Sarayda Büyük Panik! Erdoğan Sonrası Mücadele

Sarayda Büyük Panik! Erdoğan Sonrası Mücadele

İktidarın çelik çekirdeği Erdoğan'a isyan bayrağı açtı. Sağlık sorunları ve iflas eden ekonomiyle derinleşen çatlaklar, sarayda eşi benzeri görülmemiş bir "Osmanlı Darbesi" ihtimalini gündeme getiriyor. Bu gizli savaşın tüm detayları haberimizde.

Türkiye, siyasi arenada son derece kritik bir dönemeçten geçiyor. Zanka TV'de yayınlanan dikkat çekici bir programda, iktidarın derinliklerindeki çalkantılar ve Erdoğan sonrası döneme yönelik hesaplaşmaların boyutları çarpıcı detaylarla masaya yatırıldı. Programda dile getirilenlere göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sağlık durumuna ilişkin endişe verici emareler bulunuyor ve bu durum, iktidarın güçlü kanatları arasında beklenmedik bir rekabete yol açmış durumda. Modern tıbbın tüm imkanlarına rağmen zaman zaman olumsuz görüntüler ortaya çıkıyor. Bu endişe verici tablo, iktidar içerisinde "kontrolsüz bir düşüş" korkusunu tetikleyerek, iktidara sahip olma konusunda büyük bir çekişmenin fitilini ateşlemiş durumda ve haberin devamında bu derin çatlağın tüm detaylarını bulacaksınız.

Söz konusu çekişmelerin başında, ekonomiden sorumlu Mehmet Şimşek gibi isimlerin istenip istenmediği tartışmaları geliyor. Programdaki konuşmacılardan, başlangıçta yorumlara önemli bir giriş yapan Türker Bey, Yeni Şafak gazetesinin daha önce Mehmet Şimşek hakkında "rasyonel çöküş" gibi sert ifadeler kullandığını ve aslında onun ekonomi politikalarıyla alay ettiğini, Şimşek'in gitmesini istediklerini belirtiyor. Aynı gazetenin yazarı Yusuf Kaplan'ın ise art arda iki kez "alarm zilleri çalıyor, askeri darbe olabilir, acilen önlem almalıyız" başlıklı yazılar kaleme alması, dikkatleri bu iç çatışmaya çeviriyor. Programın sunucusu, bu durumun 15 Temmuz darbe girişimi öncesindeki iç çekişmeleri anımsattığını ve AK Parti'ye yakın bazı gazetecilerin bile o dönemde darbe ihtimalinden bahsettiğini şaşkınlıkla ifade ediyor. Ancak Türker Bey'in bu konudaki yorumu net: Dışarıdan gelecek bir askeri darbe söz konusu dahi değil. Yusuf Kaplan'ın ifadelerinin, iktidar içindeki gizil amaçları saklamak için başvurulan bir "algı operasyonu" olduğunu vurguluyor.

Peki, Yusuf Kaplan'ın "darbe" uyarısının asıl anlamı ne? Türker Bey, bunun bildiğimiz türden bir darbe olmadığını, bir "Osmanlı darbesi" olabileceğini açıklıyor. Bu kavramla, "saltanatın kendi içinden, birbirine karşı yaptığı darbeler" kastediliyor. Osmanlı tarihinde 36 padişahtan 13'ünün darbeyle taht değişikliği yaşadığını, hatta Yavuz Sultan Selim'in babasını orduyla devirip öldürmesi gibi resmi tarihte yer almayan darbelerden bile bahsetmesi, bugünkü iktidar içi hesaplaşmaların ne denli köklü bir geleneğe dayandığını ortaya koyuyor. İktidarın içinde, Erdoğan sonrası döneme hazırlık ve hesaplaşma derinleşirken, işlerin çok kötüye gittiği, mevcut iktidarın sandıktan çıkma ihtimalinin kalmadığı vurgulanıyor. İşler iyi giderken sorun çıkmayan ortaklıkların, kötüye gidince bozulduğu gibi, iktidar elitleri arasında da derin çatlaklar oluştuğu belirtiliyor. Türkiye ekonomisinin "iflas etmiş durumda" olduğu ve Mehmet Şimşek'in özellikle batıdan, Londra piyasasından borç para bulması için getirildiği ifade ediliyor. Rent ekonomisinin sona ermesiyle birlikte, iktidara yakınlığıyla bilinen ve nemalanan iş adamları, hatta "beşli" olarak tabir edilen gruplar bile endişeli ve alternatif arayışında. Sunucu tarafından "Ferit Bey beşli" olarak telaffuz edilen bu grupların, muhalif kanatlara, özellikle de Ekrem Bey'e (Ekrem İmamoğlu) yaklaştıkları iddiaları, iktidar içindeki çözülmenin ne denli yaygınlaştığını gösteriyor. Bazı cemaatlerin de bu süreçte rol oynadığı belirtilirken, bu kişi veya gruplara yönelik operasyon hazırlıkları yapıldığı da ileri sürülüyor. Bu tür olaylarla ilgili daha fazla detayı https://www.avazturk.com adresinde bulabilirsiniz.

İktidar, yükselen muhalif dalgayı baskı, sansür ve tutuklamalarla sindirmeye çalışsa da, tarih otoriter rejimlerin bu tür reflekslerinin muhalefeti büyüttüğünü ve daha tehlikelisi, "gizli muhalefet" yarattığını gösteriyor. Bu gizli muhalefet, kamuoyunda iktidara yakın gibi görünse de, baskı ve korku nedeniyle gerçekte iktidardan kopmuş durumda. Otoriter rejimlerin bir günde çökebileceği, tıpkı Romanya örneğinde olduğu gibi, gizli muhalefetin yer değiştirmesiyle yıkılabileceği hatırlatılıyor. Çöküş anının öngörülemez olduğu ancak kritik bir noktanın aşıldığında ani bir devrilmenin yaşanabileceği belirtiliyor.

Ve işte işin en kritik noktası: İktidarın "çelik çekirdeği" olarak tanımlanan, Erdoğan'ı 23 yıldır her koşulda destekleyen "İslamcı" kesimden yükselen büyük bir serzeniş var. Onlar, Erdoğan'ın kendileriyle yola çıktığını ancak zamanla yolda bulduğu, hatta Türkiye Komünist Partisi'nden gelen Mehmet Uçum gibi isimleri önemli görevlere getirmesiyle "terk edildiklerini" düşünüyorlar. Bu "çelik çekirdek," Erdoğan'a "bizi terk ettin, yolda bulduklarınla devam ediyorsun" mesajını veriyor. İşte bu derin hayal kırıklığı ve içerideki "nefret" duygusu, iktidarın merkezindeki en büyük dinamik gerilimi oluşturuyor ve yaklaşan "Osmanlı Darbesi"nin asıl ateşini yakıyor!