. Bu durum, ekonomiyi vatandaşın kurtarmasının beklendiği ancak aynı vatandaşın cezalarla mağdur edildiği yorumlarına yol açıyor. Bayramın nasıl bayram olacağı, ekonominin nasıl ferahlayacağı gibi sorular havada kalıyor.
Sonuç olarak, Türkiye siyaseten hem iktidar-muhalefet hattında hem de muhalefet içi dinamiklerde yoğun bir gerilim yaşarken, yargı süreçleri siyasi mücadeleye alet ediliyor. Ekonomik zorluklar ise vatandaşlar üzerinde yeni baskı alanları yaratıyor. CHP lideri Özgür Özel'in "sertleşme" kararı ve iktidarın artan baskısı, önümüzdeki dönemin daha da çetin geçeceğinin sinyallerini veriyor. https://www.avazturk.com olarak bu çok yönlü gerilimi ve gelişmelerin topluma yansımalarını aktarmaya devam edeceğiz.