Saray Rejiminden Türkiye'yi Sarsacak Yeni Hamle
Türkiye siyasi sahnesinde sivil bir darbe mi yaşanıyor? Cumartesi operasyonları, tutuklamalar, anayasa masası ve muhalefetin tarihi duruşuyla ilgili tüm çarpıcı detaylar, ülkede yükselen otoriter rejimin perde arkasını aralıyor. Bu haber makalesi...
Değerli okuyucularımız, Türkiye siyaseti hiç olmadığı kadar kritik bir dönemeçten geçiyor. Cumartesi günleri gerçekleştirilen ve genellikle borsa kapandığı zamana denk getirilen gözaltı ve tutuklama süreçleri, siyasi çevrelerde büyük yankı uyandırıyor. Bu operasyonların yalnızca hukuki değil, derin siyasi saiklerle muhalefet üzerinde baskı kurma amacı taşıdığı iddia ediliyor. Savaş Genç'e göre, bu süreçler "bu kararların nerede pişirildiğini, nasıl siyasi saiklerle muhalefetin üstüne gidildiğini gösteren çok acımasız ve çok somut örnekler" teşkil ediyor. Ülkenin dört bir yanından gelen bu dramatik gelişmelerin tüm ayrıntılarıyla devam edeceğini belirtmek isteriz.
Savaş Genç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kafasındaki fotoğrafın "seçim kazanabilecek bir tabanı kalmadığını" gösterdiğini ancak bu tabanla "otoriter bir rejim inşa edebileceğini düşündüğünü" vurguluyor. Tüm seçim kazanma umutlarını yitirdikleri için, muhalefeti tamamen yok etmek üzerine kurulu bir strateji izlendiği belirtiliyor. Saray rejiminin aklındaki en önemli sorunun "tabanın onlara sahip çıkıp çıkmayacağı, bir hanedanlığın yaşaması için kendilerini ortaya koyup koymayacakları" olduğu ifade ediliyor. Oysa, Savaş Genç'in yorumuna göre, eğer AKP'liler birazcık "kafası çalışsa", bir hanedanlık oturduğu zaman bir sonraki başkanın kim olacağının "saraydaki dört duvar arasında kararlaştırılacağını" ve kendilerinin de oyunun dışına çıkacağını göreceklerdir. Bu durumun, Cumhuriyet Halk Partililerin seçme ve seçilme hakkını ellerinden alan bir süreç olmaktan öte, herkesi etkileyecek bir dönüşüm olduğuna dikkat çekiliyor. Türkiye'nin geleceğine dair bu kritik gelişmeleri yakından takip etmek isteyenler www.avazturk.com üzerinden en güncel bilgilere ulaşabilirler.
Yargı Eliyle Sivil Darbe İddiası ve Muhalefetin Hedef Alınması
Savaş Genç, seçim kazanma ihtimalleri olmadığına "kesin karar verildiğini" ve "seçimle gitmeyeceğim" sinyallerinin verildiğini dile getiriyor. Bu gidişatın "sivil bir yargı darbesi" olarak nitelendirilebileceği, Saray rejiminin ülke çapında organize edilen mitingleri, oy oranlarını ve toplumun tepkisini "ilgilendirmiyormuşu oynadığı" ifade ediliyor. Asıl planın ise "sizi dümdüz ederiz, seçimleri askıya alırız, seçim sonuçlarını masa başında belirleriz" mesajını vermek olduğu ancak bunun ekonomik maliyetinin çok büyük olacağı ve "Türkiye'nin yönetilemeyecek bir duruma geleceği" düşünülüyor.
