Barıştan Uzaklaşan Politikalar ve Kayıp Fırsatlar

Barıştan Uzaklaşan Politikalar ve Kayıp Fırsatlar

Mersin Milletvekili Ali Bozan'ın Türkiye'nin geçmişteki barış süreçleri ve güncel politikalar üzerine yapmış olduğu derinlemesine ve eleştirel açıklamaları, ülkenin karşılaştığı zorluklar ve kaçırılan fırsatlar üzerine ışık tutuyor.

Yaklaşık on yıl önce, Türkiye'nin siyasi ve sosyal ikliminde önemli bir değişim rüzgarları esiyordu. Mersin Milletvekili Ali Bozan, bu dönemin başlangıcından itibaren ülkede yaşanan gelişmeleri ve sonrasında ortaya çıkan sorunları eleştirel bir bakış açısıyla incelemiş. Bozan, özellikle PKK ve devlet arasındaki çatışmasızlık halinin ilan edilmesi ve barış sürecinin nasıl başladığını ve sonrasında nasıl sona erdiğini detaylarıyla anlatıyor.

Bozan'ın açıklamalarına göre, o dönemde yaşananlar Türkiye için bir umut kaynağıydı. Evlere ateş düşmeyen, insanların huzur ve kardeşlik içinde yaşadığı bir dönemdi. Bu süreçte, vicdanların barışa olan inancı güçlü bir şekilde hissediliyordu. Milletvekili, bu durumu "vicdanın rantı yoktur" diyerek özetliyor.

Barış Sürecinin Kısa Ömrü ve Değişen Politikalar:

Ne var ki, Bozan'a göre bu olumlu hava uzun sürmedi. Dolmabahçe'deki mutabakat masasının dağılmasıyla birlikte, barış süreci yerini yeniden çatışma ve şiddet dolu günlerin almasına neden oldu. Bu durum, özellikle ülkenin dört bir yanında yükselen ağıtlar ve yitirilen umutlarla kendini gösterdi.

Geçmişten Günümüze Değişen Söylemler:

Bozan, geçmişte barış sürecine destek veren siyasetçilerin, özellikle AKP'nin zamanla bu duruşundan vazgeçtiğini belirtiyor. Özellikle Abdullah Öcalan'ın duruş ve fikirlerine verilen önemin, zamanla terk edildiğini ve politikanın savaşa yönelik bir hal aldığını vurguluyor.

Çözüm Sürecinin Sonu ve Sonuçları:

Milletvekilinin ifadelerine göre, barış sürecinin sonlanmasıyla ülke karanlık bir döneme girdi. Kürtler üzerinde artan baskılar, insan hakları ihlalleri ve siyasi operasyonlar bu dönemin en belirgin özellikleriydi. Bozan, bu sürecin sonucunda yaşanan trajedileri, Cizre'deki vahşet bodrumları ve diğer acı olaylarla örnekliyor.

Bozan, bu tarihi dönemin analizini yaparken, barış sürecinin yeniden canlandırılmasının önemini vurguluyor. Ayrıca, iktidarın bu süreçteki rolünü eleştirerek, barış için atılan adımların ne kadar değerli olduğunu ve kaçırılan fırsatların ülkeye ne kadar zarar verdiğini dile getiriyor.

Konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı;

''On yıl kadar önceydi, hatırlayalım. Bu ülkede sürekli kazanmasa da bir bahar havası esmeye başlamıştı, bu bahar havası nasıl esmeye başlamıştı? PKK ve devlet arasında çatışmasızlık hâli ilan edilmişti ve o süreçte bu ülkede hiçbir eve ateş düşmüyordu, her şeye rağmen ortada atılmış güzel adımlar vardı.

Bugün eğer ülkenin dört yanında sokağa çıkıp halkımız arasında gezecek olursak, o dönemden şikâyetçi tek bir vicdanlı yürek bulamazsınız çünkü vicdanlı her yürek huzurdan yanadır, barıştan yanadır, kardeşlikten yanadır; çünkü vicdanın rantı yoktur, çünkü vicdanın kendisi zenginliktir. Ben, bu soruyu bugün Meclisteki vicdanlara da soracağım.

Değerli milletvekilleri, ne yazık ki güzel havayla başlayan o süreç çok kısa sürdü, tüm atılan adımlar hiç atılmamış gibi derin dondurucuya kaldırıldı. Dolmabahçe'deki mutabakat masasının ayağı kırıldı, masa dağıtıldı ve iktidarın hesaplarına uymayan o barış günlerinin yerini, yine silahların konuştuğu günler aldı. Düğmelere basılmıştı, ülkede yine ağıtlar yükseldi. Barış sürecinde anaların gözlerinde yeşeren umutlar yerini maalesef, kuru otlara bıraktı.