Bu operasyonların asıl hedefinin Mansur Yavaş ve Özgür Özel olduğu belirtiliyor. Savaş Genç, birçok belediye başkanının "alfabetik olarak" tutuklanmasının ve bu süreçlerin "göstere göstere" yapılmasının, halkı Mansur Yavaş'ın tutuklanmasına alıştırma çabası olduğunu ileri sürüyor. Amaç, Mansur Yavaş'ın tutuklandığında bu olayın manşet olmaktan çıkıp "kutu haber" haline gelmesi. Zira, Mansur Yavaş'ın kitlesel desteğinin İmamoğlu'nun çok ötesinde olduğu ve İmamoğlu'nu tutuklayan bir iktidarın Mansur Yavaş'ı siyasi hayat içinde bırakmasının "imkansıza yakın" olduğu vurgulanıyor. Savaş Genç, tüm bu tutuklama süreçlerini "Mansur Yavaş ve Özgür Özel'e adım adım yaklaşma" olarak yorumluyor.
Muhalefetin Dik Duruşu ve Erdoğan'ın Anayasa Çabaları
Anketlerin Erdoğan'ın aleyhine olduğunu bilen iktidarın, "biz anketlerde birinci parti çıkıyoruz" söylemine karşılık, Özgür Özel'in sert bir cevap verdiği aktarılıyor. Özgür Özel'in "Allah'ın korkağı, madem birinci partisin sen paşana paşa seçime giderdin" diyerek Erdoğan'ı seçime davet ettiği ve "kendine bu kadar güveniyorsan ülkeyi rahatlatalım, sen yoluna ben yoluma seçime gidelim" dediği ifade ediliyor. Ancak Savaş Genç, "seçime gidebilecek bir oran yok karşılarında" yorumunda bulunuyor.
Bu bağlamda, iktidarın anayasayı değiştirmeye çalıştığı ve bu çabalara karşı muhalefete net bir uyarı yapıldığı görülüyor. DEM Partisi yetkililerinin belediye başkanlarının gözaltına alınmasını kınamalarına rağmen, Savaş Genç asıl yapılması gerekenin "bu adamlarla anayasa masasına oturmamak" olduğunu ve Türkiye'nin nereye gittiğinin "çok net bir şekilde ortada" olduğunu söylüyor.
Özgür Özel'den Tarihi Rest: "Beni Öldürmen Gerekiyor!"
Muhalefet lideri Özgür Özel, verdiği demeçlerle Türk siyasi tarihine geçecek bir duruş sergiliyor. Savaş Genç'e göre Özgür Özel, net bir şekilde şunları söyledi: "Ben ilk seçime kadar hapis yatmayı göze aldım, sen beni tutuklamayı göze aldıysan devam et, biz geri adım atmayacağız". Bu sözlerin, Erdoğan'a verilebilecek "en ciddi korku, en ciddi tepki" olduğu vurgulanıyor. Özel'in daha da ileri giderek, "Beni susturmanın bir yolu var, anam babam evladımı zulmetmesin diye onu söylemiyorum dedi yani beni öldürmen gerekiyor" ifadeleriyle adeta canını ortaya koyduğu belirtiliyor. Bu duruşun, geri dönülmeyeceğinin ve "o zaman bu millet sana neler yapacağını bilir" tehdidinin bir işareti olduğu ifade ediliyor.
Erdoğan'ın ise Cumhuriyet Halk Partisi'nin sokağa dökülmesini, kaosun "şimdi çıksın" isteğini ve baskıyı seçimden dolayı değil, "şimdi yapayım" isteğini taşıdığı ileri sürülüyor. Ancak Özgür Özel'in buna cevabı, "Ben onu ne zaman sokağa dökeceğimi iyi bilirim" şeklinde oldu. Savaş Genç'e göre, bu sözlerle Özgür Özel'in kastettiği şey şu: "Sen seçimi çaldığın akşam milleti sokağa dökeceğim şimdi sana fragman izletiyorum gerçek filmi korku filmini izleyeceksin".
Savaş Genç, Türk siyasi tarihinde bu kadar net bir duruş sergileyen, bu kadar sert açıklama yapabilen Erdoğan'a karşı ikinci bir lider hatırlamadığını belirtiyor. Ülkenin gidişatının iyi bir yere doğru olmadığını, "Erdoğan ve ailesini kurtarmak için bir ülke yakıldığını", muhalefetin ortadan kaldırılmaya çalışıldığını ifade ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi'ne kayyım atanarak "çok partili sistemin bitirilmeye çalışıldığı" ve ülkenin "de facto tek parti grubu ya da Cumhur İttifakı grubunun yaşayabileceği ve sadece sistemi meşrulaştırma ihtimali olan küçük partilerin ortada dolanabileceği ama birinci parti konumuna gelen seçilme ihtimali olan adamların aktörlerin budanacağı" bir yere doğru gittiği uyarısı yapılıyor. Ülkenin %65'inin şu anda muhalif bir havuzda olduğu düşünüldüğünde, bu gidişatın kabul edilebilir olmadığına dikkat çekiliyor.
Türkiye Orta Asya Diktatörlüklerini mi Model Alıyor?
Eski akademik tartışmalarda Türkiye'nin modern bir demokratik cumhuriyet olarak Orta Asya rejimlerine rol model olup olamayacağı meselesinin konuşulduğu hatırlatılıyor. Ancak geldiğimiz noktanın "çok acı, çok dramatik" olduğu ve şu anda Orta Asya diktatörlüklerinin Erdoğan'a rol model olduğu açıkça ifade ediliyor. İktidarın "güç benim elimde, tüm kurumlar benim elimde, silah, para, medya her şey benim elimde, üstüne üstlük uluslararası konjonktür de benim tarafımda" diyerek halka ve muhalefete adeta meydan okuduğu belirtiliyor. Trump gibi bir liderin "kanatları altına girildiği" ve önce onun bilgilendirildiği, sonra Türkiye'nin "dümdüz edildiği" yorumu yapılıyor.
Bu durumun "korkunç bir tuzak" olduğu, "halkı seçmeni hiçe sayıp baskı, silah, tehdit, kamu gücüyle muhalefeti yok etmeye çalışmak" ve "yargı eliyle bir sivil darbeyi tamamlamaya çalışmanın" hedeflendiği vurgulanıyor. Cumhuriyet Halk Partililerin büyük bedeller ödediği ancak "geri adım atmadıkları" ifade ediliyor. Başta Özgür Özel olmak üzere, tutuklanan ve tutuklama riski olan herkesin "Türk siyasi tarihine geçtiği" ve "şu anda bir tarih yazıldığı" belirtiliyor. Bu tarihin "beyaz sayfalarında muhalefetin, kara sayfalarında ise AK Parti'nin" yer alacağı ve "gelecek nesillerin ibret olarak onları okuyacakları" iddia ediliyor.
Erdoğan'ın bugün yaptığı "tavsiyem sabredip bağımsız yargının kararlarını beklemeleri" açıklamasına Savaş Genç'in sert tepkisi gecikmedi. Erdoğan'ın "daha yargı süreci başlatmadan sen turpun büyüğünden bahsettin", "operasyonları cumartesi günü yapıyorsun", "taraf olmuşsun savcıların avukatlığını yapıyorsun" sözleriyle bağımsız yargı söyleminin çelişkisine işaret ediliyor. Türkiye'nin hukukun üstünlüğü endeksinde "yerlerde süründüğü", "Afrika askeri diktatörlükleriyle aynı skalada yer aldığı" belirtiliyor.
Muhalefetin bedel ödemeye hazır olduğu ve bu bedeli ödediği vurgulanırken, muhalif kitlelerin "sizin evrensel değerler çerçevesinde yargılanarak hesap vereceğiniz günleri iple çektiği" ifade ediliyor. Savaş Genç'in de dile getirdiği gibi, bu durum, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı dramatik tablonun en net göstergelerinden biri. Tüm bu gelişmelerin ortasında, halkın ve muhalefetin gözü kulağı adeta Özgür Özel'in bu tarihi uyarısında: Seçimler çalınırsa, asıl filmin o zaman başlayacağı ve halkın sokağa ineceğinin sinyalleri veriliyor. Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek bu anları yakından takip etmek için www.avazturk.com adresi sizleri bekliyor.