Barış sürecinde AKP'li siyasetçiler Sayın Abdullah Öcalan'ın duruş ve fikirlerinin önemli olduğunu söylüyorlardı. Sayın Abdullah Öcalan'a methiyeler düzen bakanlar ve AKP'li siyasetçiler birdenbire U dönüşü yapmaya başladı, söylemlerini barıştan yana değil, çatışmadan, savaştan yana değiştirdiler hatta Bülent Arınç o dönem “Sayın Abdullah Öcalan'a ev hapsi konuşulabilir.” denmişti. Sayın Başkan, o dönemde siz Başbakan Yardımcısıydınız, Yozgat'ta yaptığınız bir açıklama var, diyorsunuz ki: “Hükûmet barışı sağlamak için tarihî kararlar aldı.

Güvenlikçi politikalarla netice alan ülke yoktur.” ne iyi demişsiniz, çok iyi yapmışsınız bence. Size daha sonra bir soru soruluyor, deniliyor ki: “Yasal düzenleme konusunda ısrar edilmesi süreci sekteye uğratır mı?” Siz cevap veriyorsunuz “Ben sürecin sekteye uğrayacağı kanaatinde değilim çünkü Türk toplumu çözüm sürecine desteğini ortaya koymuştur, o yüzden süreç işleyecektir.” Ne iyi demişsiniz, çok doğru demişsiniz. Bunları şunun için söylemiyorum: O tarihte bunları söylediniz, bunlardan çark ettiniz demiyorum, o tarihte çözüm süreciyle ilgili, çözüm sürecinin başarıya ulaşmasıyla ilgili yapılan bütün açıklamalar kıymetlidir, bütün açıklamalar yerindedir. Asla şu şekilde anlaşılmasın: O gün bunu söylediniz, bugün çark ettiniz demek istemiyorum.

Oysa o dönemde her şey daha iyi olabilirdi ama iktidar siyasi rant uğruna onca güzelliği ateşe verdi çünkü o dönem Sayın Abdullah Öcalan'la görüşüyorlardı. Sayın Abdullah Öcalan'la yapılan görüşmeler neticesinde bu ülkede kalıcı, onurlu bir barışın sağlanacağını iyi biliyorlardı çünkü Abdullah Öcalan'la sık sık görüşen, o dönem düşüncelerini, fikirlerini en iyi bilen kendileriydi. Sayın Abdullah Öcalan'la görüşmeleri kesen iktidar tüm bu çözümlerin ana kaynağını kapattı. Hâlbuki talepler çok basitti, talepler: Kürtlerin dilinin, kültürünün, kimliğinin anayasal güvence altına alınmasıydı.

Bu insani talepleri reddeden iktidar, ülkeyi karanlık bir havaya âdeta hazır hâle getiren ağır tecritin ilk adımlarını attı. Barış sürecini sonlandırmasıyla -bir hatırlayalım- bu ülkede neler yaşandı? Kürtler Hitler faşizmini aratmayan saldırılarla karşı karşıya kaldı, ne mi yaşandı? Taybet ananın cenazesi yedi gün sokak ortasında bekletildi, Cizre'de defnedilemeyen Cemile’yi annesi derin dondurucuda saklamak zorunda kaldı, Cizre'nin vahşet bodrumlarında insanlar diri diri yakıldı.

İktidar bunlarla yeterli kalmadı, vakit kaybetmeden siyasi operasyonlar başlattı, saldırılarını daha da sertleştirdi ve o dönem iktidarın komşu ülkelere açılma politikası neticesinde bu ülkede bombalar patlamaya başladı, patlayan bombalar neticesinde bu ülkenin güzelim gençleri ve güzelim insanları yaşamını yitirdi. Ortadoğu'da IŞİD çeteleri ortaya çıktı. İktidar ne mi yaptı?

IŞİD’e “Bir avuç öfkeli genç” diyerek IŞİD’den desteğini esirgemedi ama IŞİD o dönem Kobani’de Kürt halkının destansı direnişine takıldı ve en büyük darbesini Kobani’de aldı. IŞİD’in bu kaybına karşılık iktidar karanlık günleri sürdürme ısrarına devam etti, hiçbir şekilde yanlıştan dönmedi, yanlış da ısrar etti; eş genel başkanlarımızın da aralarında bulunduğu birçok siyasetçiyi rehin aldı. Kobani kumpas davasında arkadaşlarımız hâlâ yargılanıyor, hâlen tutsak.'' dedi.


Ali Bozan'ın bu derinlemesine analizi, geçmişteki barış süreçlerinin önemini ve günümüz politikalarının bu süreçleri nasıl etkilediğini ortaya koyuyor. Bozan'ın eleştirileri, Türkiye'nin geçmişteki ve mevcut siyasi durumuna dair önemli bir perspektif sunuyor. Bu makale, tarihi ve güncel politik olayları anlamak isteyen herkes için değerli bir kaynak niteliğinde.